Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Çanakkale ve Birinci Dünya Savaşı'nda Türk askerinin hikayesi (2) |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
Türk vatanının ve Türklük camiasının şan ve şerefini, iç ve dış her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an yapmaya hazır ve hazırlanmış olduğuna benim ve büyük milletimizin tam bir inan ve itimadımız vardır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1938) |
Birinci Dünya harbi esnasında halkın beslenmesi işinin orduya verilmesi çok yanlış bir uygulamadır. Sadrazam Talat Paşa işin askerlerden alınıp yeniden sivil yönetime verilmesi için 3 Temmuz 1918'de "İAŞE NEZARETİ "ni kurdurtur. Bununla asker ve sivil yönetim ve bürokratlar karşı karşıya gelirler. Çok başlılık ve kontrolsüzlük sonucu savaş zenginleri ortalığı kaplar. Halk giderek daha yoksullaşır. Halk başlangıçta meşrutiyet ve özgürlük getireceğiz sloganları yüzünden destek verdiği yönetimden desteğini çeker. Buhran giderek ağırlaşır. Savaşın büyüklüğü hakkında genel bir kanıya sahip olabilmek için durumun açıklamasını rakamlarla yapmak gerekir. Burada da esas resmi belgelerdeki ifadelerin kullanılmasıdır. 30 Nisan 1919 da Osmanlı Hükümetinin yayınladığı resmi tebligata göre bütün savaş boyunca Osmanlı Devleti 2.850.000 kişiyi silâhaltına almıştır. Bunlardan toplam kaybımız ise 2. 290.000 kişidir. Bunun resmen dağılımı şu şekildedir.
- SAVAŞ ŞEHİTLERİMİZ : 50.000 Asker - YARALANIP ÖLENLER : 35.000 Asker - HASTALIKTAN ÖLENLER : 240.000 Asker - İYİLEŞEMEVEN YARALlLAR : 400.000 Asker - HASTA, KAÇAK VE KAYIPLAR : 1.585.000 Asker - TOPLAM KAYIPLARIMIZ: 2.290.000 Asker Mondros Mütarekesi sırasında cephelerde dağınık halde elde kalan asker sayısı 560.000 kişidir. Sadece Çanakkale’deki şehitlerimiz 55.000 kişidir. Osmanlı Devleti; seferber ettiği 61 tümenden 2 tanesini Avusturya'ya yardım için 1916 yılında Galiçya Cephesine göndermiştir. Ayrıca 3 Tümen Romanya'da, 2 Tümende Makedonya Cephelerinde muharebeye katılmıştır. Yani Osmanlı Devleti en zayıf anında olmasına rağmen Avrupalı müttefiklerine yardım için 90.000 seçme askerini Avrupa cephelerine göndermiştir. Oysa Avrupa cephelerine yapılan bu çok büyük Osmanlı askeri yardımına karşılık olarak Osmanlı Devletine yapılan Alman yardımı 1918 yılı sonuna göre şu şekilde idi;
- SUBAY TOPLAMI : 800 - FİLİSTiN CEPHESi : 4.000 - IRAK CEPHESİ : 1.200 - KAFKAS CEPHESİ : 6.000 - İSTANBUL VE CİVARI : 3.000 (Geri Hizmetlerde) - DİĞER BÖLGELERDE : 4.000 ( İkmal Tesislerinde) - TOPLAM PERSONEL : 19.000 Kişidir..
Müttefikler içinden sadece Almanya'dan yardım alınmıştır. Personel yardımı çok az olmasına rağmen Osmanlı Devleti müttefiklerinden silah ve teçhizat bakımından daha fazla yardım görmüştür. Osmanlı Devletinin müttefik cephelerine yardım için gönderdiği tam teşekküllü 7 Tümen askerin yanında müttefiklerinin onlara sağladığı destek bu sayı ile kıyaslanır gibi değildir. Osmanlı Devleti sadece boğazları kapatarak Rusya’yı ekonomik açıdan çöktürmüş ve savaşın iki yıl uzamasına sebep olmuştur. Rusya’nın bu savaşta Anadolu ve İran topraklarında Osmanlı askerleri ile yaptıkları muharebelerdeki kaybı 191.000 kişidir. Bu rakamlar yaptığımız savaşın ve mücadelemizin büyüklüğü hakkında yeterli ipuçları vermektedir. İngiltere, bu savaşta Osmanlı cephesine büyük önem vermiştir. 11 cephede savaşan İngiliz birliklerinin önemli bir bölümü Osmanlıya karşı olan Çanakkale, Irak, Suriye ve Mısır cephelerinde idi. Bu cephede bir anda bulundurulan en çok İngiliz askeri sayısı 880.000 kişidir. Savaş boyunca bu cephelerde görev yapan İngiliz Askerinin toplamı 2.550.000’e ulaşmıştır. Bu cephedeki İngiliz kayıpları 13.000 kadarı subay olmak üzere 275.000 kişidir. Eğer Osmanlı Devleti bu savaşa katılmasa idi İngiltere; Almanya'ya karşı Fransız cephesinde daha fazla asker yığarak kısa sürede harbi sonuçlandırabilecekti. Bu cephedeki İngiliz kayıpları 127.000'i subay olmak üzere 2.500.000 kişi kadardır. Bu büyük rakamlar Alman cephesinde kullanılan silah sistemlerinin daha üstün olmasından kaynaklanmaktadır. İngiltere’nin Osmanlı cephesindeki bütün gayretleri bir yandan stratejik hammadde olduğu açıkça ortaya çıkan petrolün bulunduğu Irak ve Arabistan’a egemen olmak ve diğer taraftan da Hindistan ve Mısırdaki egemenliklerini engelleyebilecek Türk tehdidini ortadan kaldırmaktı. Ancak savaş sonrasında muzaffer olmalarına rağmen İngiltere bu savaşta o kadar büyük kayıplar vermiştir ki elde ettiği yerleri rahatça kontrol edemediği gibi eski sömürgelerindeki egemenliği de zaafa düşmüştür. Lozan Barışı'nı müteakip İngiltere artık bölgede süper güç olma durumunu kaybetmiştir. İngiltere ve Fransa'nın Osmanlı sularındaki deniz kayıpları da önemlidir. İngiltere savaş boyunca kaybettiği toplam 29 savaş gemisinden 5 tanesini, Fransa 9 gemisinden 3 tanesini Çanakkale’de kaybetmiştir. Ülkemizi Birinci Cihan Harbine sokan ittihat ve Terakki yöneticileri; askeri bir ihtilal ile ele geçirdikleri yönetimi kaybetmemek için orduyu ve askerleri bir siyasi alet olarak kullanmışlardır. Uyguladıkları rejimle; devlet işlerinde bilgisizlik ve beceriksizliği ve daha sonrada soygunculuk ve vurgunculuğu adeta normal bir davranış haline getirmişlerdir. İttihat ve Terakkinin savaş boyunca süren siyasetini aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür.
- İç politikada kendisi gibi düşünmeyenlere hayat hakkı tanımamışlardır. Mahkemede mahkûm ettiremeyecekleri muhaliflerini silahşorlara öldürterek dehşet ve korku dolu bir yönetim sergilemişlerdir.
- Orduyu iktidarlarını muhafaza etmek için başlıca alet olarak kullanmışlardır.
- Beceriksizce tutum ve davranışları ile Rumeli’de en önemli dayanağımız olan Müslüman Arnavut tebaa’yı adeta devlete düşman etmişlerdir.
- Daha önce birbirlerine düşmanlıkları Osmanlıya olan düşmanlıklarını çok aşan Bulgar, Sırp, ve Rumları " Kiliseler ve Mektepler Kanunu” ile birbirlerine yaklaştırmışlar ve bunların bütün güçlerini Osmanlı Devletine karşı birleştirmelerine sebep olmuşlardır.
- Arap vilayetlerinde devlet ve Türklüğe karşı düşmanlığı körükleyici ve arttırıcı bir tutum sergilemişlerdir.
- Almanya’dan ciddi bir yardım gelmeyeceğini bilmelerine rağmen Akdeniz’e egemen olan ve ayrıca Arap illeri ve petrolle yakından ilgili olan güçleri karşılarına almışlardır.
- Boğazları kapatarak Rusya'ya karşı en önemli baskı silahını kullanmaya başladıkları bir anda saldırgan durumuna düşecek şekilde savaşa girmişlerdir.
- Türk kanını şuursuzca akıtıp, milletin genç neslini cephelerde kırdırmışlardır.
Soygunculuk ve vurgunculuğu önleyemedikleri gibi bu işi müessese durumuna getirip halkı adeta her alanda mağdur duruma düşürmüşlerdir. Sonunda cevabını hiçbir zaman veremeyeceklerini anladıkları bu hatalarından dolayı yurdu yenildikleri düşmanlarına teslim edip kaçmışlardır.
Konuya yarın devam edeceğim..
Dr. Tahir Tamer Kumkale 12 Mart 2007 Pazartesi |
|
|