07 EYLÜL 2024 CUMARTESİ

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






88 yıllık gururumuz Çanakkale zaferi Türk milletine neler kazandırdı?
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 18 Mart 2003 Salı 

AÇIL EY TOPRAK AÇIL, BAĞRINDA YAVRUM SAKLI,
HELÂL OLSUN O KAN Kİ BAĞRINDAN SANA AKTI.
BABALAR VE OĞULLAR O AN ÇANAKKALE’DE,
VATAN DİYE BURCUNA KANINDAN BAYRAK TAKTI.

SELÂM EY ÇANAKKALE, KAHRAMANLAR DİYARI,
AYŞE’LERİN, FATMA’LARIN SANA VARDIR SELÂMI .
BÜTÜN TÜRK ANALARI KARŞINDA SELÂM DURUR,
EY YÜCE MİLLETİMİN KAHRAMANLIK DESTANI...

Anadolu’yu gerçek Türk vatanı yapan en önemli yapı taşlarından biride Çanakkale Zaferi’ dir. Her Türk ailesinde mutlaka bir Çanakkale şehidi veya gazisi vardır. Her 18 Mart günü bu kutsal topraklar için kanını ve canını veren aziz büyüklerimizi gururla yad ederiz.

Bu vesile ile ben de ailemize KUMKALE soyadını veren Çanakkale Gazisi dedem Harp Malûlü Piyade Kaymakamı Tahir KUMKALE’ nin aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum.

Şimdi tarihe mal olmuş bu zaferi yaratan kahramanlardan biri olan dedem Tahir Kumkale’ nin o günleri anlatan el yazısı ile kaleme aldığı günlüğünden birkaç cümleyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

“1914 yılı Kasım ayında İstanbul’da teşkil edilen 3ncü Tümeni, 39ncu P. Alayı 1 inci P.Taburuna 2 nci Piyade Bölük Kumandanı olarak atandım. Tümen Kumandanı Alman Albay Nikolay, Alay Kumandanı Kaymakam Erenköylü Nurettin Bey idi. Tabura Binbaşı Ali Hafız Rıza Bey Kumanda ediyordu. Ben katıldığımda Tümen Beylerbeyi sırtlarında ve her an için Çanakkale’ye harekete hazır bir vaziyette idi.

1915 Martında Haydarpaşa’dan Gülcemal yolcu gemisi ile ve “ Ey Gaziler yol göründü” marşını bando çalarken ahalinin alkış ve gözyaşları arasında Çanakkale’ye müteveccihen hareket ettik. 3 üncü Tümen Çanakkale’den KUMKALE bölgesine intikal etti. Taburuma KUMKALE’ de Yeniköy bölgesinin savunması verilmişti.

25 Nisan 1915’de düşmanın ilk çıkarma bölgesi olan Çanakkale Anadolu yakası sahilinde sabaha karşı Fransızların ani ve baskın şeklindeki ve gemi toplarının yoğun bombardımanı himayesinde Kumkale’ye çıkarmaları dolayısıyla icra edilen bütün muharebelere bölüğüm ile katıldım. Çok çetin ve göğüs göğüse çetin bir savaştan sonra bizden çok üstün olan düşmanı denize döktük. Süngü süngüye yapılan amansız muharebe 25 Nisan akşamına kadar devam etti. Düşman gecenin karanlığından istifade ederek sağ kalabilen kuvvetleriyle perişan bir halde geri çekildi.

Bütün gün devam eden bu Kumkale muharebesinde 3 üncü Tümen çok zayiat verdi. Subayların büyük bir kısmı şehit oldu. Bazı bölükler de komuta çavuşlara kadar düştü. Bende bu savaşta sağ el, sol el ve sol bacağımdan üç kurşun yarası aldım. Harp Malûliyetim Kumkale Muharebesinde almış olduğum bu yaralar dolayısıyladır. Bu üç yara ile düşmanı denize dökünceye kadar bölüğümüm sevk ve idaresine devam ettim.

Bölüğü bölük üsteğmenine bırakarak tedavi için önce Çanakkale’ye oradan da Kilitbahir Seyyar Asker Hastanesine nakil edildim. Tedavim burada yapılamayınca 27 Nisan’ da yine Gülcemal gemisi ile yalnız geceleri yol almak suretiyle 30 Nisanda İstanbul’a ilk Çanakkale gazileri olarak vasıl olduk. 1 Mayıs 1915 öğleden sonra Sarayburnu nda sahile çıkarıldık. Büyük bir istikbâl ile karşılandık. Üstü açık faytonlarla Taksimdeki Fransız hasta hanesine getirildik. Sabahtan beri Çanakkale Gazilerini alkışlamak için yollara dökülen İstanbul halkının büyük tezahüratına ve sevgi gösterisine şahit olduk. Kalabalıktan ilerleyemedik. Bu arada binalardan çiçek yağmuruna tutulduk.

Fransız kurşunu ile yaralandım. Kaderin bir cilvesi yine Fransız hasta hanesinde 5 aylık bir tedaviden sonra Harp Malûlü oldum. Buna rağmen ısrarlı talebim üzerine yeniden Kumkale’ ye bölüğümün başına döndüm.”

Kolağası Tahir Efendi Çanakkale’deki yararlıklarından dolayı Padişah tarafından Gümüş Liyakat Madalyası ile ödüllendirilir. Fakat Balkan dağlarında eşkıya takibi ile başlayan askerlik hizmeti Çanakkale’de bitmez. Çünkü ülke her yandan saldırı altındadır. Bu saldırıyı göğüsleyecek askerleri ise sanıldığı kadar çok değildir.

Harp Malûlü ve muharip sınıfta görev yapamaz raporu olmasına rağmen Tahir Yüzbaşı; Birinci Kanal Harekatı için Sina’da, Birinci Gazze ve İkinci Gazze Harekatlarında Filistin’de, İstiklal Savaşının muhtelif cephelerinde ve en sonunda Ağrı İsyanının bastırılmasında görev alır. Malûl olması savaşmasını engellemez ama rütbesinin artmasını engeller. Sonunda tam 11 yılı fiilen muharebe meydanlarında geçen ve toplam 30 yıl 2 Ay 15 gün süren askerlik hayatı 1932 tarihinde yarbay rütbesi ile emekli olması ile sona erer.

İstanbul ,Sarıyer/ Rumeli Kavak Hisarlı Tahir Beyin Berat, Preveze , İşkodra, Halep, ve Şam gibi bugün yurtdışında bulunan bölgelerde dünyaya gelen 6 çocuğu İstanbul’a ancak Cumhuriyet ile birlikte gelirler. İşte sizlerin hepinizin ailesinde varolduğuna inandığım bir yaşam kesiti. Onlar bize bu ülkeyi kanlarıyla ve canlarıyla armağan ettiler armağan ettiler.

Bize bu kutsal vatan topraklarını emanet eden bu nesilleri çok iyi tanımak ve anlamak yeni nesillere anlatmak zorundayız. İşte 18 Mart Çanakkale Muharebeleri kutlamalarını bunun için iyi bir vesile olarak görmekteyim.

Peki şimdi biz ,Yirminci Yüzyılın askerlik tarihindeki en büyük anıtı olan ve bugün milletçe 88 inci yıldönümünü idrak ettiğimiz Çanakkale Muharebelerini acaba yeterince biliyor muyuz ?

20 inci asrın bu en büyük askerlik olayından ve yaratılan kahramanlık destanından yeni nesiller gerekli dersleri alabiliyor mu ? İşte bütün bunlar Türk tarihinin bu en muhteşem zaferinden 88 yıl sonra günümüze ulaşan ve kafamızı kurcalayan bazı soru işaretleri...

O halde ÇANAKKALE NEDİR?

ÇANAKKALE; paylaşılmak ve tarihten silinmek istenen bir Cihan İmparatorluğu içinden kahraman bir milletin varlığını bütün dünyaya ispat ettiği, tarihte eşine rastlanamayacak kadar muhteşem bir milli duygu, milli inanç, istiklâl, kahramanlık ve milli şahlanışın başlangıç noktasıdır.

ÇANAKKALE ; Türk milletinin milli gururunu, şeref ve haysiyetini emperyalist emellere karşı nasıl koruyacağının gösterildiği bir destanlar manzumesidir.

ÇANAKKALE; toprağın zırha, betona ve çeliğe karşı kazandığı emsalsiz bir zaferdir.
Bir tarafta Yirminci Yüzyılın gördüğü en büyük tahrip gücü, diğer tarafta kara toprak vardı. Ama bu vatan toprakları, Türk kanı ile sulandıkça sertleşen, yoğruldukça betonlaşan ve geçilmez siper olan kara topraklardı.

ÇANAKKALE; Çıplak insan gövdesinin tahrip gücü yüksek zırhlı ateş makinelerini alt etmesidir.
ÇANAKKALE; Türk kahramanlığının dünya tarihine altın harflerle mıhlandığı yerdir.
ÇANAKKALE; İstikbâle ve Türk’ün istiklâline en büyük müjdenin verilmesidir.

3 Kasım 1914’te Çanakkale Boğazı dışındaki Kumkale ve Seddülbahir Kalelerinin İngiliz ve Fransız donanması tarafından top ateşine tutulmasıyla fiilen başlatılıp, 9 Ocak 1916’da en son işgal birliklerinin Gelibolu Yarımadasından çekilmesine kadar geçen tam 434 gün karada, denizde ve havada kıyasıya sürdürülen Çanakkale Muharebeleri neden oldu? Bu muharebeleri başlatanlar neler umuyorlardı ?

Her kilometrekaresi için tam 252 evlâdını şehit vererek, dünyada vatan topraklarının savunulması ve milletinin bekası için hayatını feda edebilmenin erişilmez örmeğini ortaya koyan Çanakkale Zaferi Türk Milletine neler kazandırmıştır. ?

İşte bütün bunları anlatmaya sayfalar ve ciltler değil, kütüphaneler yetmez.
Karadeniz ve Akdeniz’i birbirine bağlayan İstanbul ve Çanakkale Boğazları stratejik konumları ve işlevleri sebebi ile milletlerarası ilişkilerde her zaman önemli roller üstlenmiş ulaşım yollarıdır. Bu yüzden tarih boyunca bir çok devlet Boğazlara ve özellikle İstanbul’a hükümran olabilmek için büyük mücadeleler vermiştir.

Dün olduğu gibi bugün dahi öneminden hiç bir şey kaybetmeyen boğazların 1453’de tamamen Türklerin hakimiyeti altına girmesi ile başlayan yeni tarihi, uluslararası dış politika açısından ayrıntılı olarak incelendiğinde, en ilginç safhasının tarihe Çanakkale Savaşları olarak geçen dönem olduğu görülecektir.

Şurası bir gerçek ki, diğer birçok zaferimizde olduğu gibi bu muhteşem eseri yeni nesillere anlatamadık. Veya anlatmakta geciktik. Ben burada her safhası birer kahramanlık destanı olan Çanakkale Muharebelerinin cereyan tarzına girmeden kısaca bu savaşın sebeplerini açıklayacağım ve bu savaş sonunda Türk milletinin kazandıklarını ortaya koymaya çalışacağım.

HARBİN SEBEPLERİ
Birinci Cihan Harbinin ilk yılını kapsayan süre içinde Avrupa siyaset sahnesinde İstanbul ve Türk Boğazları açısından önemli gelişmeler meydana gelmiştir. Geçen üç asır boyunca Osmanlı Devleti ile birlikte hareket ederek Rusya’nın Boğazları kullanarak Akdeniz’e inme çabalarına karşı çıkmış olan İngiltere ve Fransa bu geleneksel siyaseti terk etmişler ve Rusya’nın boğazlar ve İstanbul konusundaki isteklerini resmen kabul etmişlerdir. Bununla da kalmamışlar Osmanlı Devletinin boğazları kapatması dolayısıyla ekonomisi çökme durumuna gelen Rusya’ya en kısa yoldan yardım edebilmek amacıyla boğazların askeri güç ile ele geçirilmesine karar vermişlerdir.

Ayrıca Sarıkamış’ta Türk Kuvvetleri karşısında güç durumda kalan Rusya, Türklerin bu bölgedeki kuvvetlerini çekmesinin sağlanmasını İngiltere’den istemişti. Yine Cemal Paşa İngilizlere karşı Süveyş Kanalı bölgesinde direniyordu. Buradan da Türk Kuvvetleri çekilmeliydi. Bunun için Türklerin başka bir cephede savaşmalarına ihtiyaç vardı.

İşte bu maksatlarla dünyanın o güne kadar gördüğü en büyük donanma ve kara gücü bir araya getirildi. Biraz zorlama ile barış isteyerek teslim olacağı beklenen Osmanlıya dikte ettirilecek barış şartları dahi hazırlanmıştı.

Dev armada 18 Mart 1915’te önce denizden Çanakkale Boğazını zorla geçmeye çalıştı. Ayni günün akşamında büyük zayiat vererek geriye çekilen dev armada ile boğazların aşılamayacağı belli olmuştu.

O halde karadan saldırı yapılmalı ve Türklere gereken ders verilmeliydi. İşte Müttefik planlamacıları burada yine büyük bir yanılgıya düştüler . Onlar Mehmetçiği kendi sömürge askerleri iler bir görme gafletine kapıldılar. Hele Mustafa Kemal gerçeğini hiç akıllarına getirmediler.

Uzun ve dikkatli bir planlamadan sonra, İngiliz İstanbul Sefer Kuvveti Komutanı General Hamilton komutasındaki çıkarma birlikleri 25 Nisan 1915 günü saat 02 45’te kuzeyde Seddülbahir, güneyde ise Kumkale bölgesinde karaya ayak bastılar.

Yapılan bu ilk çıkarmayı süngü hücumu ile hemen denize döktük. Bunu birbiri gerisinde ve durmaksızın Gelibolu Yarımadasının her tarafına yapına diğer çıkarmalar takip etti. Yoğun deniz ve hava desteği ile sürdürülen bütün bu taarruzlar Türk askerinin göğsünde söndürüldüler.

Onlar şehit kanından oluşan derelerde boğuldular. Şehit vücutlarından oluşan tepeleri aşamadılar. Onlar tarihte ilk defa askerlerine “savaşmayı değil ölmeyi emreden” bir komutana, yani Mustafa Kemal’e ve Kemal’in askerlerine boyun eğdiler. Neticede gördükleri üstün direnme gücü karşısında düşmanın yapabileceği tek şey vardı. O da mağlubiyeti kabul edip çekip gitmekti.

Nitekim Türk askerinin emsali görülmemiş kararlı direnişini kıramayan düşman 1 Aralık 1915’te çekilme emrini verdi. 9 Ocak 1916 tarihine kadar çekilme işlemini tamamlayarak topraklarımızı terk ettiler. Geriye 250 000 Türk Şehidi’nin bekçiliğine emanet edilen ayni sayıdaki ölüyü bırakarak topraklarımı boşalttılar.

ÇANAKKALE MUHAREBELERİ BİZE NELER KAZANDIRDI?

Çanakkale Muharebeleri Sonunda ;
- Türk milleti yüzyılların verdiği karamsarlığı ve bedbinliği üzerinden attı. Benliğini ve
 kendine güvenini yeniden kazandı.
- Balkan Harbi yenilgilerinin Türk Milletinin ruhunda yarattığı derin çöküntüyü yok etti. Ordu-Millet olma vasfını bir daha dünyaya ispat etti.
- Türklük şuurundan kaynaklanan kuvvetimizin değeri ve mahiyeti bütün açıklığı ile ortaya çıktı. Milli varlığının tehlikede kalmasına asla tahammül edemeyen milli şuurumuz Osmanlılık tozlarından silkindi, yeniden canlanarak gerçek kimliğini kazandı
- Dünya Emperyalist Güçleri Türk milletinin tarihten silinemeyeceğini bir kere daha öğrendi.

Çanakkale Savaşı İstiklâl Harbimizin kazanılmasında da önemli bir rol oynamıştır. Çanakkale’de karşımıza dünya devleri dikilmişti. Bütün olumsuz şartlara rağmen kazanılan zaferle Atatürk her zaman güvendiği ve inandığı Türk Milletinin gücünü bir kere daha denemiş ve milletine olan inancını perçinlemiştir.

Kurtuluş Savaşımızı yaratanların çoğu Çanakkale’nin kahraman müdafileri veya ruhları bu müdafaanın kazandırdığı manevi güçle dopdolu olan genç nesildir. Bu insanların hepsinde “Biz Çanakkale’de yarı dünyayı dize getirmiştik .Harplerimizin bu en mukaddesi olan Kurtuluş Savaşımızda, davalarımızın en haklısı olan varoluş mücadelemizde bütün cihanı mağlup edebiliriz. Mutlaka kazanacağız” inancı vardı.

Çanakkale’nin kazandırdığı bu üstün manevi güç ve bütünlük İstiklâl Harbimizin kazanılmasındaki en önemli etken olmuştur.

ÇANAKKALE; her yönü ile incelenmeli, değerlendirilmeli ve yeni yetişen kuşaklara anlatılmalıdır. Anlatılmalıdır ki; Mustafa Kemal’in, Mehmetçiğin, ve Türk Milletinin yurdunu savunmak için neler yapabileceği bilinsin...

Anlatılmalıdır ki; Kanla yoğrulmuş bu topraklarda yaşayan ve yaşayacak olan her Türk evlâdının, asla ihmal edilemez görevleri ve ecdâdına karşı saygı, minnet ve şükran borcu olduğu bilinsin.

- Milletimiz bu savaşa sahip çıkmalıdır ve her taşı, her karış toprağı kanla yoğrulmuş bu kutsal toprakları adeta Kabe’yi tavaf eder gibi ziyaret etmelidir. Şehitlerimizden kanlarından yükselen o havayı teneffüs etmelidir. Şehitlerimizin o dağlarda dolaşan mersiyelerini söyleyen rüzgarları hissetmelidir.

- Genç nesillerimiz kendi topraklarımızda bulunan çiçek bahçesi misali donatılmış binlerce kilometre öteden gelip burada ölen yabancı askerlerin mezar taşlarında yazılı bulunan “ Vatanları için öldüler “ ibarelerini okuyup ibretle düşünmelidir. Eğer onların vatanı burası ise bizim vatanımız neresi? sorusuna cevap aramalıdır.

Bugün Çanakkale Boğazına girerken Morto Koyunda yükselen muhteşem Çanakkale Abidesi hain emellere sıkılmış bir yumruk gibi boğazdan geçenleri selâmlamaktadır.
Orası çökmüş denilen bir devletin ölümsüz milletinin dünyaya varoluşunu haykırdığı yerdir.

Orası saldırgan istilacılara karşı Türkün erkekçe yumruğunu vurduğu, çelik zırhın iman dolu göğsü ile durdurduğu, gencecik bir neslin kanıyla sulayarak yeşerttiği yerdir.

Orası fikir ve düşünceleri ile hâlâ ülkemize ve dünya insanlığına ışık saçmaya devam eden Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu yerdir.

Bugün Boğazlar ve Çanakkale denilince emsalsiz bir Türklük şerefi tarih içinden ayaklanarak gözlerimizin önünde heybetle canlanmaktadır.

Çanakkale bizim için sadece bir toprak parçası değildir. Aziz şehitlerimizin göğüsleri üzerinde suyu kan toprağı kemik ve her taşı iman kesilmiş kutsal bir vatan parçasıdır. Orada açan çiçeklerin rengi dahi al kana çalmaktadır.

Orada esen rüzgar mübarek şehitlerimizin mersiyelerini söylemektedir. Allah-Allah Sesleri, 88 yıldan beri o kıyılarda, o topraklarda o yamaçtan bu tepeye, o kayalıktan bu kıyıya dolaşıp durmaktadır. Orada, o topraklarda, o sularda Türk’ün bağımsızlık destanını kayalara, taşlara, göklere ve denizlere kanlarıyla yazan yüz binlerce kefensiz, mezarsız ve isimsiz Türk evlâdı yatmakta ve vatanı beklemektedir.

Türk Milletinin birlik, beraberlik ve bütünlüğünün temini için Çanakkale emsalsiz bir hazinedir. Japon eğitim sisteminde her Japon çocuğunun Japon milli değerlerine sahip çıkmasını için motive edilmek üzere mutlaka Atom Bombası ile yok edilen HİROŞİMA ve NAGASAKİ şehirlerinin gezdirildiği bilinmektedir.

Oysa bizim çocuklarımızın çoğunun Çanakkale’den haberi dahi yoktur. Gençlerimiz planlı ve programlı olarak Çanakkale’ye götürülmemiştir bile. Çanakkale’deki kutsal hazineleri görüp Türklük şuuru ile çocuklarımızın beyinleri doldurulmamıştır. Halbuki bunun bir eğitim politikası olarak öngörülmesi ve Çanakkale Şehitler Diyarı’nın ziyaret edilmesi Türk öğrencilerin tamamı için zorunlu kılınmalı idi.

Bugün milletçe çok yakınımızda meydana gelecek ABD_IRAK Harbinin ayak seslerini dinliyoruz. İşte bu şartlarda başta millet vekillerimiz olmak üzere bütün üst düzey yönetiminin mutlaka ve acilen Çanakkale’yi gidip görmeleri ve orada moral tazelemeleri zorunluluk haline gelmiştir. ,

Çanakkale’yi gören ve yaşayan sayın millet vekillerimiz, topraklarında Amerikan askerlerini konuşlandırmaya izin verilmesinde vicdanlarının sesine nasıl cevap verecekler? İşte bunu çok merak ediyorum.

Mehmet Akif Merhuma "Çanakkale Şehitleri" gibi edebiyat şaheserini hazırlatan bu muhteşem zaferi bize kazandıran aziz şehitlerimizi saygı ile anıyorum.

O kutsal toprakların koynunda ebediyete kadar yatmak için kanlarıyla kendilerine kefen biçen, tertemiz gömleklerinde kendi mübarek kanlarının rengini taşıyarak al bayrağa sarılmış gibi toprağa giren, bize bağımsızlığımızı armağan eden kahraman ceddimin ruhları Şad Olsun.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
18 Mart 2003 Salı

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale