Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Türkiye'de misyonerlik tehdidi tırmanmaktadır |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
İVEDİLİKLE TEDBİR ALINMALIDIR...
Kutsal kitabımız Kur’an, İslam’ın insanlığa gönderilen son din ve Hazreti Muhammed’in de son peygamber olduğunu tüm insanlığa müjdelemiştir. Bu şekilde Allah’ın insanlığı doğruya ve güzele yönlendirmek için pek çok peygamber vasıtasıyla ilettiği bütün hususlar son Kitap Kuran-ı Kerimde biraraya getirilmiş ve kıyamete kadar bütün insanlığa ışık tutacak son şekli ile Hazreti Muhammed vasıtasıyla insanlığa ulaştırılmıştır. Bu kutsal Kitap günümüze kadar tek bir noktası dahi değişmeden intikal etmiştir.
1400 yıl öncesinden tek bir noktası dahi değişmeden günümüze gelen Kur’an vasıtasıyla bütün insanlığı kucaklayan İslâmiyet bütün semavî dinleri ve peygamberlerini kabul ederken Hristiyanlık, İslâmı kabul etmemektedir. Müslümanların Hristiyanlaştırılması işini üstlenen Misyonerler yüzlerce yıldır planlı, proğramlı ve kararlı olarak çalışmaktadır. Misyonerler Anadoludan hiç eksik olmamıştır. Türkler İslamiyeti kabul ederek Anadolu’ya gelişlerinden itibaren Hristiyan Misyonerlerle muhatap olmuşlardır.
Araştırmacı-Yazar Aytunç Altındal, Türk dünyasına yönelik Misyonerlik faaliyetlerine gerek makale ve gerekse kitaplarında genişçe yer vererek halkımızı aydınlatmaktadır. Aytunç Altındal’ın 2002 yılında Yeni Avrasya Yayınlarından çıkan “VATİKAN VE TAPINAK ŞÖVALYELERİ” kitabında Misyonerlik faaliyetleri ayrıntıları ile yer almıştır. Günümüzde de Anadolu başta olmak üzere bütün Türk Dünyasında yoğun olarak sürdürülen Misyonerlik faaliyetleriyle mücadele edebilmek için bu kitabın tetkikinde yarar vardır. İşte kitaptan bir kaç satırbaşı cümle;
“Hristiyan alemindeki en son ‘Ekümenikal Konsey’ 1935-45 yılları arasında Türkiye’de görev yapan ve Türk dostu olarak tanıtılan Papa 23 ncü John’ un girişimi ile 1962-1965 yılları arasında toplanmıştır. İkinci Ekümenikal Konseyin 1965 yılında tamamlanan ve 1992’de yayınlanan KATEŞİZM Kitabına göre; Hristiyanlığa ve çağımızdaki güçlü Ekümenizm hareketinin yönlendiricilerine göre Yahudiler ve Müslümanlar ‘ Doğru yolda yanlış adımlar atan’ iman sahibi insanlardır. Bunları uygarlığa kazandırabilmek için Hristiyanlaştırmak ilk hedeftir. Onlara göre Batı’nın istediği ölçülerde ve koyduğu normlar çerçevesinde ‘laikleştirlmiş’ ve böylelikle de ‘Nötralize ‘edilmiş olan bazı Müslüman ülkeler ‘Geçiş Dönemlerini ’ tamamlamak üzeredirler. Bu ülkeler yapılacak yoğun misyonerlik faaliyetleri ve ‘Evangelitasyon’ günümüzde Ekümenik hareketin olmazsa olmaz ön koşuludur.”
Buna göre ülkemizde gelinen durumu Sayın Aytunç Altındal şöyle özetlemektedir;
“Önümüzdeki beş yıl içinde ‘Gümrük Birliği içine alınarak ehlileştirilmiş olan Türkiye’nin Müslüman Halkı Ekümenizm’in çeşitli kılıflar ve maskelerle ortaya çıkacak olan normlarından çok etkilenmeye adaydır. Dolayısıyla Müslümanların bu konuda çok dikkatli olması gerekmektedir. Türkiye’deki mütedeyyin Müslümanlar önümüzdeki on yıl içinde çok yoğun bir hristiyanlaştırma kampanyası ile karşı karşıya kalacaklardır. Bu kampanya çok hızlı bir şekilde başlatılmış ve örneğin İstanbul ve İzmir’de onlarca Ev Kilisesi yasalara aykırı olmasına rağmen açılarak faliyete başlamış ve yaklaşık 12000 kadar Türk Hristiyan dininin çeşitli kiliselerine katılmıştır.”
Ülkemizdeki Hristiyanlaştırma faaliyetleri Marmara Depremi'nin ardından, misyonerlerin, depremzede vatandaşlarımıza insani yardım elini uzatma bahanesiyle, bir anda feâket bölgesini istila etmeleri ile hız kazanmıştır. Bunlar yardım faaliyetlerine devam ederken, ilk anda sadece deprem bölgelerindeki depremzedelerden 2500 kadarını Hristiyan yapmayı başarmışlardır.
Bu faaliyetleri yakından takip ederek Müslüman Türk halkını uyarma görevini yapmaya çalışan Türk Diyanet Vakıf Sendikası; "Millî ve Manevî Bütünlüğümüzü Tehdit Eden Tehlike Misyonerlik" isimli bir bilgilendirme kitapçığı hazırlamıştır.
"Hıristiyanlığın yayılması" anlamına gelen misyonerlik faaliyetinin Türkiye'de farklı uygulandığı anlatılan kitapçıkta, Türkiye'deki misyonerlik faaliyetlerinin Yunan milliyetçiliği üzerine kurulduğuna da dikkat çekiliyor. Marmara Depremi'nin ardından yardım yapma bahanesiyle bu bölgeyi istila eden misyonerlerin bölgedeki faaliyetleri teker teker açıklanıyor. 2500 depremzedenin nasıl Hıristiyanlaştırıldığı örnekleriyle açıklanıyor. Bu arada 100 Türk çocuğunun daha iyi Hristiyan olamalarını sağlamak amacıyla da yurtdışına çıkarıldığı yönünde bilgi aldıkları Sakarya Müftülüğü yetkililerince açıklanıyor. Ayrıca doğrudan Vatikan'a bağlı Cartias adlı örgütün, yerli işbirlikçilerinin de yardımıyla bölgedeki Hristiyanlaştırma faaliyetlerini yönlendirdiği belirtiliyor.
Misyonerlik hakkında araştırmalar yapan Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kenan Tunç, Vatikan ve CIA ile ortak çalıştığını ileri sürdüğü Cartias örgütünün, korkunç planını şöyle açıklıyor;
"Bunların ilk hedefleri, halkın beynindeki milllet ve devlet bilincini zayıflatarak millî kimliği yıpratmaktır. Bunun için para harcamaktan kaçınmıyor, yardım üstüne yardım dağıtıyorlar. İncil dağıtıyorlar, para veriyorlar, kiliseye götürüyorlar. AB ülkelerindeki şehirlerin bölgedeki Türk belediyeleri ile ‘kardeş şehir’ ilân edilmesinin, belediyelerle irtibat kurularak yardımlar dağıtılmasının ardında Türk millî kimliğini yok etme plânı yatıyor"
Son üç yıldır giderek artan Misyonerlik çalışmaları çerçevesinde ülkemizde 10 milyona yakın İncil bedava dağıtılmıştır.
İstanbul başta olmak üzere ülke sathında yayılmış radyo istasyonlarından açıkça Hristiyanlık propagandası yapılmaktadır.
Yayınevlerimiz büyük paralar karşılığı parlak renkli kağıtlara basılmış Hristiyanlık Propagandası yapan kitap ve dokümanlar basmaktadır.
Müslüman mahallelerinde modern ve iyi donanımlı kiliseler açılmaktadır. Ve nihayet fakir ve yoksul halkın gönlünü kazanmak için bol para dağıtılmakta ve maddi yardımlar yapılmaktadır.
Sonuç olarak; Papalık üçüncü bin yılı Müslümanların Hristiyanlaştırılması safhası olarak ilan etmiştir. Buna göre; Millenyum ile birlikte öncelikle İslâm Aleminin güneşi durumundaki Laîk Türkiye Cumhuriyeti’nden başlayarak HRİSTİYANLAŞTIRMA faaliyeti hızla sürdürülmektedir.
Bilindiği gibi Anayasamızın 24 ncü maddesindeki; “ Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Kimse ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz” şeklindeki kesin kurallarla insanlarımız dini faaliyetlerinde tamamen özgür kılınmışlardır. İşte bu geniş dini özgürlük ortamından yararlanılmaya çalışılmaktadır. Bütün bu faaliyetler yapılırken, Hristiyan Avrupa Birliği yetkilileri’nin ağzından “Türkiye’de din özgürlüğü olmadığı” şeklinde anlamsız beyanatlar verilmektedir.
Biz burada şunu iyi bilmek zorundayız. Bu insanların ülkemiz üzerindeki hedefleri sadece dinlerini yaymak değildir. Onların asıl hedefi; bu ülkeden Bizans, Yunanistan, Pontus ve Ermenistan adına Anadolu’dan toprak kopartmaktır.
Tarihten ders almalıyız. Osmanlı’nın yıkılmasını hazırlayan etkenlerin en büyüğünün Osmanlı coğrafyasında uygulanan Misyonerlik faaliyetleri olduğunu bir daha hatırlamalıyız.
Bu konuda Türk Halkını uyarmak ve bilinçlendirmek görevi Eğitim Kurumlarımızla birlikte Diyanet İşleri Başkanlığına düşmektedir. Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın’ın bu konuda yeterli bilgiye sahip olduğuna ve gerekli tedbirleri alacağına inanmak istiyorum...
Dr. Tahir Tamer Kumkale 10 Haziran 2003 Salı |
|
|