Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Terör ve terörizm kaderimiz mi? |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Felaket başa gelmeden evvel, onu önleyecek ve ona karşı savunulacak gerekleri düşünmek lazımdır. Geldikten sonra dövünmenin faydası yoktur. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (Nutuk-1927) |
Evet, bu coğrafyada kaldığımız sürece terör ve terörizmle birlikte yaşamak Türk insanının değişmez kaderidir. Türkiye son kırk yıldır adı konulmamış acımasız bir savaşı yaşamaktadır. İnsanlarımız artık günlük basit haber haline dönüşen terör olayları karşısında neredeyse duyarsız hale gelmiştir. Çünkü bugün kırk yaşın altında olan neslin olağan yaşantısı içinde terör mutlaka olmuştur. İşte bu yüzden terörün ne olduğunu ve savaştan ne gibi farklılıkları olduğunu iyi bilmek zorundayız. Terörün içerdiği şiddet savaşı andırmaktadır. Fakat terörün kuralsız oluşu, kurallara bağlı olarak sürdürülen klasik savaş türlerinden en önemli ayrıcalığını teşkil etmektedir. Her türlü savaşın uluslararası ve milli kurumları ve taraflarca bilinen hukuku vardır. Tamamen kuralsız olmasına rağmen terör günümüzde giderek yaygınlaşmış ve evrensel düzeyde ciddi bir tehdit niteliği kazanmıştır. Gelişen teknoloji ve kitle tahrip silahlarından yararlanma imkânı kazanması ile gelecekte ülkeler için çok daha büyük sorunlar getireceğini şimdiden söyleyebiliriz. Bu yüzden öncelikle terörizmin uluslararası ve ulusal düzeydeki yerinin belirlenmesi, kurumlarının ve hukukunun oluşturulması gerekmektedir. Klasik savaşların uluslararası kurumları ve kuralları terörizme cevap veremez. Örnek olarak; hasım devlete savaş ilanı, sivil halka zarar verilmemesi, esirlere yapılacak işlem, ateşkes antlaşması kuralları, barış antlaşması kuralları, hiyerarşik komuta düzenine sahip olma, sorumlu komutanın belli olması, belli bir kıyafet giyilmesi, silahın açıkta taşınması gibi savaş kurallarını terörizmde uygulatmak bugün için imkânsızdır.
Terörizm genellikle fiziki güç olarak zayıf olan tarafın seçtiği bir mücadele türüdür. Bu hareket tarzı amacına, ilkeleri uluslar arasında belirlenmiş askeri harekâtla veya savaşın herhangi bir türü ile değil, kuralsızlığı esas alan şiddetle ulaşmayı seçen bir yöntemdir. Terör, genelde bir ara dönem mücadele türüdür. Ancak barışta olduğu gibi sıcak savaşta, soğuk savaşta, gayrinizamî savaşlarda uygulama imkânı bulur. Yani barış döneminde var olan ekonomik, sosyal veya politik mücadeleye değişik bir yöntemle silahı ve şiddeti sokmaktadır. Terör, yıpratma stratejisi ile güç dengesini terörü destekleyen merkezlerin yararına çevirmeye çalışır. Örneğin; Suriye su sorununun çözümü için, Yunanistan Megal-i Idea’sını engelleyen Türkiye'yi zayıflatmak için, İran ise ülkesindeki % 50 Türk azınlıktan duyduğu endişe ile Türkiye ile İran arasına tampon bir devlet sokabilmek için Türkiye’deki terörü desteklerler. Terör, son yıllarda, “Gayri Nizami Savaş” ve özellikle de “Düşük Yoğunluklu Çatışma” içinde nitelendirilmeye başlanmıştır. Yaygın terör olaylarına " Düşük Yoğunluklu Çatışma" ismi verilmesi (DYÇ), Gayri Nizami Harp (GNH) araştırmaları sırasında ABD tarafından gündeme getirilmiştir. Gerçekte bu iki savaş türü alan ve konu olarak birbiri ile örtüşür. Bir bakıma Gayri Nizami Harp ile Düşük Yoğunlukta Çatışma’yı birbirinden ayırmak zordur. Genellikle ayaklanmalar ve ayaklanmalara karşı hareketler için geliştirilen Gayri Nizami Harp uygulama ve kuramı, terörün ihtiyacına cevap veremediği için “Düşük Yoğunlukta Çatışma” kuramı ve ilkeleri geliştirilmiştir. Aslında ABD bu çalışmayı ülke dışına kuvvet gönderebilmesinin yasal dayanağı olarak hazırlamıştır. Kabul etmek gerekir ki, GNH ilkeleri terörle bağdaşmaz ve bu kurallar teröriste uymaz. Terör, DYÇ'den de GNH'den de bağımsız kendine özgü bir mücadele türüdür. Teröristin karşısında hedef durumunda olan devlet terörizmi savaş şartları olarak kabul edememektedir. En azından savaşa nazaran daha sınırlı tedbirlerle yetinmek, evrensel haklara ve kendi hukukuna bağlı kalmak durumundadır. Yani devlet teröriste nazaran dikkate alması gereken çok geniş hukuki ve sosyal değerler sistemine sahiptir..
Sık kullanılan savaş türlerinden bir diğeri sınırlı savaştır. Sınırlı savaş; sınırlı kuvvet kullanılması (sınırlı silah, sınırlı sınıf, sınırlı askeri birlik), sınırlı mekanda yapılması, sınırlı zamanda tamamlanması anlamı taşır. Savaşlar sınırlı da olsa kurallar aynen savaşlardaki gibi çalışır. Şiddeti ön plana alarak hiçbir sınır ve hiçbir kural tanımayan terörü sınırlı savaş türleri içinde saymak mümkün değildir. Terörizm, ihtiyacına göre klasik savaş türlerinin hepsinden yararlanır, durumuna uygun olarak ihtiyaç duyacağı yöntemleri, araç ve gereçlerini kullanır. Bu görünüşü ile terör ayrı ve kendisine has yapısı ile özgün bir mücadele türüdür.
Terör, Gayri Nizami Harp (GNH) içinde de düşünülemez. Çünkü bu harbin kendisine özgü teşkilatı, uygulama esasları ve yönetim metotları vardır. Hukuken tamamen meşru bir savaş biçimidir. Cenevre Antlaşması bu savaşa katılanların uyacakları şartları belirlemiştir. GNH uygulamalarını; Truva'da, Cengiz Han'da, Selçuklu ve Osmanlı akıncılarında, Balkan savaşlarında, İstiklal Harbinde Kuvvay-ı Milliye öncülüğünde gerçekleştirilen Batı Cephesi ve Güney Cephesi muharebelerinde görebiliriz.
GNH, her durumda ve her değişik bölgede değişik şartlar içerir. GNH bütün konuları kullanır, bütün alanlara el atar ve her yöntemden yararlanarak uygun düşünce ve duygu ortamı hazırlamaya çalışır. Arazi ve iklim, sosyo-kültürel durum, ideolojik ortam, ekonomik ortam GNH'nin oluşumunu ve şeklini etkilerler. Başarı ise bu ortamı iyi değerlendirmeye, iyi bir öndere ve yetenekli yönetici kadroya bağlıdır.
Terör ve terörizm ise bütün bunlardan farklıdır. Özetle terör ve terörizm kuralları olmayan ve kuralsız şiddet ile sonuç almayı hedefleyen yeni bir mücadele türüdür. Bu türe biz bugün Asimetrik Savaş adı veriyoruz..
Asimetrik Savaş ise dünyanın yeni mücadele sisteminin ismidir. Geleceğin savaşları kuralsız şiddeti öngören yaygın terör olayları şeklinde olacaktır. Ülkemiz ve insanlarımız bu yeni savaşın doğrudan harekât alanı içinde bulunmaktadır. Bu gerçeği bilerek gelecekle ilgili plânlarımızı bu savaştan en az zayiatla çıkacak şekilde hazırlamamız gerekmektedir.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 9 Ağustos 2008 Cumartesi |
|
|