12 EYLÜL 2024 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Atatürkçü Düşünce anayasadan çıkartılamaz (10)
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Devletin içine düştüğü yok olma tehlikesinin korkunç derinliğini görmekten aciz olan zavallılar, elbette ciddi ve hakiki çareyi görmemek için gözlerini yumarlar. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1924)

 15 Ağustos 2007 Çarşamba 

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNE DÜŞMAN OLAN UNSURLARLA MÜCADELE
AKP milletvekili Prof.Dr. Zafer Üskül’ün ortaya attığı “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ’in fikir ve düşüncelerinin anayasadan çıkartılması ile renksiz bir aynayasa oluşturulması” fikrine Türkiye ve Türklük düşmanları pek sevindiler.

Biz biliyoruz ki, Atatürkçü düşünce cumhuriyetin temelidir. Devletin varlığı ve milletin bekasının güvencesidir. Bu düşüncenin Türk devletinin temel sistemi olan anayasadan çıkartılmasını istemek devletin temeline dinamit koymakla eşdeğerdir.

Milli değerlerimizi sahiplenmeyi ilke edinmiş ULUSALSES gazetesi olarak milli değerlerimize yapılan saldırılar karşısında Türk halkını bilgilendirmek için konuyu bilimsel bakış açısıyla incelemeye devam ediyoruz.

Tamamen bize ait emsalsiz ve vazgeçilemez simge olan Atatürk’ü ve O’nun düşünce sistemini korumak, kollamak, yaşatmak ve sonsuza kadar bek’asını sağlamak her Türk evladına düşen kutsal bir görevdir.

84 yıldır bölgesinde bir huzur adası halinde mevcudiyetini sürdüren Türkiye Cumhuriyetinin jeopolitik ve jeostratejik konumundan kaynaklanan önemi tek kutuplu hale gelen dünyamızda giderek artan bir şekilde devam etmektedir.

Bölgede menfaati olan küresel güçler bu kritik bölgede kendi milli çıkarlarına dur diyebilecek güçlü bir Türkiye arzu etmemektedir. Yakın çevremiz istikrarsız ve tam bir savaş alanı durumunu muhafaza etmektedir. Bölgenin istikrarsız ortamı bizi doğrudan ilgilendirmekte ve geleceğimizi de ciddi şekilde tehdit etmektedir.

Dünyayı yönetmeye soyunan küresel güçlerin hazırladıkları bütün plânların içinde Türkiye mutlaka vardır. Çünkü bu bölgedeki şer güçlerin faaliyetine set çekebilecek yegane potansiyel güç olarak Türkiye görülmektedir.

Ülkemizdeki birlik, beraberlik ve bütünlük bizim gücümüzün göstergesidir. Oysa ülkemiz üzerinde milli menfaatleri olan şer güçler bu coğrafya da güçlü bir Türkiye görmemek için bütün yolları denemekte ve her alanda saldırılar yaparak bizi zayıflatmaya çalışmaktadır.

İşte bu yüzden Atatürk ve Atatürkçü düşünce; birlik ve bütünlüğümüzü temsil ettiği için ülkemiz üzerinde hain emeller besleyen şer güçler ile bunların yurt içinde satın aldığı işbirlikçilerin saldırdığı en önemli hedef haline gelmiştir. Bu gerçeği kabullenmeli ve elimizdeki bu büyük güce sımsıkı sarılıp ondan bir çakıl taşı dahi kopartmalarına izin vermemeliyiz.

Bayrağımız, tarihimiz ve milli bütünlüğümüz yanında en çok yıpratılmak istenen eserlerimizin başında milli birlik ve beraberliğimizin teminatı Atatürk ve O’nunla özdeşleşen fikir ve düşünceleri Türklük düşmanı mihraklar tarafından;

• Daima çarpıtılarak ifade edilir. Eksik söylenerek manası kaybettirilir. Emsalleriyle mukayese edilmeyerek yalın ve zayıf halde tutulmaya çalışılır.

• Aşırı sol kesim; milli önderimiz Atatürk dururken Lenin, Stalin, Mao, Che Guevera v.s gibi liderler ile bunların bugün geçerliliğini kaybetmiş fikirlerini kendilerine bayrak yapar. Yaptıkları gösteriş ve mümayişlerde bu liderlerin boy boy resimleri ile bu ülkelerinin bayraklarını taşır. Ve bunun adına yurtseverlik der.

• Aşırı sağ irticai kesim; Anayasamızın 174 ncü maddesinde belirtilen Inkilâp Kanunlarının korunması esasını hiçe sayarak adeta bu ınkilâplara savaş açarak eylemlerini sürdürürler. Kıyafetleri ile, yayın organlarıyla ve her türlü tutum ve davranışları ile Atatürk’e ve O’nun düşünce sistemine karşı olduklarını alenen ortaya koyarlar. Onlara göre bu ülkede hür ve bağımsız yaşamalarını sağlayan Gazi bir deccaldır (şeytandır). Din düşmanıdır. Dolayısıyla kendilerini Atatürkçü olarak görenler de İslamiyetin düşmanıdır.

Bunlar ülkemizin bilinen gerçekleridir. Ülkemizde milli menfaatleri olan küresel mimarlar bu karşıt grupları birbiri ile çatıştırmak üzere kolaylıkla organize ederek ve her alanda destekleyerek eylemlerini perde arkasında sürdürürler. Türkiye Cumhuriyetinin dayandığı temel prensipleri ihtiva eden ATATÜRK İLKELERİ Türk devletine düşman olan unsurlar tarafından devamlı olarak ele alınır ve manası değiştirilerek yani saptırılarak halktan bunlara inanmaları istenir. İlkelerin anlam ve tanımları değiştirilerek toplum üzerindeki etkileri ortadan kaldırılmaya çalışılır.

Bunlar bilinen karşıt unsurlardır. Yasal ve kültürel açılardan bu tehditlere karşı plânlı ve proğramlı olarak tedbir alınması kolaydır. Çünkü asıl tehlike bu değildir. Asıl büyük tehlike; Atatürkçü geçinip Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü hiç anlamayan ve anlamaya çalışmayan; fakat O’nun adına cumhuriyeti ve yüce milleti korumaya kalkan ve giderek sayıları artan cahil bir kitlenin mevcudiyetidir.

Yukarıda saydığım karşıt unsurlar Atatürkçü düşünceyi bozamazlar ve bu Atatürkçü geçinenler kadar bu düşünce sistemine zarar veremezler. Onlar zaten karşıdırlar ve bu düşünce sistemini kabul etmediklerini açıkça ortaya koyarlar. Bu bilinen düşmana karşı tedbir almak da kolaydır. Onlar bu kendilerini Atatürkçü sanan cahil ve yarı aydın Atatürkçüler kadar tehlikeli olamazlar. Çünkü bunların korumak adına verdikleri zararların telafisi zamana ve çok iyi yetiştirilmiş gerçek Atatürkçülere ihtiyaç gösterir.

Ben diyorum ki; Atatürk sevgisi ne kadar içten ve samimi olursa olsun bu büyük insanın fikir ve düşüncelerini anlamak ve tatbik etmek için yeterli değildir. Atatürk düşmanları ile mücadele edebilmek için sadece sevgi yetmez. Bilgi, beceri, tecrübe ve inanç önemlidir. Bu hususun kazanılması da uzun süren, kesintisiz planlı ve proğramlı bir eğitim ve öğretime ihtiyaç gösterir. Azim, gayret, kararlılık ve devamlı çalışma ister…

Ülkemiz kalkınıp güçlendikçe ve her alanda geliştikçe ülkenin güçlenmesini istemeyen mihrakların desteğiyle “Atatürk ve Atatürkçü Düşünce Sistemi” karşıtı güçlerde çoğalacaktır. Bunlar çoğalıp eylemlerini arttırdıkça Atatürkçüler de doğal olarak çoğalacaktır. Bu iki karşıt fikre mensup kitleler birlik ve beraberlik içinde ülkenin kalkınmasına çalışacakları yerde, önce birbirleri ile çatışmaya girecekler ve bunu takiben de muhtemel bölünmenin tohumlarını atacaklardır.

Dış mihrakların istediği de budur. Önce fikir ayrılıkları yaratmak ve sonra bu karşıt fikirlere mensup olanların aralarını açarak birbirleri ile çatışma ortamı hazırlamak tek hedefleridir. Bu husus günümüzde ülkelerin içeriden zayıflatılarak bölünme ve parçalanmasında yaygın olarak kullanılmaktadır..

"Atatürkçülük ve laiklik" adına irticai bir düzen getirmek isteyen kesimin karşısına çıkan çok saf ve milliyetçi duygulara sahip Türk insanının dikkatli olması, dış güçlerin emellerine alet olmaması, çatışma değil, diyalog ve uzlaşma yolunu deneyerek aralarındaki fikir ayrılığının çözümlenmesi yolunun bulunması gerekmektedir.

Her büyük insan; ister fikir ve isterse devlet adamı olsun mutlaka istismar edilecektir. İstismar edilmemesinin önlenmesi çok zordur. Tek ve tesirli çare, bu büyük insanı istismar edenlerin karşısına fikirle çıkmaktır. Fakat bu fikirler asla temelsiz ve tutarsız olmamalıdır. Çünkü zayıf fikirler daima karşı tarafın tezini güçlendirir. Onu haklı kılar. Bu bakımdan karşıt fikirlerle mücadelede kullanılacak doğru fikirler güçlü ilmi delillerle, bilimsel araştırmalarla ve yıllarca sürecek planlı çalışmalarla oluşurlar.

Atatürk'ü ve O'nun fikir ve düşüncelerini eleştirenlere kızıp, bağırıp çağırmak ve onları lanetlemek çözüm değildir. Bunları önlemek için tek çözüm yolu ilmi hakikatleri ortaya koyarak karşı fikirleri susturmaktan geçmektedir.

DEVAM EDECEK



Dr. Tahir Tamer Kumkale
15 Ağustos 2007 Çarşamba

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale