13 ŞUBAT 2025 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Recep Tayyip Erdoğan başbakan olacaktır
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 26 Ocak 2003 Pazar 

Mustafa Kemâl Atatürk 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet meclisini açarken Türk tarihinde bir ilki gerçekleştirdi. Hakimiyet (Egemenlik) kavramını yenileyerek Türk milletinin o güne kadar gördüğü tek kişilik Padişah hakimiyetini Millet Hakimiyeti ile değiştirdi. Bu değişikliği “EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR.” yazısını TBMM Başkanlık Kürsüsü arkasına asarak tescil ettirdi. Bu yazı hâlâ asıldığı yerde duruyor. Milletvekilleri her toplantıda ATA’nın bu emrini okuyorlar ve bunun gereklerini yerine getirmekle kendilerini zorunlu hissediyorlar.

Türk Milleti tek kişinin egemenliği dönemini sona erdiren bu uygulamayı tam sekseniki yıldır yöneticilerini bizzat “SEÇEREK” ve “SEÇİLEREK” kullanıyor. Milletimiz kendisini yönetecekleri bizzat kendi hür iradesini kullanarak, yani vicdanı ile başbaşa kalarak serbestçe yapıyor. Şeçtiklerini beğenmez ise bunu yine sandıkta onları seçmeyerek, yerine yenilerini getirerek gösteriyor. Bu milletimiz için çok önemli bir kazanımdır. Atatürk’ten milletine bir armağandır.

Seçimlerde sandıktan çıkan oyların değerlendirilmesi yapıldığında engin bir sağduyuya sahip Türk Milletinin kendi yöneticilerine toplumun yönetim ve yönlendirilmesine ilişkin çok önemli dersler verdiğini görmek mümkündür.

Nitekim 3 Kasım 2002 seçimlerinde millet oyları ile bugüne kadar kendisini yönetenlere unutamayacakları tarihi bir ders vermiştir. TBMM’de yer alan iktidar ve muhalefet partilerini sandığa ve bir bakıma tarihe gömmüştür. Çünkü içine düşürüldüğü kriz ortamından bu partileri sorumlu tutmuştur. Cumhuriyetimizin son elli yılına damgasını vuran ve artık vazgeçilemez, bunlarsız yönetim olmaz denildiği bir anda bu vazgeçilemez isimleri bir kalemde silmiştir.

Nitekim sabık liderlerin bir kısmı bu dersten nasiplerini almışlar teker teker siyaset sahnesini terk etmişlerdir. AK Parti lideri yasaklı olmasına ve hakkında kapatılma davası bulunmasına rağmen TBMM’de 363 milletvekili ile temsil edilecek şekilde milletin iradesi tecelli etmiş ve halkımız beni bunlar yönetsin emrini vermiştir.

Aslında milletimiz için bu son derece kazançlı gibi görünen durumun önemli bir dezevantajı vardı. O’da hukuki açıdan meydana getirilen yönetim zafiyeti idi. Çünkü bir yerde bir lidere yer vardı. Millet iradesiyle tecelli etmiş 363 milletvekili elde eden bir siyasi güç ancak bir elden yönetilirse etkili olurdu. Yani bu gücü TBMM’ne taşıyan isim olan AK PARTİ Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Başbakan olarak bu gücün kullanımını doğrudan üzerine almalı idi.

Millet kendi vazifesini yapmış ve yönetim sorumlululuğunu Recep Tayyip Erdoğan’a vermişti. Şimdi artık sorumlu tuttuğu kişiye yönetim yetkilerinin de verilmesi gerekiyordu. Oysa bu yetki bugüne kadar verilmemiştir ve ülkenin bugün içinde bulunduğu şartlarda iki başlı bir yönetime tahammülümüz yoktur. Bu bakımdan Recep Tayyip Erdoğan’nın başbakan olmasını önleyen bütün hukuki engellerin derhal kaldırılması seçimlerin üzerinden ikibuçuk ay geçmesine rağmen ülkenin hâlâ birinci ve temel sorunudur.

Hükümet etmek ancak halkın güvenini sağladığı takdirde bir anlam taşır ve istikrar sağlar. Emanetçi başbakanla istikrar sağlanamaz. Bu yeni yönetim eğer başarısız olursa bunun sorumluluğunu emanet bir başbakan yüklenemez. Yine halkın başında görmeği irade buyurduğu Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden “ Ne yapalım halk beni istedi, ama bana yönetim yetkisi vermediler. Başında olmadan ancak bu kadar yapabildim” şeklinde öne sürmesi muhtemel mazeret ortadan kaldırılmalıdır.

Sonuç olarak;millet kendisini yönetecek Başbakanı seçmiştir. Bu büyük sorumluluğu kendisine vermiştir. Bu kişi Ak Parti Lideri Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bu sorumluluğu yüklenebilecek ve milleti huzur ve refah dolu günlere taşıyabilecek etkili önlemleri almasına yetecek milletvekili gücünü de kendilerine vermiştir.

Başbakan Abdullah GÜL; bu görevde geçici olduğunu bilmesine rağmen gerek içerde ve gerekse dışarıda beklenilenin üzerinde bir performans göstermiş ve ciddi bir devlet adamı olduğunu ispat etmiştir. Bu ülke için önemli bir kazanımdır. Bir takım şer odaklarının beklediği gibi bütün olumsuz şartlara rağmen parti yönetiminde büyük bir uzlaşı, işbirliği ve beraberlik sergilemiştir. Fakat sorunlarımız çözüm beklemektedir. Lideri dışarıda kalan bir YASAMA ve YÜRÜTME’nin gücü’nün olmayacağı kesindir. Bu bakımdan süratle Recep Tayyip Erdoğan’ın önünü kapayan hukuki engeller kaldırılmalı, yetki ve sorumluluk bir kişide toplanarak yönetimin güçlendirilmesi yolu açılmalıdır.

Nitekim Anayasa Mahkemesinin Recep Tayyip Erdoğan’ın Genel Başkanlığını düşürmesinin üzerinden 24 saat dahi geçmeden Ak Parti Yönetimi oy birliği ile yine kendisini lider atayarak bağlılığını göstermiştir. Şimdi artık Milli İrade’nin isteği yerine getirilmeli ve etrafında savaş rüzgarları esen ülkemiz çift başlı yönetimden kurtarılmalıdır. Günahı ve sevabı ile ülke milli iradenin seçtiği kişiye teslim edilmelidir.

Çünkü birbiri arkasına çıkardığımız Avrupa Birliği Uyum Yasaları çerçevesinde, son günlerde Recep Tayyip Erdoğan ismi etrafında döndürülen hukuk uygulamalarını dünya kamuoyuna anlatamayız. Bu şartlarda, “Biz bir hukuk devletiyiz ve hukukun üstünlüğü prensibi hayatımızın her kademesinde yerini almıştır” dememiz de mümkün değildir.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
26 Ocak 2003 Pazar

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale