10 EYLÜL 2024 SALI

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Hangi derin devlet?
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Bir milletin siyasi alınyazısında mevki sahibi olabilmek için onun ihtiyacını görebilmek ve onun kudretini takdirde ehliyet sahibi olmak birinci şarttır. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1927)

 8 Şubat 2008 Cuma 

Ülkemin gündemini kaplayan Turban tartışmaları TBMM’de ve sokakta sürerken birbiri arkasına yapılan çete operasyonları ile “Derin Devlet” kavramı üzerindeki spekülasyonlara da devam ediliyor.
Güdümlü basının diline doladığı, üzerinde bilinçsizce suçlamaların yapıldığı ve yargısız infazların gerçekleştirildiği derin devlet tartışmaları; devleti güçsüz gösterme çabalarının sonucu, irade yoksunluğunun belirtisi ve nihayet devlet otoritesinin çöktüğünün bir göstergesi olarak ortaya çıkıyor.
Bilelim ki bugün “Derin Devlet” olarak nitelendirilen ekonomik menfaat çetelerinin ve mafya artığı organizasyonların devlet ile en küçük bir ilgisi yoktur. Aksine bunlar devlet otoritesinin boşluğundan, yönetim zafiyetinden ve adalet üretemeyen bir sistemden beslendiklerinden gerçek devlet otoritesi yeniden sağlandığında kendiliğinden ortadan kalkan illegal organizmalar olarak görülmelidir.
Her devlet gibi Türkiye Cumhuriyeti’de bağımsızlığını ve bekasını koruyacak her türlü yasal düzenlemeleri yapmış, gerekli güvenlik teşkilatlarını oluşturmuştur. Bu teşkilatlar bir bütün halinde hükümetin iradesi altında saldırgan hedeflere yöneltilerek devleti korurlar. Devlet kendi güvenliğinin sağlanmasını bizzat kendisi yapar ve bu sorumluluğunu kesinlikle başka ülkeler ve başka teşkilatlar eliyle kullanamaz. Yani güvenlik ve beka sorumluluğunu devredemez. Devletin kendini kanunsuzluklara karşı korurken kendisinin kanunsuz davranması ise asla mümkün değildir. Çünkü devletin temeli Anayasa ve yasalardan oluşur. Devlet, kural ve kaideler manzumesidir.
Devletin her hangi bir şekilde kanunsuz davranması durumunda kaybedeceği otoritesini ve halk üzerindeki yaptırım gücünü bir daha temin etmesi çok zordur ve uzun sürece ihtiyaç gösterir. Devletin bu maksatla birtakım çeteler ve kanunsuz oluşumlarla işbirliği yapmasına da gerek yoktur. Çünkü bu memleketin evlatları bu ülkenin her alanda korunması için canlarını seve seve feda etmekten asla kaçınmamışlardır. Yani devletin kendi elleri varken maşa kullanmasına gerek yoktur.
Devlet, devlet gibi olamayınca, devlet iradesinin etkinliği azalıp ülkede kanun hâkimiyeti sorgulanmaya başlayınca ortalığı kaplayan çetelerin ve mafya sisteminin adını derin devlet olarak koymak çok yanlıştır. Devletin adının çete ve mafya ile bir arada anılması dahi devlet gücünün zafiyetini vurgulamaktadır. Ayrıca devlet otoritesin hakim kılındığı bir ortamda “derin devlet” yakıştırması abesle iştigaldir.
Bugün Türkiye’de derin devlet gerçekten vardır. Ama bu derin devlet T.C . tarafından kontrol ve yönlendirilen bizim derin devletimiz değildir. Yani ülkemizde kendimizin oluşturduğu bir derin devlet yapılanması yoktur. Fakat kendini “derin devlet” diye pazarlayan birtakım birimler vardır ve bunlar derin çetelerdir. Derin kirlilik yaratan bu derin çetelerimiz ne yazık ki ülkemiz üzerinde menfaati olan ülkelerin gizli servislerinin denetiminde faaliyet göstermektedir. Dolayısıyla bu topraklarda Türkiye'nin kendi derin devleti değil, başkalarının derin devleti karanlık icraatlarını sürdürmektedir. Bunların her türlü davranışları kanunlarımızda suç olarak yerini almıştır. Bununla mücadele ise bağımsız yargının görevidir.
Yaptığım memuriyet görevlerinde ve çalıştığım hizmet alanlarında bugün bahsedildiği gibi devletin içinde “Derin Devlet- Derin Çete” gibi oluşumların olup olmadığını en iyi bilenlerden biriyim. Ve ben böyle bir şeyin olmadığını birinci elden milletime duyurmayı bir görev bilerek DERİN DEVLET NEDİR? Kitabını yazdım. Bu şekilde halkıma doğruları vermeğe çalıştım.
Bana göre Derin devlet; binlerce yıldan beri cihan devletleri oluşturmuş Türk milletinin genlerinde yaşayan devlet kavramının devlet memurlarında ortaya çıkmasıdır. Bu davranış biçimi ve ruh hali ile insanlarımız kanunların verdiği yetki ve sorumluluklar içinde kalarak devleti sahiplenirler. Bu olması gereken son derece iyi bir haslettir. Bu husus bizim dışımızdaki milletlerde sık görülmeyen ender özelliklerimizden biridir. Milletimizin ve dolayısı ile devletimizin gücüdür.
Devlet içinde kümelendiği belirtilen ve derin devlet olarak isimlendirilen oluşumlar ise gerçekte birer menfaat çetesidir. Bu çeteler küresel mihraklar tarafından bilerek ve planlı bir şekilde devlet içine yerleştirilmişlerdir. Bunların örneklerini rüşvet başta olmak üzere her türlü yolsuzluk ve sahtekârlık olarak her gün medyada görürüz. Ayrıca bunları yargı önünde hesap verirkende görebiliriz. Devletin, adam öldürme, adam kaçırma, uyuşturucu ticareti ve silah ticareti v.s gibi yasa dışı işlerle uzaktan yakından alakası yoktur. Olamaz. Ama devlet memurları içinde böyle kirli işlere bulaşmış adamlar çıkabilir. İşte yasalar böyle durumlar için vardır. Bu illegal faaliyetleri kanunlar çerçevesinde etkisiz hale getirmek yine devletin asli görevidir.
Kanaatimce,“Derin Devlet” kavramı yanlıştır ve hiç kullanılmamalıdır. Bilinçsizce kullanılan bu kavram üst düzey yetkili ağızlardan ele alınınca devletin varlığı ve gücü üzerinde soru işaretlerine sebep olmaktadır. Çünkü devletin derini sığı olmaz. Devletin oluşum şartları bellidir. Devlet milletin bir arada yaşama azim ve iradesinin kurallarla belirlenmiş şeklidir. Devlet, vatan toprakları üzerinde yaşayan kurumsallaşmış millettir. Bir başka deyişle devlet, milletin iradesinin organize olmuş şeklidir..
Devlet, yönetimde zafiyeti kesinlikle affetmez. Yönetim zafiyetleri sonunda kaos ve anarşiyi doğurarak hukuk nizamını zedeler. Hukuk sistemi yara aldığında toplumlar yönetilemez hale gelir. İşte bu durumlarda kendisini devletin yerine koyan birtakım güçler ortaya çıkar ve yönetimi paylaşmaya çalışır. Oysa yönetim asla paylaşılamaz. Çünkü devlet iradesi ortaklık kabul etmez.
Yönetim zafiyeti o ülke üzerindeki küresel psikolojik harekât saldırılarına karşı konulamaması durumunda ortaya çıkar. Bunun için yöneticilerimiz, yönetecekleri Türk insanını insanlarını iyi tanımalıdır. İnsan psikolojisini iyi kavrayıp insanlarımıza insan mühendisi titizliği ile yaklaşmalıdır.
Bugün özellikle ABD ve AB ülkeleri tarafından ülkemize yönlendirildiği bilinen Psikolojik Harekât saldırılarının içeride ve dışarıda milletimizin geleceğini karartmaya ve bizi birbirimize düşürmeye çalıştığını görüyoruz. Saldırılarını ülkemizin her yerine ve toplumun her kesimine yönelten küresel güç odaklarının Türk toplumunu birbirine düşman kamplar haline getirme hedeflerinde asla taviz vermeyecekleri açıkça görülmektedir.
Saldırıları hiç bitmeyen küresel güç odaklarına karşı mücadele etmenin en etkin yolu, geçmiş tecrübelerin ışığında aklımızı ve sağduyumuzu kullanmak, milli güç unsurlarımızı bilinçlendirerek bu saldırılarla mücadele edebilecek bir seviyeye çıkartmaktır. Bu maksatla günümüzün en etkili gücü olan bilgiye ulaşmamız, bilgiye egemen olmamız, bilgiyi değerlendirip yeni bilgilere ulaşmamız, yani bu mücadelede görev alacak insan gücümüzü çok iyi yetiştirmemiz gerekmektedir.
İnsan gücümüzü iyi yetiştirmenin yolu da kendi köklerimize, kendi gelenek ve göreneklerimize ve bunlarla yoğrulmuş binlerce yıllık zengin kültür değerlerimize sımsıkı sarılmaktan geçmektedir. Kendimizi Türk Milli Kültür değerleri ışığında çok iyi yetiştirip milli niteliklerle karakterimizi teçhiz etmeli yani milli bilinçle güçlenmeliyiz. Bu şekilde kazanacağımız milli şuur ile günümüz küresel saldırılarına karşı durmak kolaylaşacaktır.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
8 Şubat 2008 Cuma

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale