07 EYLÜL 2024 CUMARTESİ

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Tolon Paşa'lar konuşacak
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 28 Ocak 2004 Çarşamba 

Asırlardan beri Türkiye’yi idare edenler çok şeyler düşünmüşlerdir. Fakat yalnız bir şey düşünmemişlerdir; Türkiye’yi. Bu düşüncesizlik yüzünden Türk vatanının ve Türk milletinin uğradığı zararları ancak bir şekilde telafi edebiliriz. O’ da Türkiye’den başka bir şey düşünmemek.
Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1924)

Birkaç gündür Ege Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit TOLON’un sözleri etrafında fırtınalar kopartılıyor. Hurşit Paşa’nın Ege Ordu Karargahının hazırladığı bir sosyal faaliyet esnasında halk ile yaptığı bir sohbette muhatap olduğu sorular karşısında verdiği cevaplar birilerini fena halde rahatsız etti.

Konuşmanın yapıldığı yer ve konuşma şekline bakıldığında konuşmanın önceden hazırlanmadığı, sorulan sorulara karşı doğal olarak verilen cevap şeklinde gerçekleştiği görülmektedir. Tolon Paşa, Türkiye’nin milli menfaatlerini gözeten en yüce kurumun en üst rütbesine erişmiş biri olarak duygularını ve düşüncelerini saklamaya hiç gerek görmemiştir. Hizmetinde olduğu halka fikirlerini aynen yansıtmış ve onların duymak istediği şeyleri söyleyerek gönülleri kazanmıştır.

“Görünen köy kılavuz istemez” diye bir atasözümüz vardır. Hurşit Tolon Paşa; apaçık ve herkesin gözü önünde cereyan eden hıyanetleri ve satılmış beyinlerin ekranlardan gözlerimizin içine bakarak haykırdığı hezeyanları duymamış gibi mi davransaydı? Hayır. O gerçek bir Türk subayı gibi davrandı ve inandığı gerçekleri sıraladı. Milletin gönlünü aldı. Güvenini tazeledi. Korkularını bertaraf etti.

“Acaba ülkemizi ve Kıbrıs’ı satacaklar mı?”diye kara kara düşünen aziz milletime bunun olamayacağını en üst rütbeli bir asker olarak söyledi. Çok da iyi yaptı. Bu millet Hurşit Tolon gibi askerlere sahip olduğu sürece ülkemizi bölüp parçalamak için kapalı kapılar ardında bin bir dolap çeviren satılmış beyinlerin daha çok fırın ekmek yemeleri lazım.

“Efendim, orduda konuşacak askerlerin sayısı belli” imiş. Tolon Paşa bunların arasında yokmuş. Disiplini bozmuş. Ona ceza verilmeliymiş.
 Baş üstüne...
 Siz beyler emir buyurdunuz ya...
 Alıştınız nasıl olsa anarşistleri dışarı salıp, onları yakalayanları hapse tıkmaya...
 O’nun cezasını da hemen verelim.

Siz kimsiniz beyler. Elinize bir kalem veya bir mikrofon geçirince, yahut bir makam yakalayınca meydanı boş bulup ortalığı tozu dumana katıyorsunuz. Her türlü milli değerlerimizi bir kalemde silip atıyorsunuz. Beyninizle değil, yabancıların direktifleriyle konuşuyorsunuz. Bizim değil, illâki bu ülkede gözü olan birilerinin isteklerini doğru kabul edip bize onları dikte ettiriyorsunuz.

Millet size bir şey demeden, sabırla ve izan ile sizi dinliyor. Siz bu ülkeye hizmette ömrünün tam kırk iki yılını vermiş bir orgenerali kınıyorsunuz ve suçluyorsunuz... Hadi canım sen de! Ateş olsan ne yakarsın ?

Bu millet kime inanacağını ve kime güveneceğini iyi biliyor. Tolon paşalar konuşacak. Asıl onlar hep konuşacak. Ancak o zaman asıl konuşmaması gerekip boş meydanlarda efe kesilenler susacak. Her şeyin sahibi olan Türk halkı bunu böyle istiyor.

AB ve ABD yıllardır bu ülkenin en güçlü teşkilatı ve halkın güvendiği en yüksek organ olan Silahlı Kuvvetleri güçsüzleştirmek için bin bir dolap çevirdiler. Bunu da bizim basının körüklemesi ve desteklemesi ile kendi yönetimlerimize yaptırdılar. AB’ye Uyum Yasaları adı altında çıkartılan yedi paket ile bu güçlü kurumumuz adeta söndürülmeye ve ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Buna bir ölçü de muvaffak ta oldular. Hatta askerin başına çuval dahi geçirilmesi olayını görmezlikten geldiler.

Efendiler ayağınızı denk alın. Türk Milleti, Ordu- Millettir. Bu vasfı taşıyan bir ikinci ordu daha dünyada yoktur. Bu karakter üç-beş yılda değil tam onikibin senede oluşmuştur. “Verheugen Efendi ve Bush Efendi istiyor” diye bunu siz bir kalemde silip atamazsınız. Türkiye Cumhuriyeti Devletini askerler kurmuştur. Cumhuriyetin temel dinamiklerini Türkiye sevdalısı büyük asker Gazi Mustafa Kemâl Atatürk oluşturmuştur. Ve bugün üzerinde döndürülen binlerce entrikaya rağmen hala ayakta isek, bunun sebebi güçlü Türk Ordusudur. İşte bunu bildikleri için Türkiye üzerinde menfaati olan güçlerin tek ve vazgeçilmez hedefi Türk Silahlı Kuvvetleri olmaktadır.

Dünyanın bu en çetrefilli coğrafyasında yer alan Türkiye’de, devletin ve milletin temel sorunlarını hakkında Türk askerinin fikir beyan etmesini engelleyemezsiniz. Bilakis onun fikrini sorup, onun dediklerine kulak vereceksiniz. Çünkü onlar bizzat halkın içinden geliyorlar. Hiçbir karşılık ve ikbal beklemeden milletin hizmetinde olduklarının bilinci içindeler. Bu bakımdan her yönü ile halkın içinde yaşadığı için Türklük düşmanlarının hedef tahtası haline getirilmiş bir kurumun Türkiye’nin meseleleri hakkında fikir beyan etmesi kadar normal bir şey olamaz. Olmamalıdır.

Onlar konuşmalı ve mutlaka konuşmalıdır. Onların konuşması değil, susması Türkiye Cumhuriyetinin bekası ve güvenliği için büyük bir tehlikedir. Doğal olarak askerin konuşacağı yerler bellidir. Onların konuşacağı yer devletin kurumsal platformlarıdır. Bunların başında da Milli Güvenlik Kurulu gelmekte idi. Devletin emniyet supabı olarak değerlendirdiğimiz bu kurumun gücü ne yazık ki AB dayatmasıyla Uyum paketleri vasıtasıyla elinden alınmıştır.

Demokratik platformlarda konuşması engellenen asker kışlasında konuşur. İşte o zaman demokrasi için tehlikeli olur. Bu ülkenin geçmişinde Askeri Yönetimler olduğu unutulmamalıdır. Bunun önlenmesi için sivil yönetimlere düşen başlıca görev; bu ülke için her biri canını vermeğe ant içmiş askerlerimizin bu ülkenin sorunlarına ilişkin fikir ve düşüncelerine daima müracaat edilmesi olmalıdır. Onların fikirleri beğenilmese dahi dikkatle dinlenmeli ve titizlikle değerlendirilmelidir.

Türk Askeri; koruduğu milli değerlere, vatanın bütünlüğüne bizzat kendisine her türlü hakaretin yağdırıldığı, toplumun zirvesindeki itibarının düşürülmek istendiği ve fiziki gücünün azaltılmaya çalışıldığı bir zamanda ve yerde mutlaka konuşmalıdır. Konuşmuyorsa bu onun zafiyetini gösterir. Zafiyet ise düşmanlarına güven verirken, halkının güvenini azaltır.

Tolon Paşa’nın ağzından zafiyet içinde olmadığımızı bir kere daha gördük ve anladık. Ben şahsen milletin hissiyatına tercüman olan Tolon Paşa’yı candan tebrik ediyorum. Ve yazımın başlığını yineliyorum. Evet. Tolon Paşalar konuşacak...


Dr. Tahir Tamer Kumkale
28 Ocak 2004 Çarşamba

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale