Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
1 Haziran 2003 tarihli gazetelerimizin spor sayfalarındaki üç önemli haber dikkatimi çekti. Bunlardan ilki, Dünya Şampiyonu olan Liseli basketbolcularımızın başarısı idi. Türkiye birincisi olarak Brezilya’da düzenlenen Dünya Liselerarası Basketbol Şampiyonası’na katılan Bursa Çınar Lisesi Erkek Basketbol Takımımız, şampiyona finallerinde İspanya’yı yenerek Dünya Şampiyonu oldu. Yol masraflarını karşılamak için sponsor bulamayan ve finallere gitmekten vazgeçen Çınar Lisesinin bu durumu Başbakana iletilince kafilenin masrafları devlet tarafından karşılanmış ve şampiyonaya katılması sağlanmıştır. Bu büyük zafer sayfalarının üçte birini spora ayıran gazetelerimizin sadece bir kaçında yer aldı. Pek çok gazetemiz ise tenezzül edip, tek satır haber olarak dahi vermek gereğini duymadı.
Ayni tarihlerde İstanbulda yapılan Avrupa Senkronize Yüzme yarışmaları ise silik bir köşede resimaltı haberi olarak veriliyordu. Avrupa Şampiyonası dahi olsa bu spor dalı hiç ilgimizi çekmiyordu. Yine ayni gün Ankarada yapılan 3 ncü Uluslararası İsmet IRAZ Tekvando Müsabakalarında sporcularımızın 2 Altın, 3 Gümüş ve 2 Bronz madalya kazandığı resimsiz iki satırla açıklanıyordu. Kimlerin altın madalya kazandığının isimleri dahi verilmemişti.
Ayrıca bu haberler her gazetede değil sadece bir kaç gazetede vardı. Çoğunluk pek dikkate değer bulmadıklarından veya haber değeri olmadığı gerekçesi ile kullanmamışlardı. Oysa ayni gün Futbol ile ilgili en ince ayrıntılar ve futbolcularımızın boy boy resimleri spor sayfalarını boydan boya süslüyordu.
Gazetelerimizin son sayfalarının başlığı SPOR olmasına rağmen, SPOR sözcüğü ülkemizde sadece FUTBOL olarak algılanıyor. Yediden yetmişe süren fubol sevdası bütün spor dallarını adeta unutturuyor ve hepsinin önüne geçiyor. Yazılı ve görsel basının daima FUTBOL’u ön plana çıkartması, yöneticilerimizin Futbol’a daha çok değer vermesi diğer spor dallarının aleyhine işliyor. Diğer dallarda kendilerini göstermek isteyen gençlerimiz bu ilgisizlik karşısında seçtikleri spor dallarında en üst dereceleri alsalar dahi kamuoyunda yeterli ilgiyi görmediklerinden alanlarını yavaş yavaş terkediyorlar. Sanıyorum yakın bir gelecekte spor yöneticilerimiz futbol dışındaki branşlarda yarıştıracak sporcu bulmakta zorlanacaklar. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türk Gençliği için sporun önemini pek çok yerde veciz şekilde ifade etmiştir. “Her çeşit spor faaliyetlerini Türk Gençliği’ nin milli terbiyesinin ana unsurlarından saymak lazımdır-1937” sözü ile milli kültürümüzde sporun yerini vurgulamıştır.
Atatürk’ün döneminde de futbol vardı. Futbol ile yatıp futbol ile kalkan spor yönetimimize , “Belki bir ikaz olur ve diğer spor dallarında yarışan sporcularımıza da değer verilmesine vesile teşkil edebilir” gerekçesi ile Atamızın Spor ile ilgili bir kaç görüşüne burada değinmek istiyorum.
“Dünyada spor hayatı, spor alemi çok mühimdir. Bu kadar mühim olan spor hayatı ,bizim için daha mühimdir. Çünkü spor ırk meselesidir. Irkın düzelmesi ve gelişmesi meselesidir. - 1926”
“Türk Milleti anadan doğma sportmendir. Henüz yürümeye başlayan köy çocuklarını bile harman yerlerinde güreşirlerken görürsünüz. Ata en çok ve en iyi binen yalnız Türk erkekler değildir. Türk kadını da bu işi bilir. Hangi milletin daha sportmen olduğu ancak harp meydanlarında anlaşılır. Türk’ün muharebe meydanlarındaki şayanı hayret mukavemet ve kahramanlığı; ruhu kadar bünyesinin sağlamlığına bir delildir.”
“Türk Sosyal bünyesinde spor hareketlerini düzenlemekle görevli olanlar; Türk çocuklarının spor hayatını yükseltmeyi düşünürken, sadece gösteriş için her hangi bir yarışmada kazanmak emeliyle bir spor çizmezler. Esas olan, bütün her yaştaki Türkler için beden eğitimini sağlamaktır. ‘ SAĞLAM KAFA, SAĞLAM VÜCUTTA BULUNUR ’ sözünü atalarımız boşuna söylememişlerdir.”
Görüldüğü gibi Gazi’nin spora bakışının, bugünkü yöneticilerimizin ve milletimizin tutsağı olduğı FUTBOL ile hiç ilgisi yoktur. Atletlerimiz, yüzücülerimiz, güreşçilerimiz, boksörlerimiz, haltercilerimiz, basketbolcularımız, atıcılarımız ve diğer pek çok spor dalında yarışan amatör gençlerimiz dünya çapında birbirinden başarılı sonuçlar alıyorlar. İstiklal Marşımızı yedi düvele dinletiyorlar. Ve bu insanlar bu başarıları nedeniyle kendi ülkelerinde FUTBOLCU olmadıklarından adeta ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyorlar.
Günümüzde spor bir yaşam biçimi olduğu kadar bir sanayi dalı haline gelmiştir. Bir bakıma ülkelerin ekonomilerini taşıyan ve yönlendiren bir sektör oluşmuştur. Çok çeşitli spor dalları olmasına karşın gelişmişlik durumu ne düzeyde olursa olsun birçok toplumda futbol, kitlelerin ilgisini diğer sporlara göre daha çok çekmiş ve spor dünyasının hakimi olmuştur. Bugün Türkiye'de de spor denilince akla futbol, futbol denilince de İstanbul'un büyük takımları gelmektedir.
Ne dibe vuran ekonomimiz, ne IMF, ne Irak Harbi, ne üniversite giriş imtahanları, ne açlık sınırının altında yaşama mücadelesi veren kitleler, ne siyasi yaşantımız, ne PKK Terörü, ne HİZBULLAH canilerinin faaliyetleri, ne mafya hesaplaşmaları, ne yolsuzluk haberleri, ne kapkaç terörü, ne düşen milli gelirimiz ve giderek daha fakirleşen halkımızın durumu, ne kapanan fabrikalarımız ve artan işsizliğimiz , ne 25 yıllık kronik enflâsyonumuz, ne batırılan bankalarımız, ne Af'la salıverilen ırz ve namus düşmanı canilerimiz, ne Avrupa Birliği ve Kopenhag Kriterleri ve ne de geliyorum diye bas bas bağıran Marmara Depremi...
Bunların hepsini unutuyoruz . Veya unuttuğumuzu sanıyoruz. Bir galibiyet. Atılan bir gol bütün dertlerimize deva oluyor. Sabahlara kadar sokaklarda korna çalıyor, adeta bayram yapıyoruz, bin bir türlü çıkllgınlık yapıyoruz.
Eğer, BİR FUTBOL TAKIMI VE BİR GALİBİYET HERŞEYE YETİYOR VE HERŞEYİ UNUTTURABİLİYORSA, BİZ DE BUNDAN SONRA BÜTÜN GÜCÜMÜZLE FUTBOLA VE FUTBOLCULARIMIZA SAHİP ÇIKALIM. Yeni Hasan ŞAŞ’lar , Hakan ŞÜKÜR’ler yetiştirmenin yollarını arayalım. Bunun için bütün gücümüzü seferber edelim.
Sonuç olarak; Spora EVET. Sporun her türlüsünü desteklemeye ve milletçe sahip çıkmaya yine EVET.
Ama hayatında hiç spor yapmamış halk yığınlarının varını yoğunu bir futbol topu için feda etmesine binlerce kez HAYIR diyorum.
Her alanda olduğu gibi bu alanda da Atatürk’ün göstediği yoldan gitmemizin uygun olacağını değerlendiriyorum.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 9 Haziran 2003 Pazartesi |
|
|