07 EYLÜL 2024 CUMARTESİ

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Şimdi de İran karıştırılıyor...
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 28 Haziran 2003 Cumartesi 

Dünyayı yeniden yapılandıracağını söyleyerek Afganistan’ın işgâli ile uygulamaya başlayan ABD, çizdiği yol haritasında ilerlemeye devam ediyor. Başkan BUSH tarafından ŞER ÜÇGENİ olarak nitelendirilen ve dünya barışını tehlikeye sokmakla suçlanan ülkeler sırasıyla IRAK, İRAN ve KUZEY KORE idi.

‘Kitle imha silahları bulundurarak dünyayı tehdit ettiği’ gerekçesi ile işgâl edilen Irak’ta sular durulmadı. Savaş esnasında ABD’ye direnmeyerek adeta ülkeyi teslim eden Irak Ordusu ve Irak halkının savaş sonrası ortaya çıkan kargaşa ortamına tepkileri giderek büyüyor. Henüz yakalanamayan Saddam’ın dönemi her geçen gün biraz daha aranır hale geliyor. Terörist saldırılarda ABD ve İngiliz askerlerin verdiği zayiat ise devamlı olarak artıyor.

Bütün bu olumsuz duruma rağmen ABD yönetimi Irak Savaşı başlamadan önce verdiği sözlerden bir adım daha geri atmadı. Irak’ta yönetimin tam olarak sağlanması çalışmaları devam ederken yeterli askeri yığınağı müteakip sıranın İran’a geleceği kesin. Şu anda İran’ı; doğudan Afganistan’daki birlikleriyle, güneyden Basra Körfezindeki donanmasıyla, Batıdan ise Irak’taki birlikleri ile kıskaca alan ABD’nin askeri harekâtı için önünde uzun bir zaman var. Öncelikle Irak ve Afganistan’ın tam kontrol altına alınması gerekiyor. Afganistan işgâli için sebep gösterilen Usame Bin Ladin ve örgütü halâ Afgan dağlarından sökülebilmiş değil. Irak işgâl edilmesine rağmen Saddam halâ yakalanamadı. Aksi gibi bu durum ilginç bir sonucu da beraberinde getiriyor. İktidarda iken halkının yeterli desteğini alamayan Saddam’ın yokluğu şimdi daha etkili olmaya başlıyor. ABD’nin giderek sertleşen durumundan hoşnut olmayan Irak halkı Saddam’ın geri gelerek ABD askerlerini Irak’tan atacağına inanıyor.

Bütün bunlar ABD’nin hedef olarak aldığı Ortadoğu hakimiyetinde kendisine engel olarak gördüğü İRAN ile ilgili faaliyetlerini durdurmuyor.

ABD, İran konusunda oldukça deneyimli. Şah Rıza Pehlevi’nin iktidara getirilmesi ve devrilmesinde büyük emekleri ve destekleri var. Gücünün en üst düzeyinde iken ve ordusunun tamamı kendisine bağlı olan Şah Rıza Pehlevi, hiç beklemediği bir anda ve tarzda Humeyni yanlısı aşırı dinci gruplar karşısında ülkeyi terk etmekten başka çare bulamadı. İran içeride büyük bir toplumsal değişim yaşadı ve şimdiki rejim yerleşti.

Köklü devlet geleneğine sahip ve millet olma şuuruna kavuşmuş İran halkı dışarıdan gelen tehditler karşısında tek vücut halinde toplanarak mücadele edebiliyor. Bunun için içeriden ve halk ayaklanması ile iktidara sahip olmanın çok daha kolay olduğunu ABD önceki uygulamalarıyla biliyor.

Nitekim başlıkta da belirttiğimiz gibi İran, yıkım için şimdiden hazırlanmaya başladı bile. Bu arada Kuzey Kore’de unutulmuş değil. Hedef olma durumunu muhafaza ediyor. Sıranın kendisine geleceğini biliyorlar ve bekliyorlar.

Diğer taraftan, daha Irak Savaşı zamanında Suriye’ye karşı da güç gösterisinde bulunan ABD’nin bu ülkeyi işgâl ile kazanacağı fazla bir şey yok. Yalnız Suriye’nin etkisiz hale getirilmesi İsrail’in güvenliği açısından önem taşıyor. Bununla birlikte fiilen Suriye’nin işgâli gibi bir durum şimdilik görülmüyor. Zaten gereği de yok. Çünkü Suriye yönetimi iktidarda kalabilmek için her türlü tavizi vermeye hazır olduğunu bildirdi bile.

Şurası bir gerçek. ABD’nin İstihbarat ve Psikolojik Harp teşkilâtları İran içinde çok iyi çalışıyorlar. Birbiri arkasından takip eden olaylar zincirine bakıldığında faaliyetlerin profesyonelce yönlendirildiğine şahit olmaktayız.

İran'da çeyrek asra yaklaşan bir süredir uykuya yatmış 'toplumsal muhalefet' şimdi, Irak ele geçirildikten sonra birdenbire canlandı. Piyasaya çıktı. Arkasına basın desteğini de alarak içeride ve dışarıda boy göstermeye başladı.

Türkiye yakın geçmişte anarşi ve terör örgütlerinin bütün saldırılarına muhatap oldu. Denilebilir ki bu konuda milletçe en üst düzeyde kurstan geçtik. Teröre karşı mücadeleyi kitaplardan ve okullardan değil, bizzat savaş meydanında yaşayarak öğrendik. Bu yüzden son 30 yıldır ülkemiz üzerinde oynanan oyunların benzerlerinin İRAN’ da aynen sahneye konulduğunu görebiliyoruz.

İran Üniversiteleri kaynıyor. Öğrenciler ön saflarda rejime karşı direniyorlar. Bunlar artık öyle 'ev partilerinde gizli gizli içki içmeyle' falan yetinmiyorlar. ‘Kız kıza toplanıp çarşafı atıvermek’ gibi eylemler de bitti. Şimdi açıkça sokağa indiler. Gösteriler yapılıyor. Cam çerçeve iniyor, sopalarla zincirlerle birbirlerine giriyorlar.

Peki kim bu gençleri kışkırtıyor. Kim bunları sokağa döküyor. Cevap; Bizi 30 yıldır kim karıştırdı ise, ayni el bugün tecrübeli bir şekilde İran ile oynuyor.

Fakat, emperyalizmin cilvesine bakın ki bu kaynaşma da ‘ülkeye çağdaşlık ve demokrasi getirmek’ için yaptırılıyor. Gerçi bunlar, ‘Irak'a da demokrasi getirmek’ vaadiyle yola çıkmışlardı. Şimdi bizzat kurdurdukları mollalar rejimi, aynen Irak’ta olduğu gibi şimdi bu ülkenin işgali için sebep olarak kullanılıyor. Mollalar rejimi ise zaten uygulamalarıyla karşı tarafın eline yeterli kozları veriyor.

ABD’nin İran’ı kontrol altına alabilmesi için pek çok alternatif var. Bunlardan en sonuncusu da askeri harekat ile ülkeyi işgal etmek. Çünkü İran toprakları hem çok büyük ve hem de savunmaya elverişli. Ayrıca 75 milyon İranlının işgâl kuvvetlerince yönetimi de kolay değil.

Bunun için önce, kendi içinde başlatılacak iç savaş ile İran’ı güçsüzleştirmek ABD için en kolay yol olacaktır. Birbirlerini yiyerek güçsüzleşen İran'da kurdurulacak kukla hükümetlerle çok daha etkin bir kontrol sağlanabilecektir. Bunun nasıl olacağını zaman içinde birlikte göreceğiz.

Özetleyecek olursak. İran için operasyon başlatılmıştır. Uzun bir zaman süreci alacağı belli olan bu operasyonlarda halk hareketlerinin dozajının artarak devam edeceği beklenmelidir. Burada önemli olan Türkiye’nin tutumudur. Komşumuz İran’ın durumunun bizi çok yakından etkilemesi doğaldır. Şimdiden İran ile ilgili politikalarımızı saptamamız ve adımlarımızı buna göre atmamız gerekmektedir.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
28 Haziran 2003 Cumartesi

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale