Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanlığı |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanlığı seçimlerine tek aday olarak katılan AKP Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak asker kökenli olmasının verdiği avantajı da kullanarak AKP’ li üyelerin oyları ile Komisyon Başkanlığına seçildi. Toprak' ın özgeçmişi bu göreve uygun olup olmadığı sorusunu gündeme getirdi.
Bu komisyon ülkemizin güvenliğini ilgilendiren ve özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili hususlarda çıkarılması gereken kanun tekliflerini görüşüp karara bağlıyor.
Doğal olarak bu komisyonda asker kökenli milletvekillerinin bulunması tercih edilir. Çünkü konular askeri bilgi ve ihtisas isteyen nitelikte. Yani askerlerle birebir meşgul olan ve yönetim kademelerini işgal eden Harp Okulu mezunu subay emeklilerinin bu komisyonlarda görev almasıyla daha iyi sonuçlar alınacağı kesin.
Peki, Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak bu nitelikte bir asker mi? Hayır değil. Ramazan Toprak Hukuk Fakültesi mezunu olup,orduda binbaşılık rütbesine kadar yükselmiş hakim sınıfından emekli olan bir subay.
Bulunduğu rütbe ve mevkii hukuken Milli Savunma Komisyonu üyeliği veya başkanlığı yapmasına engel teşkil ediyor mu? Kesinlikle hayır. Eğer mecliste bu komisyonda görev yapacak asker kökenli başka bir üye yoksa yapılan seçimi son derece uygun olarak görmek te mümkün.
Peki koparılan yaygara ne? Neden bu milletvekiline daha hiç bir icraatı görülmeden alenen saldırılıyor? Neden Ramazan Toprak basında bu kadar sık yer alıyor.?
İşte konunun hassas yanı burası. Milliyet Gazetesinde 10 Aralık 2002 tarihinde Barkın Şık imzası ile verilen habere bir göz atalım ve yorumumuzu bunun üzerine inşa edelim.
Milliyet 28 Şubat sürecinin ardından irtica faaliyetleri nedeniyle Ağustos 1997’deki Yüksek Askeri Şura’ da Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edilen TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı AKP Milletvekili Ramazan Toprak’ ın dosyasına ulaştı.
3 üncü Kor. Karargâhında Hakim Binbaşı olarak görev yapan Ramazan Toprak’ ın 55 inci Hükümet’ in Başbakanı Mesut Yılmaz’ ın katıldığı YAŞ Toplantısında ele alınan dosyasındaki bilgiler şöyle; - 3nci Kor. Komutanlığına ait bazı resmi evrakı dışarıya çıkarmaya teşebbüs, - Kendi görüşünde olmayan personel ile ilişki kuramama, - Subay olarak ,sosyal faaliyet ve etkinliklere katılmama, - Amirleri tarafından yapılan uyarıları dikkate almama, - Başı açık istenen fotoğraflarda eşinin peruk kullanması, - Evinde haremlik, selâmlık uygulaması yapması, Dosyasında yer alan bu bilgiler dolayısıyla ordudan uzaklaştırılan Toprak, Hürriyet Gazetesine yaptığı açıklamada dosyasının Kor .K.’ nın kefil olması sonucu geri çekildiğini ve kendisinin istifa ettiğini iddia etmişti.”
Görüldüğü gibi ortada enteresan bir durum var. Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edilen bir kişi, bu kuruluş için son derece önemli kararların alınacağı bir göreve getiriliyor. Yani burada açıkça Silahlı Kuvvetlere karşı bir meydan okuma ve tavır koyma durumu seziliyor.
"İşte siz bu kişiyi inançlarından dolayı attınız. Ama millet onu milletvekili olarak akladı. Ve şimdi sizden öcünü alması için biz onu bu önemli makama atıyoruz." şeklinde hiç de hoş olmayan bir manzara ortaya çıkıyor.
36 yıl gururla görev yaptığım askerlik ocağında ihraç sisteminin nasıl işlediğini çok iyi biliyorum. Askeri liderler ellerindeki bütün personelden azami yararlanacak tarzda yetiştirilmektedir. Ne kadar büyük suç işlerse işlesin, Ordu’dan bir kişinin ilişkisini kesmek kolay ve sıradan bir işlem değildir. Kanun ve nizamlara uygun hareket etmeyen personel bir değil, birçok denemeden geçirilir. Görev ortamları ve amirleri değiştirilerek sisteme kazandırılmaya çalışılır. Eğer bütün çabalara rağmen ordudan ihraç kararı verme durumuna gelinmiş ise, artık bu şahsın Silahlı Kuvvetler için faydalı hizmet üretebilmesi kesinlikle mümkün olmayacağı sıralı amirlerce kabul edilmiş demektir. İhraç Etme’ nin yolu da Anayasaya göre yargı denetimine kapalı olan Yüksek Askeri Şura kanalı ile olmaktadır. Aksi takdirde bu şahısların çeşitli hukuk kanallarını zorlayarak orduya döndükleri ve yönetimi zor duruma düşürdüklerine şahit olunmuştur.
Şurası kamuoyunca iyi bilinmelidir. Silahlı Kuvvetler dini vecibelerini yerine getirdiği için hiç kimseyi ordudan ihraç etmez. Aksine mensuplarının dini vecibelerini tam anlamıyla yerine getirmeleri için her türlü tedbiri alır.
Orduda, yalnız Müslümanların değil, diğer dinlere mensup personelinin bu konudaki ihtiyaçlarına cevap verecek sistemler kurulmuştur. Komutanlar kışlada veya arazide olsun personelinin dini vecibelerini yerine getirmeleri için gerekli kolaylıkları (cami ve mescit açma, görevli imam tayini, mevlit okutma, bayramlaşma, oruç tutana özel yemek çıkartma, ramazana göre mesaiyi düzenleme , bayram ve özel günler için izin verme v.s. gibi ) sağlamakla yükümlüdürler. Bütün bu hususlar ordumuzun binlerce yıllık geleneksel düzenleridir. Bozulmadan günümüze ulaşmıştır ve aynen uygulanmaktadır.
Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesi Ordu-Millet vasfı ile Şehit ve Gazilik gibi dini kavramların orduyu güçlendirdiğinin şuuru ve bilinci ile yetişmişlerdir. Dini bilgiler gece derslerinde askerlerimize dini eğitim ve öğretim planı dahilinde aksatılmadan verilmektedir. Ordu mensuplarını din düşmanı gibi göstermek ve Türk Halkı üzerindeki güven ve itibarını sarsmak için bir kısım yıkıcı ve bölücü şer odakları tarafından yalan ve yanlış bilgiler ortaya atılmaktadır. Bu şekilde bu güçlü müessesemiz yıpratılmaya çalışılmaktadır. Şurası iyi bilinmelidir ki ; Silahlı Kuvvetlerimiz ve onun Türk halkının içinden çıkan yöneticileri kesinlikle dinsiz ve din düşmanı değildir. Bilakis onlar dinimizin mümtaz koruyucusudur. Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücü sayesinde bugün hürüz . Ve bağımsızlığımı korumaktayız. Hür ve bağımsız olduğumuz için de Cuma Namazlarımızı kılabilme şartını elde eden ender müslüman milletlerden biriyiz. Yine onların sayesinde güven ve huzur içinde ev ve camilerimizde ibadetlerimizi yerine getirebiliyoruz.
Bu vesile ile bir kere daha vurgulamak istiyorum. Ordu dine düşman değildir. Ordu, dinimizin en büyük koruyucusu ve güvencesidir. Ordu; “Dini siyasete alet eden din tacirlerinin düşmanıdır”.
Yüce Atatürk; “Kışlaya, Camiye ve Okula siyaset sokmayın” talimatını boşuna vermemiştir. Siyasetin bu müesseselerimize ve dolayısıyla devlete verdiği zararı görmüş ve onun üzerine yöneticilerimize bu talimatı vermiştir.
İşte, ordunun defalarca inceleyip, ince eleyip sık dokuyarak içinden ayıkladığı kişilerin hiçbiri dini vecibelerini yerine getirdiği için ihraç edilmemiştir. Onlar dini siyasete alet ettikleri için ordu ile ilişkileri kesilmiştir.
Nitekim, Ak Parti Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak’ ın ordu ile ilişkisinin kesilmesini takiben derhal siyasi kadrolar içine dahil olduğu ve bir yıl sonra da milletvekili olarak TBMM’ne girdiği görülmektedir.
Burada hiç bir kişi ve kuruluşu yermek veya yüceltmek gibi bir amacım yok. Sayın Ramazan Toprak bileğinin hakkıyla, ve vatandaşlarımızın helâl oyları ile milletvekili olmuştur. Hepimizi temsil etmektedir. Kendisini kutluyorum. 21nci Dönem milletvekili olarak TBMM’de önemli ve başarılı görevler icra etmiştir. Bunlar TBMM' deki dosyasındanda açıkça belli olmaktadır. Sayın Toprak'ın TBMM'de bu defa da başarılı görevler icra edeceğine inanıyorum.
Bu olayda yanlış olan husus; ülkemizin çok önemli ve çok saygın iki büyük kuruluşu olan TBMM ile Türk Silahlı Kuvvetlerini karşı karşıya getirmeye çalışmaktır. Burada yöneticilerimizi uyarıyorum. Ve bu iki güzide kuruluşumuzu yıpratmaya çalışan şer odaklarının eline aleyhte kullanabilecekleri malzeme vermemek için özen göstermeleri gerektiğine dikkati çekiyorum.
Basınımızı bu konuda daha dikkatli ve duyarlı olmaya davet ediyorum. Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak’ ın durumunun Ak Parti yöneticilerince bir kere daha gözden geçirilerek, ilerde Türk Silahlı Kuvvetleri ile uyumsuz bir durum meydana gelmemesi için şimdiden tedbir almalarının yararlı olacağını bildirmeyi önemli bir görev kabul ediyorum.
Milletimiz çatışma değil, uzlaşma istiyor. Bunu sağlamak ise Ak Parti yönetimine düşüyor.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 13 Aralık 2002 Cuma |
|
|