12 EYLÜL 2024 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Şeytan üçgeni (Döviz, Borsa, Faiz)
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 31 Temmuz 2001 Salı 

Türkiye'de önemli ve tarihi olaylar oluyor. IMF Başkan Yardımcısı Bay Stanley'in iki günlük resmi Türkiye denetimini basın-yayın organlarımız saniye saniye evlerimize taşıyor. Bay Stan Başbakanımız dahil hemen hemen yönetimin tepesi ile görüşüp karşılıklı övgüler düzerek 29 Temmuz sabahı sessizce ülkemizden ayrılıyor.

Bay Stanley; IMF'ye verilen ve adına " ULUSAL PROĞRAM " dedikleri, fakat yazanlardan, imza etmek için gönderilen büyüklerimizden, şakşakçı bir kaç ekonomi hocasından ve kendilerine ekonomi yazarı denilen gazetecilerden başka hiç kimsenin birşey anlamadığı proğramın " çok iyi yürüdüğünü, ülkenin çok iyi yönetildiğini "söyleyerek halkın karışık kafalarını biraz daha karıştırarak gitti.

IMF Proğramı'nın her kelimesi ile Türk Milleti'ni ve Türk Devleti'ni Küreselleşme/Globalleşme adı altında birkaç dünya tekel firmasına teslim eden; ve her davranışı ile bu teslimiyeti hızlandıran yöneticilerimize buradan bu satırlardan nefretimi bildirmeyi ben de ulusal bir görev kabul ediyorum.

Bu saf, bu asil, bu çalışkan milleti, bu dünyayı idare etmiş cihan devletleri kurmuş milleti düşürdükleri içler acısı durumu bire bir görebiliyorum. Yaptıklarının adına ' başarı ' diyerek millete bunu yutturmaya kalkan kafaları görerek, beyinleri ele geçirilmiş sözde aydınlarımızın yaptıkları sahte övgüleri duyarak kahroluyorum.

Bu milletin devlet kadrolarında otuz yıl şerefli bir hizmet devresini geride bırakmış bir ferdi olarak; yapılan hainliklere karşı bu satırları kaleme almaktan başka birşey yapamadığım, yani kendi kendimi tatminden öteye gitmeyen çırpınışlarım dışında etkili olamadığım için kahroluyorum.
 
 - Acaba abartıyormuyum? Herşey iyi de ben mi algılayamıyorum ? sorusunu kendi kendime defalarca soruyorum.
 - Hayır abartmıyorum.

Ben Atatürkçü Düşünce'yi çok iyi etüd etme fırsatını bulabilen, yakın tarihimizi inceleyip irdeleyen bir bilimadamı olarak "üzerimizde oynanan oyunları bildiğimi, bu oyunların aynisini bu milletin gördüğünü ve yaşadığını" söyleyebiliyorum.

Nerede mi gördüm? Evet, ben bugün Türkiye'nin ve Türk halkının yaşadıklarını bire bir ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümsüz eseri NUTUK'ta okudum. Hatta daha kötü durumları ve bunlardan çıkış yollarını yine orada gördüm.

Gerçek Atatürkçülüğün başlangıç noktasını teşkil eden, her evde bulunan fakat kapağı dahi açılmadan kütüphane süsleyen NUTUK isimli eseri yöneticilerimiz okuma fırsatını bulabilselerdi bu necip milletin geçen asrın başında düşürüldüğü durumlara bugün de aynen düşürüldüğünü görürlerdi.

Tarih ancak ders alınmak için okutulur. Ve tarih ilmi halktan çok yöneticilerin ülke yönetiminde hata yapmamaları için geçerli olan bir ilim dalıdır. Sıradan vatandaşın tarih bilmemesi kusur değildir. Fakat yöneticilerin tarih bilmemesi sadece kusur değil, ait olduğu millete ve devlete yapılmış en büyük ihanet olarak değerlendirilmektedir.

Dün Türk insanını dünya yüzünden ortadan kaldırmaya çalışan zihniyet ,tam yüz yıl sonra yeniden ve yine ayni metotlarla iş başındadır.

O gün Türk insanına önderlik edip o'nu bu tehlikelerden koruyacak bir lideri vardı. Bugün malesef yok. Fakat günümüz durum ve şartları ülkenin içine düştüğü durumdan ülkeyi selâmete eriştirecek yeni bir ATATÜRK'e ihtiyaç duyulacak şartları oluşturmaktadır.

Basiretsiz ve ülkeyi bugünkü duruma getiren statükocu, beyinleri satın alınmış, denenmiş siyasetçilerle bugün içine düştüğümüz yerden çıkmamız mümkün görülmemektedir. Bu kadroların çalışmaları sonucunda milletimize ancak daha fazla teslimiyet ve daha fazla acı ve elem verileceği açıktır.

Mevcut Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu ile; vatanını ve milletini seven , ülke sorunlarını bilen, ve fakat cebinde siyasi çalışmalarında kullanacak onlarca trilyonu bulunmayan kadroların siyaset yapması, yani seçilerek devlet üst yönetiminde etkili bir görev alması fiilen mümkün değildir. Zaten içinde bulunduğumuz şartlarda bu kadar parayı normal yollardan kazanmak ta mümkün değildir. Peki halka kim önderlik edecektir? Şu anda halk nazarında güvenirliklerini tamamen yitirmiş siyasi kadroların bunu yapması mümkün değildir.

Gelelim SEYTAN ÜÇGENİ benzetmemize. Bütün basın ve yayın organlarımız, bunların sahiplerinin kurduğu ve ayni zamanda mevcut siyasilerimizi madden destekleyerek bugünkü mevkilere gelmelerinde önemli rolleri olduğu bilinen iş adamlarımızın oluşturduğu TUSİAD ismindeki örgüt , yine boğaziçinde trilyonluk yalılarda ikamet edip televizyonlarda EKONOMİ anlattığını sanan( fakat kendileri gibi birkaç entellektüelden başka kimsenin anlamadığı) bilim adamlarımızın dilinde üç kavram vardır. DALGALI DÖVİZ-BORSA İNDEKSİ-FAİZ. Türkiyeyi kurtaracağı belirtilen ve Türklerden başka BUSH Beyefendi dahil bütün Avrupalı liderlerin son derece memnun oldukları ULUSAL PROĞRAM'da sadece bu üç konu vardır. Proğramda 65 milyonluk halk kesimi yoktur. Ekonomik faaliyetlerin temel itici gücü üretim yoktur. Halkın giderek ağırlaşan sosyal problemlerine çare yoktur.

Seçilen ve üzerinde çalışılan bu üç konunun Türk Milleti ve Türk Ekonomisi açısından hiç bir değeri ve yeri yoktur. Bu üç kavram 65 milyona bir şey vermemektedir. Bu üç kavram Türkiye'yi yöneten ve yönettiğini sanan birkaç yüzbin kişilik bir azınlığın çıkarlarının korunmasından başka bir anlam taşımamaktadır. Bu kavramların çok iyi olması Türk işçisine, memuruna, emeklisine, esnafına, çiftçisine, üreticisine hiç bir katkı sağlamayacaktır... Bu kavramlar oturduğu yerden paraları ile paralarına para katan bir avuç insanı daha zengin yapmaktan ve halkı dada fakirleştirmekten başka bir işe yaramaz. Yaramayacaktır.

Sorabilirsiniz. Sen ekonomist misin? Nereden biliyorsun? Sorunun cevabı Atatürk'ün NUTKU'nu iyi anlayıp kavrayabilmekte yatıyor. Lütfen okuyun ve görün.

1890'larda Osmanlı'yı dize getirmek için yapılan ÜLKELER ARASI PROTOKOL'ların Serv Antlaşması ile nasıl şekillendirildiğini, Mustafa Kemal Atatürk'ün Lozan'da karşı karşıya kaldığı ayni dayatmalara nasıl direndiğini bu millet yaşayarak öğrendi. Ama şimdi milletin eli kolu bağlı. Yapacak hiç bir şeyi yok. Kendi üzerinde dönen oyunları seyrediyor. Tarım'ının öldürülüşünü,
hayvancılığının söndürülüşünü, parasının katledilişini, esnafının bitirilişini sadece seyrediyor.

Sayın Başbakan ve arkadaşları çok memnunlar. Sayın Stanley Fisher ekonomimizi çok beğenmiş. Peki ekonomi çok iyide, siz çok uyumlu çok başarılısınız da. Kim bizim cebimizden bu paraları alıyor? Bunca varlığa rağmen milletçe yoksulluk ve acı çekiyoruz?. Anlamak ve anlatabilmek mümkün değil. Bugünleri yazacak 100 yıl sonrasının tarihçilerine şimdiden acıyorum. Bir yönetimin nasıl bu kadar beceriksiz ve hatalarla dolu faaliyetleri birbiri peşisıra hiç ders almadan yapabildiklerine şaşacaklarını da görüyorum.

Sonuç olarak;
Bana göre Türkiye her geçen gün bir batağa doğru ilerlemektedir. Şu anda ve yakın zamanda bu kötü durumdan çıkış yolu ve imkanı sağlayacak bir ışık, bir hareket ve bir aksiyon görülmemektedir. Her gün artan işşizler ordusu ile büyük halk kesimleri açlık sınırının altında hızla çoğalmaktadır. Halkımızın bir evvelki günü arayacağı günler önümüzdedir. Tünelin ucunda ışık görülmemektedir. Mevcut ışık giderek azalmaktadır.

Mevcut siyasi kadroların ise bu durumu her geçen gün dahada kötüleştirmekten başka yapabilecekleri fazla bir şey yoktur. Halkın yenilikçi adı altında ortaya çıkan Recep Tayyip Erdoğan'dan medet umması da sonucu değiştirmeyecektir. Çünkü bu insanlarda yeni değildir. Bunların tamamı bugünkü duruma gelinmesinde temel rol oynanan siyasi kadronun içindedirler. Nitekim basın-yayın organlarında Yenilikçi'lerin lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın ALBAYRAKLAR firması ile ilişkileri tefrika halinde yayınlanarak nereden nereye ve neler yaparak geldikleri kamuoyuna bildirilmektedir.

Peki bu Şeytan Üçgeni kırılamaz mı? Türkiye üzerinde oynanan Emperyalist oyunlar bozulamaz mı? Kanaatimce bozulur. Bozulmak zorundadır. Geçmişte benzeri oyunları Mustafa Kemal Atatürk bir avuç inanmış kadro ile bozmuş ve milleti her sahada istiklâle ulaştırmıştı. Bu Millet içinden daha nice Mustafa Kemal'ler çıkartacak kadar büyüktür. Yeni Mustafa Kemal'ler mutlaka çıkacaktır. Şu anda biraz daha sabretmekten ve milletin mutlu geleceği için duadan başka çare yoktur.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
31 Temmuz 2001 Salı

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale