Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Yargıtay'ın Rum Ortodoks Patrikhanesi kararını alkışlıyorum |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Patrikhane bir fesat ve hıyanet ocağıdır! Bir fesat ve hıyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken, uyuşmazlıklar yaratan, Hıristiyan hemşerilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluğa ve felakete sebep olan İstanbul Rum Patrikhanesi'ni artık topraklarımız üzerinde bırakamayız. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1923) |
Kendini Ekümenik ilan eden Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi hakkında Yargıtay; 26 haziran 2007’de Bulgar Ortodoks Kilisesi´nde görevli bir papazın ruhanilik sıfatının kaldırılmasına karar vermesi konusunda açılan davayla ilgili, patrikhanenin ekümenik olduğu iddiasının yasal bir dayanağı bulunmadığını belirtti. Yargıtay, Partikhane'nin, tamamen Türk hukukuna tabi olduğuna işaret ederek, egemen bir devletin, kendi topraklarında yaşayan azınlıklara kendi vatandaşlarından farklı bir hukuk uygulayarak çoğunluğa dahi tanımadığı bir takım ayrıcalıkları onlara tanımak suretiyle özel bir statü vermesinin, Anayasa'da gösterilen eşitlik ilkesine açıkça aykırılık oluşturacağından kabul edilemeyeceğini belirtti ve Patrikhane'nin ekümenik olduğu iddiasının yasal bir dayanağı olmadığına dikkati çekti. Patrikhanenin Türkiye'deki hukuki durumunun irdelendiği gerekçede, Türkiye'deki azınlıklar konusunun Lozan Antlaşması ile düzenlendiği ve azınlıkların haklarının belirlendiği antlaşma metninde Patrikhane ile ilgili bir hükme yer verilmediği, sonuç metninde ve eklerinde, Fener Rum Patrikhanesi'nin ismen dahi zikredilmediği, sadece bir azınlığın kilisesi olarak belirtildiği vurgulandı. Durumun Lozan müzakerelerinin görüşme kayıtları esas alındığında tamamen Türk iç hukukuna göre belirlenmesi gerektiği, buna göre Patrikhane'nin, "Türkiye'deki Rum azınlığın bir kilisesi olarak sadece dini yetkileri haiz bir kilise niteliğinde ve antlaşmanın Azınlıkların Korunması başlıklı 35-45. maddeleri çerçevesinde mütalaa edilmesi gereken dini bir kurum" olduğuna işaret edildi. Yargıtaya göre; tamamen Türk hukukuna tabi olan Patrikhanenin egemen bir devletin kendi topraklarında yaşayan azınlıklara kendi vatandaşlarından farklı bir hukuk uygulayarak çoğunluğa dahi tanımadığı bir takım ayrıcalıkları onlara tanımak suretiyle özel bir statü vermesi, Anayasa'nın 10 maddesinde gösterilen eşitlik ilkesine açıkça aykırılık oluşturacağından kabul edilemez olduğunu ve bu nedenle Patrikhanenin ekümenik olduğu iddiasının yasal bir dayanağı bulunmadığını hükme bağladı. Aslında İstanbul Valiliği'nin 6 aralık 1923 tarihli bir yazısına göre; Patrikhane'de dini ve ruhani seçimlere katılacak ve seçilecek kişilerin Türk vatandaşı olmaları ve seçim sırasında Türkiye'de görevli bulunmaları gerekmektedir. Bu husus da Patrikhane'nin ekümenik sıfatının bulunmadığının açık bir göstergesidir. Hukuken tamamen Türk kanunlarına bağlı olup ekümenik sıfatının kabul edilmesi mümkün olmayan Rum Ortodoks Patriği bu günkü cüretini nereden almaktadır? Bu sorunun cevabını biz Yunanistan Anayasasının kilise ve devlet ilişkilerini düzenleyen 3 ncü maddesinde görmekteyiz. İşte Yunan Anayasasındaki açık hükümler;
Madde: 3 1. Yunanistan'daki din, Hz. İsa’nın Doğu Ortodoks Kilisesi dinidir. Baş olarak, Efendimiz Hazreti İsa'yı tanıyan Yunanistan Ortodoks Kilisesi ile (Konstantinopolis) İstanbul'daki büyük kilise ve aynı dinde olan bütün Hıristiyan kiliseleri arasında inanç, bakımından ayrılmaz bağ vardır, aynı zamanda kutsal Sinod Meclisleri Kanunları ile kutsal geleneklere bağlıdır. Yunanistan kilisesi bağımsız olup daimi kutsal Sinod a bağlı' ve muvazzaf başrahiplerden oluşan kutsal Sinod tarafından yöneltilmektedir. Kutsal Sinod, 29 Haziran 1850 tarihli Patrikhane Kanunnamesi hükümleri ile 4 Eylül 1928 tarihli Sinod tutanakları korunarak Kilise Yönetim Tüzüğü'nün belirlediği şekilde toplanmaktadır,
2. Ülkenin belli bölgelerinde mevcut kilise rejimi, bundan önceki paragraf ile çelişemez,
3. Kutsal kitabın (İncil) metninde değişiklik yapılamaz. Yunanistan bağımsız kilisesi ile Efendimiz Hazreti İsa'nın İstanbul'daki Büyük Kilisesinin onayı alınmadan resmi olarak başka dile çevrilemez,
Bu konu sadece Yunanistan Anayasa maddeleri, ABD ve AB ülkelerinin verdiği destekle de açıklanamaz. Bizim içimizde de pek çok AB yanlısı kalemşor bu konuda açıkça kalemlerini Ekümeniklikten yana kullanmaktadır. Satılmış kalemler ve satın alınarak yönlendirilmiş bazı gafil beyinlerin hukuki gerekçeler açıkça ortadayken medyada Patrikliği devletine ve kanunlarına karşı gelmek için teşvik ettiğini görmekteyiz. Bilindiği gibi “dinlerarası diyalog” adı altında Türkiye’yi ve özellikle Fener Rum Patrikhanesini ziyaret eden Katolik Hristiyanların lideri Papa dahi iki kilise arasındaki bin yıllık düşmanlığı bir kenara bırakarak Vatikan misali bir din devletinin İstanbul Balat’ta kurulması için verilen çabalara Hristiyan dünyası adına açıkça destek olmaktadır. Nitekim yargıtayın kararı üzerinde kamuoyunda henüz tartışmalar başlamadan (özellikle boyalı basın tarafından konu gözden kaçırılmaya çalışılırken) Roma Katolik Kilisesi'nin ruhani lideri Papa, Ortodokslar'a birleşme çağrısı yaptı. Papa, Fener Rum Patrikhanesini 'Ekümenik' olarak niteledi, İstanbul'a 'Konstantinopolis' dedi. Papa 16. Benediktus, Vatikan'da Aziz Petrus ve Aziz Pavlus Yortusu dolayısıyla yaptığı konuşmada, Ortodoks Kilisesi'ne birlik çağrısında bulundu. Kutlamalara katılan Fener Rum Patrikhanesi heyetine seslenen Papa; ''Her yıl karşılıklı ziyaretlerimizin olması, Ekümenik Patrikhane ve Vatikan'ın iradelerinde tam bir birlik arzusunun mevcudiyetinin göstergesidir'' dedi. Papa, ''Bugün aramızda Ekümenik Konstantinopolis Patriği Bartholomeos'un temsilcisi de yer alıyor. Geçen 30 Kasım'da benim de Aziz Andreas Yortusu için Konstantinopolis' te hazır bulunduğumu hatırlatarak, kendilerini bu vesileyle saygıyla selamlıyorum. Kutlamaya katıldıkları için kendilerine müteşekkir olduğum Konstantinopolis'ten gelen kardeşlerimizle birlikte, Mesih'in bizleri birleşmiş durumda görme isteğini benimsemek için çalışma çağrımızı bir kez daha yineliyoruz'' diye konuştu.
Sonuç olarak; Fener Rum Patrikhanesi,yasaklanmış olmasına karşın siyasal etkinliklerini din maskesi altında sürdürmektedir. Patrikliğin siyasal etkinlikleriyle Türkiye'yi bölmeye yönelik ittifakın içinde olduğu değerlendirilmektedir. Nitekim AB kanalıyla gelen isteklerle Türkiye'ye, devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ilkesi aleyhine kararlar alarak Anayasa, yasa, tüzük ve yönetmeliklerde değişiklikler yapması dayatılmaktadır. Konu son derece hassastır. Türk hukuku bir kere daha Patrikhanenin hukuki yerini belirlemiştir. Her şeyi ile bir Türk Kurumu olan Patrikliğin yüzyılın başından beri Yunanistan'ın Megal-i Ideası doğrultusundaki hedefleri destekler şekilde hareket etmesini Türk kamuoyu da yakından bilmekte ve tasvip etmemektedir. Hukuk görevini yapmıştır. Şimdi sıra Patrikhanenin isteklerine AB baskısıyla boyun eğen yönetimin hukukun gereklerini yerine getirmesine ve konunun TBMM çatısı altında ele alınarak Patrikhane’nin Türk toplumu içindeki gerçek yerine oturtulmasına gelmiştir.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 3 Temmuz 2007 Salı |
|
|