Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Atatürkçü Düşünce anayasadan çıkartılamaz (1) |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Türkiye'de fikir adamları diyorlardı ki; Biz adam değiliz ve olamayız. Kendi kendimize adam olmamıza ihtimal yoktur. Bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı bize düşman olan, düşman olduğundan hiç şüphe edilmeyen Avrupalılara, kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı. 'Onlar bizi idare etsin' diyorlardı. Bilelim ki, milli benliğini bilmeyen milletler, başka milletlere yem olurlar. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1922) |
AKP milletvekili Prof.Dr. Zafer Üskül’ün daha mazbatasını bile teslim almadan ortaya attığı “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ’in fikir ve düşüncelerinin Anayasadan çıkartılması ile renksiz bir aynayasa oluşturulması” fikrine Türkiye ve Türklük düşmanları pek sevindiler. Böyle bir düşünce’nin anayasa profesörü ünvanı taşıyan bir bilim adamı tarafından ortaya atılması Türkiye üzerindeki psikolojik savaş uygulamalarının tahribatının ulaştığı boyutu göstermesi bakımından çok önemlidir. Atatürkçü Düşünce cumhuriyetin temelidir. Devletin varlığının ve milletin bekasının güvencesidir. Bu düşüncenin Türk devletinin temel sistemi olan anayasadan çıkartılmasını istemek kanaatimce devletin temeline dinamit koymakla eşdeğerdir. ULUSALSES milli değerlerimizi sahiplenmeyi ilke edinmiş bir gazetedir. Milli değerlerimize yapılan saldırılar karşısında Türk halkını bilgilendirerek bilinçli kılmak amacıyla konuyu bilimsel bir bakış açısından incelememizde yarar vardır. "ATATÜRKÇÜLÜK" ve "ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE" kavramlarını bilerek veya bilmeyerek günlük hayatımızda çok sık kullanırız. "Atatürkçü Düşünce" sadece 2709 Sayılı Kanunla kabul edilen 7 Kasım 1982 tarihli T.C. Anayasasında yer almakla kalmamış, bazı önemli kanunlarımızda belirleyici, yönlendirici ve yol gösterici nitelikleriyle de yer alarak adeta kurumsallaşmıştır. Yani ben istemiyorum diyerek bir kalemde silinip atılması asla mümkün değildir. Atatürkçü Düşünce kavramı ile; Gazi Mustafa Kemâl Atatürk'ün kaynağını ve gücünü Türk milletinden, Türk milletinin binlerce yıllık tarihi geçmişinden ve kültüründen aldığı; günün şartlarına, akla, mantığa, Türk insanının ihtiyaçları ile arzu ve isteklerine; Türk insanının kabiliyet ve becerilerine, çağdaş bilim ve teknolojinin gereklerine uygun şekilde geliştirdiği; Türk insanının ve Türk topluluklarının davranış ve faaliyetlerini milli hedefler doğrultusunda yönlendirmek için ortaya koyduğu düşünce ve görüşlerin tümü akla gelmektedir. - Atatürkçü Düşünce'nin kaynağı; Türk milleti, Türk tarihi ve Türk kültürüdür. Yani dışarıdan alınmış değildir. Her şeyi ile bize aittir. - Atatürkçü Düşünce; Günün şartlarına, akla, mantığa, çağdaş bilim ve teknolojinin gereklerine uygundur. Yani kendini geliştirir ve güçlendirir. Çağa uyum sağlar. - Atatürkçü Düşünce; Türk insanının ihtiyaçlarına, arzu ve isteklerine çare bulur. Yani tamamen milli karakterdedir. - Atatürkçü Düşünce; Türk insanın kabiliyet ve becerilerine göre geliştirilmiştir. Yani tamamen uygulama kabiliyetine sahiptir. - Atatürkçü Düşünce; Türk insanının ve Türk topluluklarının davranış ve faaliyetlerini seçilen milli hedefler doğrultusunda yönlendirmeyi hedef alır. - Atatürkçü Düşünce; Dağınık fikirlerden meydana gelen bir söz dizini değil, bir sistem bütünlüğü içindeki uygulanabilir kurallar manzumesinin adıdır. Görüldüğü gibi "Atatürkçü Düşünce" tamamen kendine özgü, yepyeni ve bize ait olan milli bir düşünce sisteminin adıdır. En büyük özelliği; zamanımıza kadar kitleleri yönlendirmiş ve doktrin haline gelmiş düşünce sistemlerinin dışında tamamen Türklüğe has milli bir karakter taşımasıdır. Atatürkçülük ise ; Gazi Mustafa Kemâl Atatürk’ün düşünce ve görüşlerinin zaman içerisinde bir bütün halinde davranışlara ve eylemlere dönüştürülmesidir. Gazi hayatta iken fikir ve düşüncelerinin önemli bir kısmı uygulama alanına konulabilmiştir. Ancak birçok görüş ve düşüncesi uygulanmamış veya uygulama fırsatı elde edilememiştir. Atatürk'ün ölümünün üzerinden 69 yıl geçmiştir. Türk toplumu bu geçen süre zarfında sosyal, kültürel, siyasi ve ekonomi alanında büyük değişimler geçirmiştir. Çağın teknolojik imkânları günümüzde siyasi sınırları aşmıştır. Küresel fikirler ortalığı doldurmuş, kültürler arası mübadele hızlanmış yeni düşünceler yeni fikir akımları ortaya çıkmıştır. Atatürk’ün ölümünden sonra hızla gelişen her alandaki değişiklikler Gazi'nin fikir ve düşüncelerine göre nereye konulabilir? Bu görüşler Atatürkçü Düşünce Sistemine uymakta mıdır? Yoksa tamamen başka şeyler midir? Bu hızlı gelişim süreci içinde Atatürkçü Düşünce Sistemi geride mi kaldı, yoksa bütün muhtemel gelişmeleri kapsıyor ve çağdaş normlara göre değerlendirilip uygulanabiliyor mu? İşte bütün bunların bilimsel yollarla araştırılıp ortaya çıkartılması lazımdır. Bilimsel düşünce ise konunun tabu olmaktan çıkartılıp bilimin tarafsızlığı ilkesine bağlı kalarak her yönü ile tartışılmasını gerekli kılar. Bu tartışmalar olmadan yeniyi ve doğruyu bulmak mümkün değildir. Atatürkçü Düşünce Sistemi; bir sistem bütünlüğü içinde Türk toplumlarının yaşantısına yön verecek bir çerçeve çizmiş ve bu çerçeve içerisindeki birçok temel konuya açıklık getirmiştir. Fakat geçen 69 yıl içinde meydana gelen değişikliklerin yeri henüz boş durmaktadır. İşte bu çerçevenin boş kısımlarının doldurularak resmin bütününün ortaya çıkartılması gerekmektedir. Ancak bu boşlukların tamamlanması ile Türk toplumu çağdaş yaşantısını Atatürkçü Düşünce çerçevesinde uygulama alanına sokabilecektir. Atatürkçülük; birbiri ile bağlantılı birçok olayın cereyan ettiği küresel dünyaya ayak uydurmamızı sağlayacak Atatürkçü Düşünce'nin koordineli bilimsel çalışmalarla öncelikle ortaya çıkartılmasını, bilahare ortaya çıkan yeni görüşlerin Türk Toplumunun yaşantısında uygulanabilmesini ( yani eylem haline dönüşmesini) sağlayacak bilimsel çalışmaları gerektirmektedir. Fakat bu çalışmalar Atatürkçü Düşünceyi 69 yıl önce bulunduğu durumda tutmaya veya tamamen yok saymayı ilke edinen bilim adamların tarafından yapılamaz. Atatürkçü Düşüncenin bilimsel çalışmaları bitmemiştir. Aksine çalışmalar yeni başlamıştır ve çok daha uzun bir süre b u çalışmalar devam edecektir. Bu düşünceyi herşeyi ile tartışılarak son durumunu almış ve bazılarının bilmeden veya bilinçli şekilde KEMALİZM (tartışılarak son halini alıp doktrin haline gelmiş ideoloji) olarak adlandırmasının arkasında bu Atatürkçülüğün daha doğmadan ortadan zayıflatılıp ortadan kaldırılması amacı yatmaktadır. Atatürkçü düşünceyi Türk toplumunu yaşamında kurallar manzumesi haline getirip bir yaşam tarzı olarak hakim kılabilmek, uzun vadeli, planlı, programlı, teşkilatlı ve birbiri ile koordineli bir seri ciddi çalışmayı ve devamlılığı gerektirmektedir. Basit değil, karmaşık bir çalışmayı zorunlu kılar. Çünkü yapılacak yanlışlar veya eksik bırakılacak noktalar kolaylıkla günümüz dünyasının kitle iletişim gücünden yararlanan dış mihraklı küresel güçlerin ideologları tarafından doldurulacaktır. Boş bırakılan beyinlere Türklük aleyhtarı fikir ve düşünceler enjekte edilerek insanlarımız dış mihrakların kolaylıkla kullanabileceği canlı robotlar haline getirilebilir. Bu sonuç, son derece tehlikeli bir coğrafyada asırlardır her türlü baskı ve saldırıya karşı direnen milletimizin sonu demektir.
DEVAM EDECEK
Dr. Tahir Tamer Kumkale 31 Temmuz 2007 Salı |
|
|