07 EYLÜL 2024 CUMARTESİ

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Türk Ortodoks Kilisesi Patriği Selçuk Erenerol'u kaybettik
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 27 Aralık 2002 Cuma 

Milletçe Başımız Sağolsun. “20 Aralık günü kâlp krizi geçirerek 76 yaşında vefat eden Bağımsız Türk Ortodoks Patriği Selçuk ERENEROL Bey’ in cenazesi 22 Aralık 2002 Pazar günü Karaköy Merkez Panayia Kilisesinde düzenlenen dini ayinden sonra Şişli Rum Ortodoks mezarlığındaki Türk Ortodokslarına ait özel bölümde toprağa verildi.

Marmara Ü. İlahiyat Fak. Dekanı Prof. Dr. Zekeriya Beyaz’ ın duaları ile katıldığı törende Patrik ERENEROL’ un ailesi ve yakınları MHP Gen.Bşk.Yrd. Şevket Bülent Yahnici, Prof. Dr. Turan Yazgan başta olmak üzere çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi hazır bulundu.”

İşte 1922 yılında Atatürk’ün emri ile kurulduğu günden beri Türk Milletine ve Türklük davasına önemli hizmetleri bulunan Türk Ortodoks Kiliselerinin başı Patrik Selçuk Erenerol Bey’ in ölümü ile ilgili basınımızda yer alan haberler ancak bu kadar. Bunu bize yakışmayan büyük bir AHDE VEFASIZLIK örneği olarak görüyorum. Sebep olanları da şiddetle kınıyorum.

Burada halkımızı ve gündemi belirleyerek milleti yönlendiren basın mensuplarını suçlamıyorum. Bilmemek ayıp değildir. Ama öğrenmemek ve öğrenmemekte direnmek ayıptır. Ne yazık ki, Türk Ortodoks Patrikliği denildiği zaman kimsenin aklına bu insanların özbeöz Türk olabilecekleri gelmiyor. Çünkü Patriklik kavramı iç ve dış destekle kendisini daima gündemde tutmasını bilen Fener Rum Patrikhanesini ve Rum Patriği Bartholomeos' u akla getiriyor.

Bu husus vatandaşlarımız için böyle olabilirdi. Fakat devletimizin ilgili kuruluşlarının bilmesi ve gerekli özeni göstermesi gerekiyordu. Bunu görmek maalesef mümkün olmadı.

Türk Ortodoks Kilisesinin kurucusu Papa Eftim I Anadolu Hristiyanlarından Yozgat Akdağmadenli Karahisarlıoğlu ailesindendir. Keskin Metropoliti iken Fener Rum Patrikhanesi’nin Anadolu’da bir Pontus Devleti kurulması yolundaki çaba ve kışkırtmalarına karşı çıkarak Fener Patrikhanesini tanımadığını ilan etmiştir. Anadolu’nun çeşitli kentlerinde bulunan 72 Ortodoks ruhban temsilcisini Kayseri’de biraraya getirerek 30 Kasım 1921’de Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesini kuran Papa Eftim I Kurtuluş Savaşını bütün imkanlarıyla destekledi. Çıkardıkları dergi ve yayınlarla Anadolu’da yaşayan hıristiyan halkın Yunan kökenli olmadıkları tezini israrla savundu.

Atatürk’ün büyük destek ve himayelerini gören İstiklal Madalyası sahibi Papa Eftim I’in yerine, oğlu Turgut Erenerol Bey 1968 yılında Papa Eftim II ismi ile Patrik oldu. Toprağa verdiğimiz Selçuk Erenerol Bey ise 1991 yılından bu yana Bağımsız Türk Ortodoks Patrikliği görevini yürütüyordu.

Türk Ortodokslarının manevi lideri Selçuk Erenerol Bey; “İstiklâl Madalyalı ilk Patrik Papa Eftim'in, 'Beni Türk dostu olarak tanıtmalarına üzülüyorum, çünkü ben Türk oğlu Türküm' dediğini” her vesile ile hatırlatırdı.

Babasının ölümünü müteakip Patrikhanenin basın sözcülüğünü yapan kızı Sevgi Erenerol Hanım;“ Patrikhanenin kurulduğu 1922'den bu yana Türklük davasında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni, Atatürk'ün İlke ve İnkılâplarını koruyup, kollamak için mücadele ettiğini, dışarıdaki ve içerideki birtakım hainlerin emellerine ulaşmaması için var güçleriyle çalıştıklarını” belirtti ve “Fakat ne yazık ki, hep yalnız kaldık. Bunun acısını yüreğimizde çekiyoruz. Bu acı biraz da babamın hayatına mal oldu” diyerek acısını ortaya koymuştur.

Atatürk Fener Rum Patrikhanesi’nin ne tür bir melânet yuvası olduğunu çok iyi biliyordu. Bu konudaki düşüncelerini 1923 yılında Hakimiyet-i Milliye’ Gazetesinde yayınlanan yazısında şu şekilde dile getirdi.

"Patrikhane bir fesat ve hıyanet ocağıdır! Bir fesat ve hıyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken, uyuşmazlıklar yaratan, Hıristiyan hemşehrilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluğa ve felakete sebep olan İstanbul Rum Patrikhanesi’ni artık topraklarımız üzerinde bırakamayız. Bu tehlikeli teşkilatı memleketimizde muhafazaya bizi mecbur etmek için ne gibi vesile ve sebepler gösterilebilir?

Türkiye’nin Rum Patrikhanesi için arazi üzerinde bir sığınılacak yer göstermeye ne mecburiyeti var? Bu fesat ocağının hakiki yeri, Yunanistan değil midir? Büyük Millet Meclisi tarafından idare edilmekte olan yeni Türkiye, Babıali’nin taht-ı idaresindeki eski Osmanlı İmparatorluğu değildir. Yeni Türkiye şeref ve haysiyet, kudret ve kuvvetini müdrik ve hukukunu muhafaza için mevcudiyetini tehlikeye atmaya hazır ve amâdedir." diyordu.

Atatürk’ün bütün çabasına rağmen Fener Rum Patrikhanesinin Lozan’da kapı dışarı edilmesi mümkün olmadı. Fakat sadece İstanbul’daki Rumların dini işleriyle ilgilenmesi kaydıyla izin verilmesi konusunda taraflar mutabık kaldılar.

Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda millî mücadeleye iştirak eden Türk Ortodokslarına “Bağımsız Patrikhane”lerini kurma izni verdi ve onları daima teşvik etti. Fakat Cumhuriyet’ in devamı görevini üstlenen kadrolar Atatürk’ten sonra, Cumhuriyet’ in bir çok kurumu gibi Türk Ortodoks Patrikhanesi’ni unuttular.

1991 yılından beri Patriklik görevini üstlenen Selçuk Erenerol Beyefendi , ilgililerin ilgisizliği için üzüntülü ve küskündü. Bunu protesto etmek için bir süredir “temsil görevlerini” askıya almış, ilişkilerini Basın Sözcüsü kızı Sevgi Erenerol Hanımefendi aracılığı ile yürüyordu.

Türk’tü. Türklüğün bütün meselelerinin içinde ve en önünde yer alıyordu. “Memleketin çoğunluğuna mensubum. Fakat kendi vatanımda azınlık sayılıyorum” diyerek hislerini açıklıyordu. Kendi cemâati de faydalanacağı halde “Ermeni ve Rumlara da yarayacak” düşüncesiyle “Uyum yasaları” icabı çıkarılan ve yeni hükümetin de önündeki bütün engelleri kaldıracağını ilan ettiği “Cemaat Vakıfları Yasası”nı şiddetle protesto ediyordu.

Kendisine Devletin protokolünde hak ettiği yer verilmiyordu. Uzun süre çevresinin zoruyla dayandı. Fakat geçen sene oldukça ağır ifadelerle dolu bir dilekçe ile ilgililere “istifa ettiğini” bildirdi . Ve yetkililere, “Beni çıkarabiliyorsanız Türklükten de çıkarın” diyerek restini çekti.

Fakat Selçuk Bey’in sözleri ile sadece MGK Genel Sekreteri ilgilendi. Davet ile gitti, problemlerini bir de o makama anlattı. Artık sadece “asker”e güveniyordu.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu Ramazan’ daki iftar yemeği rezaleti bardağı taşıran son damla oldu. Önce davet edildi, sonra İstanbul Müftü Yardımcısı’nın kendisine “Fener Rum Patriği,siz gelirseniz gelmeyeceğini ifade etti. Onun gelmesi bizim için daha önemli, hem bir konuşma da yapacak” şeklindeki ifadesi Patriği adeta yıktı. Atatürk’ün kurduğu Türk Ortodoks Patrikhanesi, “AB’ ye üye olacağız” diye göz ardı ediliyordu. Sadece Fatih Kaymakamı’na bağlı olması icabeden melânet yuvasının, yani Rum Patrikhanesi’nin başının “ekümenikliği” içe sindiriliyordu. Kara vicdanlı, kara cübbeli, Rum Patriği Bartholomeos' Atina’da değil, İstanbul’da devletin bir kuruluşunun davetli listesini kontrol ediyor, oturma plânını düzenliyor, konuşma yapacakların listesi ve sırasını belirliyebiliyordu.
 Bütün bu vurdum duymazlık ve hoşgörü sınırlarını aşan tutum ve davranışlar karşısında Selçuk Erenerol Bey’ in kalbi daha fazla dayanamadı ve hakkın rahmetine kavuşarak aramızdan ayrıldı.

Sonuç olarak; İstiklâl Mücadelemiz ile birlikte ülkemiz üzerinde Fener Rum Patrikhanesi kullanılarak oynanan kirli oyunları ortaya çıkarmak ve ilgililere sesini duyurmak için büyük gayret gösteren Türk Ortodoks Patrikliği;
- İlgili ve yetkililerden beklediği ve hak ettiğine inandığı ilgiyi görmemiştir.
- Kamuoyundan beklediği desteği de almamasına rağmen yılmadan mücadeleye devam etmiştir.
- Rum Patrikliğinin arkasındaki güçlü iç ve dış desteğe güvenerek ortaya sürdüğü Ekümenlik kavramına şiddetle karşı çıkmıştır.
- Türk milliyetçiliği kavramına sıkı sıkıya bağlı kalarak Türklük camiasını her zaman ve her plâtformda yücelten tutum ve davranışlar sergilemiştir.

Ben Türk Ortodoks Patrikliğinin bu kutsal mücadelesine bundan sonra da yılmadan devam edeceğine inanıyorum. Selçuk Erenerol Bey’ in ve vefatı üzerine yasa bürünen Türk Ortodoks camiasına baş sağlığı diliyorum. Taziyetlerimi sunuyorum. Ayrıca Türk Ortodoks Patrikliğini görmemekte israr eden ilgili ve yetkili kurumlarımızı da göreve davet ediyorum. Lütfen artık testiyi kıranla, suyu götüreni ayırd edelim.

Fener Rum Ortodoks Patrikliğinin haddini ve vüs’atini aşan aleyhte tutum ve davranışlarını bilahare detaylı olarak ele alacağım.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
27 Aralık 2002 Cuma

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale