12 EYLÜL 2024 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Birleşmiş Milletler ömrünü tamamladı
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 15 Mart 2003 Cumartesi 

BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİN ÖMRÜ BİTMİŞTİR.  TÜRKİYE YENİ YAPILANMADA GÜVENLİK KONSEYİ'NİN DAİMİ ÜYESİ OLARAK MUTLAKA YER ALMALIDIR...

1997 yılından beri Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği görevini sürdüren Gana’lı diplomat Kofi Annan bugünlerde zor durumda. Çünkü temsil ettiği bu dünyanın en büyük organizasyonu çatırdıyor ve hatta yıkılıyor. 1941’de bu teşkilatın kurulması fikrini ortaya atan ve ilk çalışmaları başlatan ABD ve İngiltere Irak’a saldırı konusundaki baskıcı ve kural dinlemez tutumlarıyla sanıyorum ki teşkilatın sonunu getiriyorlar.

Aslında 11Eylül saldırıları ile yıkılan İkiz Kuleler hemen yakınlarındaki BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’inde bir nevi yıkılışının başladığının sembolü gibi görünüyordu.

Altmış yıla yakın bir süre dünya üzerinde barışı sağlamak ve korumak, milletler arasında dostça ilişkileri geliştirmek, uluslararası sorunların çözümü ve insan haklarının korunması çalışmalarında işbirliğine öncülük etmek için bir merkez olma amaçlarını gerçekleştirmeye çaba gösteren Birleşmiş Milletler'in kuruluş amaçlarının öneminin 11 Eylül saldırıları ile eskisinden daha çok önem kazanması gerekiyordu.

Fakat sonuç tam tersi olmuştur. Kendi kurdukları bu teşkilat ABD Yönetiminin 11 Eylül sonrası intikamcı ve yayılmacı politikaları için destek değil adeta köstek olmaya başlamıştır. Geçtiğimiz hafta içinde bütün dünyanın gözleri önünde ceryan eden Irak’ın Silahsızlandırılması konusundaki Güvenlik Konseyi çalışmaları bu teşkilatın yaptırım gücünün tamamen ortadan kalktığını göstermiştir.

Hiçbir yasal gerekçe ve kural bulunmadan ve uluslararası meşruiyeti de olmamasına rağmen ABD; Ortadoğudaki menfaatlerini elde etmek için Irak’a saldıracağını ve oradaki mevcut düzeni yeniden yapılandıracağını en yetkili ağızlarından dünyaya ilan etmiştir. Birleşmiş Milletlerde konuşan ABD Dışişleri Bakanı’nın konuşmaları formalite savmaktan öteye bir anlam taşımamaktadır.

Birleşmiş Milletlerin beyni durumundaki Güvenlik Konseyi’nin alınacak kararları tek başına VETO ETME (Kabul etmeme) yetkisi olandiğer üyeleri ÇİN, RUSYA FEDERASYONU ve FRANSA’nın IRAK’A askeri bir operasyon yapılmasını öngören ABD ve İNGİLTERE teklifini veto edeceklerini resmen açıklamasına rağmen ABD ve İngiltere bunu hiç dikkate almamışlardır. Irak’a 17 Mart 2003’e kadar Ültimatom vererek bu tarihten itibaren askeri harekatın başlayacağını resmen ilan etmişlerdir.

Bu davranış Birleşmiş Milletlerin fiilen sona erdiğinin ilanıdır. Milletlerin birbiri ile olan uzlaşmazlıklarına barışçı yollardan çözüm bulmak ve aralarındaki sıcak savaşları önlemek, ülkeleri ve kültürleri birbirleri ile kaynaştırarak dev bir aile şeklinde dünyayı yönetme gibi insani bir görevi olan Birleşmiş Milletler ne yazık ki bu işlevini bugün tamamen bitirmiştir.

Aslında bu günkü duruma gelinmesinde dünyanın ABD eksenli tek kutuplu bir güç tarafından yönetilmesi kadar, mevcut BM Yönetiminin zayıflığı ve olayları önceden görerek olumlu çözüm önerilerinin getirilememesi gibi faktörler de rol oynamıştır..

Bir kaç aydır Kıbrıs sorununun çözümü için ileri sürülen Kofi Annan Planları dahi sanki 50 yıldır devam toplumlararası anlaşmazlığın çözümü için getirilmiş değilde, halen mevcut huzur ve güven ortamının bozulmasına yönelik bir çalışma görüntüsü vermiştir. Dolayısı ile bütün dayatmalara rağmen ANNAN PLANI, hem Türk ve hem de Rum tarafınca kabul edilir bulunmamıştır. İşte bu da bitişin bir başka göstergesidir.
Bir diğer önemli gösterge de, Uluslararası Terörizm konusunda Birleşmiş Milletler Teşkilatının kendisine düşen önemli görevi algılayamamış ve yeterli önlemleri alamamış olmasıdır.

11 Eylül saldırılarının ardından Uluslararası Terörizme karşı ulusların birlikte ve tek bir organizasyon çatısı altında mücadele etmesini sağlayacak sistemleri BM ne yazık ki kuramamıştır. Bu alanda bilgi paylaşımını ve müşterek hareket etmeyi gerektirecek yapılanmayı oluşturamıştır.

İşte bunun sonunda 11 Eylül’de tarihinde ilk defa çok büyük bir terör saldırısı ile sarsılan ABD tek başına insiyatifi ele almıştır. Uluslararası terörist olduklarını ve buna destek verdiklerini düşündüğü devletleri açıklamış ve sıra ile kendi koyduğu metotlara göre Afganistan’dan başlamak üzere şiddet kullanarak cezalandırma işlemine başlamışlardır.

Şimdi cezalandırma sırasında Irak vardır. Bunu sırasıyla diğer devletler takip edecektir. Doğal olarak ABD’nin bu işlevi; kendilerine de saldırılabileceği düşüncesiyle BM güvenlik şemsiyesi altına sığınmış bulunan küçük dünya devletlerinin otomatik savunma sistemlerini harekete geçirecektir. Bu ülkelerin dev ABD’ne karşı kulananabilecekleri tek ve etkili silah insan orjinli terörizmdir. Sonunda Uluslararası Terörizm önleneceği yerde bütün dünyayı kaplayan ve yakan bir ateş haline gelecektir.

İşte Birleşmiş Miletler Teşkilatı burada yaptığı Stratejik hata ve öngörüsüzlük ile zamanında gerekli çalışmayı yapamamıştır. Ve bir bakıma kendi sonunu hazırlarken, dünyanın da sonunu belirsiz bir karanlığa sürüklemiştir.

Oysa Birleşmiş Milletler insanlığın karşılaştığı bütün sorunları çözmek için oluşturulmuş küresel çabaların merkezidir. Bu amaçla teşkilat yapısı içinde faaliyet gösteren 30 değişik kurum vardır. Bu kurumların mensupları dünyanın dört bir yanında görev yapan uluslararası bir sistemi oluştururlar.

BM ve bünyesindeki kurumlar, dünya insanları arasında insan haklarına saygıyı geliştirmek, sahip olunan doğal çevreyi korumak, bulaşıcı hastalıklarla savaşmak, açlığı ve sefaleti önleyerek insanlığın refahı artırmak ve bir bakıma yoksulluğu azaltmak için çalışmaktadırlar. Diğer taraftan, uluslararası mülkiyet haklarının korunması, kara mayınlarının temizlenmesi, içme suyunun kalitesinin artırılması gibi teknik faaliyetlerde bulunan uzmanlık kuruluşları da günümüz insanının yaşam standartlarının yükseltilmesi için uğraş vermektedirler.

Bilindiği gibi BM’ler Antlaşmasının özünde 1945 sonrasında her alanda tahribat gören dünya insanlığının yeniden kazanılması ve güçlendirilmesi, yaraların süratle sarılması ve uluslararası ilişkilerin sağlıklı bir biçimde oluşturulması vardır. Türkiye benzeri maksatlarla Birinci Dünya Harbinin sonunda oluşturulan Milletler Cemiyeti'ne 1932'de,Birleşmiş Milletler'e ise kurucu 50 asıl üye arasında yer alarak 1945' te üye olmuştur. Günümüzde dünya devletlerinin 189'u bu örgüte üyedir.

Birleşmiş Milletler kesinlikle devletler-üstü bir teşkilat değildir. Devletler arası bir örgüt olarak uluslararası dostluk ilişkilerini genişletmek; ekonomik, toplumsal, kültürel alanlarda uluslararası işbirliği sağlamak ve üyelerin dış siyasetlerini yumuşatan bir odak noktası oluşturmak amaçlarıyla kurulmuştur. Fakat bu işlevini bugün yeterince yerine getirmekte zorlandığı açıkça belli olmuştur.

Bugün işlevini bitiren bu dev organizasyonunun tamamen ortadan kaldırılması gerekmez. Mevcut teşkilatın tam olarak çalıştırılamayan bölümleri ve aksayan hususları yeni bir yapılanma içine sokularak aynen devamını sağlamakta yarar vardır.

Değişecek Ana Kurumlardan biri de Güvenlik Konseyi’dir. Çünkü bu önemli kurum artık görevini yapamamaktadır.

Geçen 50 yıl içinde dünya güç dengeleri çok değişmiştir. Bugün bu dengeler bu Konseyde temsil edilmemektedir. Bilindiği gibi; BM Teşkilatının en güçlü organı olan Güvenlik Konseyi’nin veto hakkı olan daimi üyeleri ABD, RUSYA, İNGİLTERE, FRANSA ve Uzakdoğu’daki dengeleri tesis için katılan ÇİN’den meydana gelmektedir. Yani, 1945’lerin galipleri tarafından oluşturulmuştur.

Bu sistem 60 yıl öncesi için doğrudur. Oysa bugün dengeler ve güçler çok değişmiştir. 1945’lerin mağlup ülkeleri olan Almanya ve Japonya bugün çok güçlü olmalarına rağmen II nci Cihan Harbi’ nin galip ülkelerinin işgal ordularını topraklarında bulundurmak zorundadır. Bu iki ülkedeki fiili işgale son verilip her ikisinin de Güvenlik Konseyi daimi üyeleri arasına alınmasında yarar mütalaa edilmektedir.

Dünya güç dengeleri üzerinde etkili olabilecek diğer iki ülkeden biri de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Yeni kurulan Türk Cumhuriyetleri ile her alanda büyük bir işbirliği ve bütünlük oluşturma portansiyeli olan ve bulunduğu coğrafi konumda vazgeçilemez bir denge unsuru olan Türkiye’nin buraya katılması ile bölgesel güç dengeleri müsbet olarak etkilenecektir.

Türkiye gibi Güvenlik Konseyine veto hakkı olan daimi üye olarak alınabilecek diğer ülke ise Brezilya’dır. Mevcut potansiyeli ve konumu ile Brezilya Güney Amerika Kıt’asını kontrol gücüne sahiptir.

Bu şekilde 5 daimi üyeli Güvenllik Konseyi yeni dört üyenin katılımı ile işlevsel hale getirilebilecektir.
Birleşmiş Milletler bünyesinde yapılacak bir diğer önemli değişiklikte bu teşkilat bünyesinde Uluslararası Terörü durdurabilecek ve bununla mücadelenin yollarını belirleyecek yeni bir yapılanmanın oluşturulmasıdır.

Kanın karşılığı kanla alındığında doğuracağı sonuçların bütün insanlık alemini karanlığa ve çıkmaza, dünya insanlığını içinden çıkılamayacak bir kaosa sürükleyeceği açıktır. Terörizme karşı ayniyle yapılacak misilleme ile değil, yani ayni silahla cevap vererek değil, diyaloğ içinde diğer ülkelerle işbirliği yaparak çare bulunmalıdır. Yani uluslarası organizasyon ihtiyaç değil, zorunluluktur.

O halde ne yapılmalıdır?

 - 11 Eylülde ABD’ye yapılan saldırı ile karşılaşılan büyük acı barışa susayan insanlık tarihi için bir başlangıç olmalıdır.
 - Yıllardır onbinlerce masum insanın canına ve malına kasteden "TERÖR TEHDİDİ"ne bütün ülkelerin katılımı ile çare bulmanın yolları aranmalıdır.
 - Büyük- küçük ayırımı yapmadan bütün ülkeler Birleşmiş Milletlerin kontrol ve koordinatörlüğünde biraraya gelip ULUSLARARASI TERÖRİZM konusu masaya yatırılmalıdır.
 - Devletlerin bu olayları desteklemelerini önleyecek kesin çözümler bulunmalı ve onları caydıracak geçerli yaptırımlar getirilmelidir.
 - Devletler arasında dünyanın neresinde olursa olsun meydana gelecek terör eylemlerine karşı işbirliği ve koordinasyonun sağlanması için Birleşmiş Milletlerin kontrol ve koordinatörlüğünde görev yapan yeni teşkilatlar oluşturulmalıdır.
 - Terörle mücadelenin en zor fakat en önemli safhası olan “ teröre çanak tutan ve terör olaylarının oluşmasını hazırlayan ortamı elbirliği ile ortadan kaldırıcı tedbirler” Birleşmiş Milletler tarafından geliştirilmeli ve oluşturulan yeni Uluslararası Terörizmle Mücadele Organizasyonu vasıtasıyla terör başlamadan kaynağında önlenmelidir.

Bütün bunlar yapılabilir mi? ABD ve İngiltere’nin saldırgan tutumları önlenebilir mi? Bana göre evet. Bütün aleyhteki göstergelere rağmen Uluslararası sağduyunun ve Aklıselim’in galip geleceğine dair inancımı muhafaza etmek istiyorum.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
15 Mart 2003 Cumartesi

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale