Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
Gerek ziraat ve gerekse memleketin servet ve umumi sağlığı bakımından ehemmiyeti muhakkak olan ormanlarımızı da modern tedbirlerle iyi halde bulundurmak, genişletmek ve azami fayda temin eylemek esas prensiplerimizden biridir. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1922) |
23 Ağustos 2008 Cumartesi |
Ormanlar bir ülkenin doğal zenginliğidir. Bugün Çevre ve Orman Bakanlığı adı altında faaliyet gösteren teşkilatın ilk kuruluşu 1839 Tanzimat dönemine rastlar. Önceleri Ziraat Nezareti bünyesinde kurulan Orman Umum Müdürlüğü her devirde önemini yitirmeden günümüze kadar gelmiştir. 23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 11 Bakanlığından birisi İktisat Bakanlığıdır ve orman işleri bu bakanlıkta Genel Müdürlük olarak yer almıştır. Peki, bu kadar değer verilen bu bakanlığın adını biz ne zaman duyuyoruz? Biz Orman Bakanlığının varlığını sadece yaz aylarında Akdeniz ve Ege’de sıkça çıkan orman yangınları gündeme geldiğinde duyuyoruz. Oysa yangın söndürme bu bakanlığın görev tanımları arasında son sırayı alıyor. Bizi milletçe derin üzüntüye boğan bir seri yangınlarla milli servetimiz ormanlarımız kül olmakta ve ülkemiz giderek çölleşmektedir. Yangınların büyük bölümü piknik düşkünü olan insanlarımızın tedbirsizliğinden meydana gelmektedir. Ayrıca arazi mafyasının marifetiyle villa tipi yerleşim merkezleri kurmak amacıyla kasten yangın çıkartıldığına veya PKK tarafından kundaklama yapıldığına dair haberlere de basında sıkça rastlanmaktadır. Son yıllarda tanker uçak ve helikopterlerinin de geniş ölçüde kullanılmasına rağmen yangınların maddi zararı artarak devam etmektedir. Burada önemli olan yangın başladıktan sonra söndürmek değildir. Yangınların çıkmasını önlemektir. Bununda ciddi bir eğitim seferberliği ile gerçekleşebileceği açıktır. Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil, 5 Ağustos tarihli “Yaangın ooluuur biz Çeşme'yee gideriiiiz” başlıklı yazısının sonunda haklı olarak şöyle şikâyet ediyor; “- Türkiye'de 81 tane vali var. 209 tane vali makam aracı var! - Devletin makam aracı sayısı ne? 130 bin! - Buna mukabil... Kaç tane yangın helikopteri var? 18. Ve bunların 12'si kiralık üstelik. - Yanar o ormanlar abi... Yanar, söner. Takmayın kafanıza.” Özdil’in düşüncelerini desteklememek mümkün değil. Ağaç ve orman insanoğlunun yaşantısı ile özdeşleşmiştir. İnsanlığa ve diğer canlılara sağladığı yararlar saymakla bitmez. Ağaç ve orman örtüsü ne yazık ki dünyanın her bölgesinde bulunmuyor. Çünkü her iklimde ağaç yetişmiyor. Güzel yurdumuz her ağaç cinsinin yetişebileceği çok mümbit topraklara, yeterli su kaynaklarına ve iklime sahiptir. Oysa hepimizin bildiği gibi eskiden tamamen ormanlarla kaplı olduğunu tarih kitaplarında okuduğumuz ülkemiz genel anlamı ile ağaçsız bir görüntü vermektedir. Peki, ormancılık ile ilgilenecek bir bakanımız bulunmasına rağmen ülkemiz neden ağaçsızdır. Bunun sebebini tamamen bu konudaki eğitimsizliğe, sorumlu bürokratların ilgisizliğine, denetimsizliğine ve nihayet iş bilmezliğine bağlamamız mümkündür. Cumhuriyet hükümetleri, ülkemizin her karış toprağının ağaçlandırılması için yasal bütün düzenlemeleri yapmıştır. Ormanlarla ilgili görev ve yetkiler belirlenmiş ve görevlilere sorumlulukları taksim edilmiştir. Verilen görevleri koordine ve denetlemek üzere bakanlık kurup başına bakan atanmıştır. Ama sonuç ortadadır. Çünkü bürokratlarımız aldıkları görev ve sorumluluklarını müdrik değildir. Zaten takip eden ve arayıp soranın olmadığı da açıkça görülmektedir. Ülkemizdeki ağaçlandırma konularını düzenleyen 23 Temmuz 1995 gün ve 4122 Sayılı "Milli Ağaçlandırma Ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanunu” halen yürürlüktedir. Bu kanundan bazı maddeler aşağıya çıkarılmıştır. Buradaki maksadım asla tenkit değildir. Yapması gerekeni yapmayan ve yapmamakta direnen görevlilere görevlerini hatırlatmaktır. Sayın bürokratlarımızın mutlaka yapmak zorunda oldukları önemli başka görevleri olabilir. Ama ağaçlarımız ve ormanlarımız da önemlidir. Madde 1 - Bu Kanunun amacı; Devlet ormanlarında, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki arazilerde, göl ve akarsu kenarlarında, tüzel kişilerin mülkiyet ve tasarrufundaki arazilerde, orman sahasını ve ağaç servetini çoğaltmak, toprak, su ve bitki arasında bozulan dengeyi kurmak, geliştirmek ve çevre değerlerini korumak maksadıyla, kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılacak ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmalarına ait esas ve usulleri düzenlemektir. Madde 4 - Kendilerine ait arazilerde veya tahsis yapılan, izin verilen, irtifak hakkı tesis edilen sahalarda; bu Kanun kapsamında ağaçlandırma ve erozyon kontrolü seferberliğine katılacak kamu kurum ve kuruluşları ile tüzel kişiler ve yapacakları işler aşağıda sayılmıştır. a) Başbakanlık; Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü vasıtasıyla, sulama göletlerinin su toplama havzalarındaki tarım arazilerinde gerekli havza ıslahı tedbirlerini alır. Toprak erozyonunu önleyici, giderici ve azaltıcı tedbirler ile toprak ve su dengesinin kurulması ve korunmasını sağlar. Köy yolları kenarlarında tarım arazilerinde rüzgar erozyonunun önlenmesi için ağaçlandırma çalışmaları yapar. Rüzgar perdeleri oluşturur. Devletin hüküm ve tasarrufu altında veya özel mülkiyetinde bulunan yabani fıstıklık, zeytinlik, harnupluk, makilik, çayır ve meraların geliştirilmesinde altyapı çalışmalarını yapar veya yaptırır. b) MSB.lığı; Türk Silahlı Kuvvetlerine tahsis edilmiş Hazine arazileri üzerinde "Ordu Ormanları" kurar. Bu ormanların bakım ve korunması askeri birliklerce yapılır. Orman Bakanlığınca teknik yardım sağlanır. c) İçişleri Bakanlığı; mülki hudutları dâhilinde valilikler ve kaymakamlıklar vasıtasıyla ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmaları yapar. Özel İdare imkânlarını da kullanarak "Özel İdare Ormanları" kurar. Polis okullarında eğitim ve öğrenim gören polis adaylarına, her yıl üç adetten az olmamak üzere fidan diktirerek "Emniyet Ormanları" kurar. Bakım ve korunmasını yapar, yaptırır. d) Milli Eğitim Bakanlığı; Orman Bakanlığınca, valiliklerce, kaymakamlıklarca ve belediyelerce tahsis edilen uygun yerlerde her öğrenciye her yıl 3 adetten az olmamak üzere fidan diktirerek "Okul Ormanları" kurar. Saha hazırlığı ile bakım ve koruma işleri araziyi veren kuruluşlarca yapılır. e) Tarım ve Kö işleri Bakanlığı; Devletin hüküm ve tasarrufu altında veya özel mülkiyetinde bulunan yabani fıstıklık, zeytinlik, harnupluk, makilik, çayır ve meraların geliştirilmesi çalışmalarını yapar. f) Turizm Bakanlığı; turizm bölge, alan ve merkezlerinde ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmaları yapar ve yaptırır. Bu yerlerin bakım ve korunması Orman Bakanlığının teknik işbirliği ile sağlanır. g) Çevre Bakanlığı; ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışması yapılmasını gerekli gördüğü yerlerde ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmalarını yapar veya yaptırır. "Çevre Ormanları" kurar. Bu yerlerin bakım ve korunması Orman Bakanlığı ile işbirliği içerisinde sağlanır. h) Üniversiteler; kampusları içinde mülkiyeti kendilerine ait veya tahsis edilen, izin verilen veya irtifak hakkı tesis edilen sahalarda, eğitim süresince her öğretim üyesi ve öğrenciye her yıl üç adetten az olmamak üzere fidan diktirerek "Üniversite ve Fakülte Ormanları" kurar. Bakım koruma ve işletilmesini yaparlar. Bu kanun ile görev verilenlerin listesi çok uzundur. TRT Kurumu, Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye Elektrik Üretim-İletim Genel Müdürlüğü, Karayolları, TCDD, DSİ, Türkiye Selüloz ve Kağıt Sanayi, Orman Ürünleri Sanayii A.Ş, Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu, Türkiye Taşkömürü Kurumu, PTT, Etibank, Belediyeler, Köy tüzel kişilikleri, Odalar, Meslek Kuruluşları, Birlikleri, Sendikalar, Vakıflar, Dernekler, spor kulüpleri, gönüllü kuruluşlar ve benzeri teşekküller, büyük işletmeler ve bu sayılanlar dışında kalan kamu kurum ve kuruluşları ile tüzel kişiler de bu kanun kapsamında ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmaları ile sorumlu tutulmuşlardır. Bu kuruluşlar geçen 13 yılda bu kanunla kendilerine verilen görevin yüzde onunu yerine getirselerdi, ülkemizde ağaçsız tek karış toprak kalmazdı. Bu durumda yanan ormanlarımıza da bu kadar üzülmezdik. Peki, neden yapılmıyor? İşte bu sorunun cevabını biz değil, Çevre ve Orman Bakanımız verecektir.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 23 Ağustos 2008 Cumartesi |
|
|