Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
ABD yanlış yapıyor. ABD saldırısını şiddetle kınıyorum |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
ABD YANLIŞ YAPIYOR, İNSANLIK ONURUNA SALDIRAN VE ULUSLARARASI HUKUK DÜZENİNİ DARMADAĞIN EDEN ABD SALDIRISINI ŞİDDETLE KINIYORUM...
20 Mart 2003 tarihinde ABD ve İngiltere uçaklarının Irak’ı bombalamaları ile aslında Irak ile birlikte Uluslararası Hukuk Düzeni saldırıya uğramıştır . Bu iki ülkeyi durduramayan bütün insanlık bundan utanç duymalıdır.
1941’de Birleşmiş Milletler Teşkilatının kurulması fikrini ortaya atan ve ilk çalışmaları başlatan ABD ve İngiltere Irak’a saldırı ile başlattıkları ve kural dinlemez tutumlarıyla sanıyorum ki teşkilatın sonunu getirmişlerdir. Ve yine bu teşkilat aracılığı ile 189 ülkenin işbirliği ile sürdürülen uluslararası hukuk sistemi de artık tarihe karışmıştır.
Şimdi artık dünyada tek düzen vardır. Bu kendini güçlü hissedenlerin , kendine göre belirlediği haklarının, kendi kurallarına göre başkalarına kabul ettirdiği düzendir. Hukukun belirlediği kuralların işlemediği, kuralların güçlünün gücü derecesine göre tesbit edildiği düzenin adına günümüzde Mafya Düzeni diyorlar. Eskiden bunun adı Orman Kanunu idi.
Evet artık dünyamızda Orman Kanunlarının geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Bundan sonra kendini güçsüz hisseden ülkeler, kendilerinden daha güçlü olduğunu sandıkları ülkeler karşısında daima başı eğik ve her an dayak yeme korkusu yaşayarak dolaşacaklardır.
Hukukun en güzel yanı herkese uygulanabilirliği ile ilişkilerin belirlenen kurallar çerçevesinde uygulanmasına imkan tanımasıdır. Oysa Orman Kanununda bu mümkün değildir. Kim ne zaman kimden ve nasıl dayak yiyeceğini bilmez. Çünkü güçlü olanın her aklına estiği zaman güçsüzü dövmeye hakkı vardır. İşte bu kaostur. Kargaşadır. İstikrarsızlık ve belirsizliktir. İnsanlık için utanç verici bir durumdur.
İkinci Cihan Harbinin vahşet dolu ve insanlık için gerçek bir utanç olan insanlık ayıbı katliamlarının bir daha olmaması amacıyla, ülkeler arasındaki işbirliği, koordinasyon, dayanışma ve kültürel alışverici temin için oluşturulan BM; ne yazık ki 60 yıl sonra bu işlevini yapmaktan aciz bir duruma düşürülmüştür.
Bugün dünyada tek güç olduğunu kabul eden ABD fiziki gücünün en üst düzeyde olduğu bir dönemde bundan yararlanarak ABD milli menfaatleri doğrultusunda dünyayı yeniden yapılandırmayı kafasına koymuştur. Buna uygun politikaları uygulamaya geçirmesin de ise 11 Eylül saldırılarını kendisine gerekçe olarak göstermiştir. Uluslararası terörü önleyeceğim diyerek yola çıkmış fakat sonunda bizzat kendisi terörist devlet imajı sergilemekten kaçınmamıştır.
ABD Milli menfaatleri doğrultusunda yeniden yapılanmaya önce Afganistan Saldırısi ile Orta Asyada başlamış, bunun ikinci ayağı olarak Petrol, Enerji ve Ticaret yollarını üzerinde taşıyan dünyanın merkezine yerleşmeyi ikinci adım olarak seçmiştir.
Kendi eliyle yarattığı Saddam bu oyunun sadece piyonudur. ABD’nin bugüne kadar Irak’a saldırmak için öne sürdüğü gerekçelerin tamamı tutarsız ve hukuksuzdur. Yani meşru değildir. İşin meşru olan tek yanı ABD ‘in bugün dünyanın en güçlü ülkesi olduğudur. Fakat bu güçlülük ona başka ülkelere saldırma hakkını vermemektedir.
Kanaatime göre uluslararası terörizmi önleyeceğim diyerek yola çıkan ABD aslında bu yaptıkları ile bölgesel terörün bütün dünyaya yayılmasını sağlayan bir yol açmıştır. Yani yangının üzerine su değil benzin dökmektedir.
Bu amansız saldırı ile Saddam gidebilir, bu çok doğaldır. Gerçekten dünyanın en büyük doğal zenginliğine sahip olup, bunu ülkesinin refah ve huzur ve mutluluğu kullanmayıp milletine daima acı, ıstırap kan ve ölüm getiren bir diktatörün ortadan kalkması insanlık için bir kazançtır. Ama bunu yapacağım gerekçesi ile yüzbinlerce masum insanı yakmak, yıkmak, parçalamak, dünya kültür ve tabiat varlıklarını ortadan kaldıracak şekilde vahşice saldırmanın da mazereti yoktur ve olmamalıdır.
Bush ve Blair bu saldırı ile bütün Arap ve İslam alemini karşılarına almışlardır. Arap Milliyetçiliği sanıldığı kadar güçsüz değildir. 50 yıldır süren Filistin-İsrail çatışması bu milliyetçiliği beslemiş, güçlendirmiş ve kurumsallaştırmıştır. Şimdi Arap ülkeleri, İslam ülkeleri ve kendini zayıf ve mazlum hisseden diğer ülkelerin halkları otomatik olarak savunma mekanizmalarını oluşturacaklardır. Ve kendilerini savunmak için dünyanın en etkili savaş aracı olan bireysel terörizmi ve en etkili silahı olan ölümü göze almış insanı devreye sokacaklardır.
Bireysel terörizmle hiçbir olumlu sonuca varılmaz. Ama bu şekilde hasım ülkede huzur ve güven tamamen ortadan kaldırarak,ülkeler tam bir kaos ve kargaşa ortamına sürüklenir. Türkiye’nin sayıları onbini dahi bulmayan teröristler eliyle son otuz yılı tam bir yıkım ve kargaşa içinde geçirdiği unutulmamalıdır.
Şimdi Arap miliyetçileri dünyanın her tarafına yayılacaklardır. Bir müddet sonra ABD ve İngilterede beklenmeyen yer ve zamanda en korumasız ve masum sivillerin yaşadığı mahallerde toplu katliamlara başvuracaklardır. Bu intihar saldırılarını önceden tesbit edebilmek ve tedbir alabilmek hemen hemen imkansızdır.
Dünyanın tamamı kan gölüne çevrilecektir. Kanlı terör eylemlerinde İsrail gibi misliyle karşılık vermenin bunları durdurmaktan ziyade şiddetin dozlarını artttırdığı da bilinen bir gerçektir. Bu bireysel terörizm ne yazık ki ,bugün ABD tarafından tek yanlı işgal edilen Ortadoğuda milli menfaatleri olan devletler tarafından büyük destek görecektir. Nitekim 20 yıldır ülkemizi kan gölüne çeviren, binlerce insanımızın hayatına malolan PKK terörü’ nün en yakın dostlarımız tarafından desteklendiğini bütün dünya bilmektedir.
Sonuç olarak... Hukuk herkeze lazımdır. Hukuk dışı kalınarak elde edilecek kazançların insanlık alemine ve bu davranışı yapan ülkeye hiç bir yarar sağlamayacağı açıkça bilinmelidir.
Daha geç kalınmamıştır. BM Teşkilatına yeniden işlerlik ve saygınlık kazandırarak uluslararası hukukun yeniden meşruiyetine döndürülmesi insanlık için kaçınılmazdır. Bu bakımdan ABD ve İngiltere dışında kalan dünya ülkelerinin barış çabalarına hız vermeleri gerekmektedir.
Bu arada bu çabaları başlatacak ve devamlılığını sağlayacak kilit ülke Türkiye’dir. Yöneticilerimize şu günlerde önemli görevler düşmektedir. Ya dünyayı içine düşeceği bu kaos ve kargaşa ortamına sürükleyen ülkelerin yanında yer alarak dünyanın sonunun hazırlamasına yardımcı olacaklar, yada barıştan ve hukuktan yana olduklarını göstermek için hukukun yeniden tesisine yardımcı olarak BM cephesinde yer alacaklardır.
Savaş daha yeni başlamıştır. İstersek barışı geri getirebiliriz. Dünyanın saygın bir ülkesi olarak yeni dünyada yerimizi alırız. İstersek sonu belli olmayan Orman Kanununa destek olur sonumuzu hazırlarız. Bu arada ABD halkından ve ABD Sivil Toplum Kuruluşlarından kendilerine kaos dolu bir geleceğe sürükleyen Bush ve Yönetimini sağduyuya davet etmelerini bütün dünya beklemektedir.
Bakalım, sonucu bekleyip göreceğiz.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 23 Mart 2003 Pazar |
|
|