Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Başbakan'ın bölge ve dünya barışı için çok önemli İran ziyareti, sanal gündemler yüzünden dikkatlerden kaçırıldı |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Yeni Türkiye'nin takip edeceği siyaset, belirsiz ve keyfi olamaz. Bizim siyasetimiz, mutlaka milletin kabiliyet ve ihtiyacı ile mütenasip olacaktır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1923) |
Türkiye’nin gündemine yetişmek mümkün değil. Olaylar basının yönlendirmesi ile gündeme oturuyor dikkatler istenilen yerde odaklanıyor. Tipik bir bilgi çarpıtması ile kamuoyu yalan yanlış fikirlerle oyalanıyor. Gündemin hızı içinde sokaktaki vatandaş kendisi ve ülkesi için neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu anlayamamadan haber denizinde dalgalanıyor. Aslında bu yapılanlar iyi planlanmış bir psikolojik harekât saldırısının tipik sonuçları. Birileri bizim ne düşünmemiz ve nasıl düşünmemiz gerektiğini planlıyorlar ve bunun için basın yayın organlarını çok güzel kullanarak başarılı sonuçlar alıyorlar. Yaratılan bilgi kirliliği içinde gözlerden kaçan ve hemen hemen hiç dikkate alınmayan hususlardan birisi de Başbakan Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı İran ziyareti idi. ABD tarafından Ortadoğu’daki milli çıkarlarına karşı olduğu için yoğun bir baskı altında tutulan ve dünya gündeminde saldırgan olarak tanıtılan İran’a yapılan ziyaret sadece bizim için değil dünya kamuoyu için de çok önemli bir gelişmeydi. Fakat bu çok önemli ziyaret bilinçli bir şekilde Türkiye ve dünya gündeminden uzakta tutuldu. Adeta yok ve olmamış farz edildi. Basın yayın organlarında konu ilgiyi çekmez ve yeterince yer bulmazken, ilgili devletlerin bu ziyareti ve sonuçlarını en ince teferruatına kadar takip ettiği de bir gerçek. Bu ziyaretin zamanı ve içeriği bizim için çok mühimdir. Başbakan Erdoğan; ran’a yönelik ekonomik yaptırım kararlarının gündemde tartışıldığı, Türkiye –AB ilişkilerinin son derece karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hal aldığı, ABD’nin Irak’ta köşeye sıkıştığı bir dönemde bölgenin güçlü ülkesi İran’a ziyareti fevkalade ciddi bir dış politika başarısı olarak görülmelidir. Ziyaretin uygulaması ve karşılıklı ilişkiler açısından kazanımları bir yana, sadece ziyaretin gerçekleşmesi dahi küresel mimarların Ortadoğu planları üzerinde bir kere daha düşünmeğe sevk ettiği iyi bilinmelidir. Başbakan Erdoğan’ın ziyareti İran basınında çok önemli olarak değerlendirilmiştir. Başbakan bu ziyaretinde Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Cumhurbaşkanı Birinci yardımcısı Pervez Davudi ve dini lider Ayetullah Hameney ile baş başa görüşme imkânı bulmuştur. İran’ın eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’nin 15-16 Kasım 2006’da yaptığı Türkiye ziyareti ile birlikte mütalaa ettiğimizde iki ülke arasındaki dostluk ilişkilerinin çok üst düzeyde gerçekleştiğini söylememiz mümkündür. Şimdi yapılan açıklamalar ışığında görüşmelerin detayına bakalım. Bu ziyarette üç temel konu hakkında görüş alışverişinde bulunulmuştur. Bunların başında iki komşu ülke arasındaki ticari faaliyetlerin geliştirilmesi gelmektedir. İran bir petrol ve doğalgaz ülkesidir. Türkiye bu iki enerji maddesine bağımlıdır. Bunun elde edilmesinde İran ile ilişkilerin her zaman açık ve üst düzeyde tutulmasına ihtiyacımız vardır. Başbakan Erdoğan, Parviz Davudi ile yaptığı görüşmede iki ülke arasındaki 7 Milyar dolarlık ticaret hacminin 10 Milyara çıkartılmasından memnunluk duyduğunu vurgulamıştır. Son dört yılda ikili ticari ilişkilerdeki artışın % 500 olmasının iki ülke arasındaki işbirliği ve dostluğun bir neticesi olduğunu ve İran’la ilişkilerin aksaklığa meydan vermeden geliştirilmesinde kararlı olduklarını vurgulamıştır. Başbakan, Türkiye’nin İran’dan doğalgaz alımına devam edileceğini, özellikle Türkiye’nin enerji ihtiyacının artması dikkate alındığında Türkiye’nin İran’dan doğalgaz temin etme konusundaki taleplerinin artacağını da belirtmiştir. Bu konuda Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın açıklamaları çok önemlidir. Ahmedinejad; “İran, güvenilebilir bir ortak olarak, Türkiye’nin yakın işbirliği ile Avrupa pazarına doğrudan enerji sağlamaya hazırlanıyor” sözleri ile gelecek ile ilgili iyi beklentilerini açıkça ortaya koymuştur. İran ziyaretinin ticari konulara ilişkin sonuçlarının bölgede istikrar devam ettiği sürece her iki ülke içi çok önemli bir kazanım olduğunu değerlendirmemiz mümkündür. Ziyarette görüşülen konular arasında önemli başlıklardan biri bölgesel sorunlar üzerindeki karşılıklı fikir alışverişidir. Her iki taraf bölgesel sorunlarda ayni kaygıları paylaştıklarını dile getirmişlerdir. PKK ile mücadele hususunda son iki yıldır mevcut ortak güvenlik işbirliği protokolü çerçevesinde ortak girişimlerin devam ettiği ve bu işbirliğinin süreceği belirtilmiştir. Irak’taki istikrarsızlığın iki ülke üzerindeki etkileri görüşülmüş ve bu konuda iki ülkenin daha aktif rol almaları gereği üzerinde durulmuştur. Çünkü sınır güvenliğinin sağlanması Irak’a komşu İran ve Türkiyenin çıkarlarını yakından ilgilendirmektedir. İran liderlerinin Irak ile ilgili değerlendirmeleri Türkiye’nin Irak politikalarına destek olur mahiyettedir. Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, Irak’ın toprak bütünlüğünü savunduklarını, muhtemel bir bölünmenin çok tehlikeli sonuçlar doğuracağının bilincinde olduklarını belirtmiştir. Ayni mealde konuşmalar dini lider Hameney’den gelmiştir. Görüşülen bir diğer konu Lübnan Sorunu’dur. Başbakan Erdoğan; Lübnan’da Hizbullah’ın yönetimden çekilmesinden kaygı duyduklarını, birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyulduğunu, Lübnan koalisyon yönetiminde sorun varsa bunun Türkiye, Suriye ve İran’ın işbirliği yaparak çözülebileceğini, Filistin’deki huzursuzluğun sebebinin de halkoyu ile yönetime gelen Hamas’ı dikkate almayanlarca çıkarıldığını belirtmiştir. Cumhurbaşkanı Ahmedinejad; Erdoğan’la ayni kaygıları paylaştıklarını ve iki ülkenin bölgedeki istikrarın sağlanmasında ve mevcut sorunların giderilmesinde üzerlerine düşeni yapmaları gerektiğinde hemfikir olduklarını söylemiştir. Erdoğan son olarak nükleer kriz konusundaki fikirlerini belirtmiştir. Buna göre; Türkiye’nin barışçıl nükleer programı sonuna kadar desteklediğini, ancak nükleer silahlara sahip olunmasına karşı çıktığını, bunun bölgede bir nükleer silahlanma yarışı sebep olacağını, bölgenin huzuru için İran’ın diplomatik bir çözüm yolunda gayret göstermesini istediklerini, mevcut krizde diplomatik çözümden yana olduğumuzu söylemiştir. Sonuç olarak, İran’ın köşeye sıkıştırıldığı ve her alanda yaptırımlarla karşı karşıya bulunduğu bir dönemde başbakanın ziyareti bölge ve dünya barışı açısından her iki ülke için çok önemlidir. İran’a karşı yapılacak bir harekâtta en fazla etkilenecek ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. İran’ı yanlış hareket etmesi konusunda uyarabilecek ve bölge barışı yolunda harekete yönlendirebilecek tek ülke Türkiye’dir. Türkiye bu gücünün farkındadır. Nitekim bu ziyaret bu anlayış içinde geçmiştir. Türkiye ve İran iyi komşuluk ilişkileri devam ettiği sürece bundan iki ülkede kazançlı çıkacaktır. Bu ziyaretin önemli yanı; Avrupa Birliği ile ilişkilerin tam bir çıkmaza sürüklendiği bir dönemde bu dönemde gerçekleştirilmiş olmasıdır. Türkiye burada yüzünü farklı bir yöne çevirmiş ve bölge ülkeleriyle olan ilişkilerini güçlendirme stratejisi izlemiştir. Türkiye bu şekilde bölgesel işbirliği ağını genişletmek ve alternatif ortaklıklar kurma yolunda girişimde bulunmaktadır. AB ve özellikle ABD bunu iyi değerlendirmek zorundadır. Türkiye bu ziyaret ile nükleer krizdeki tarafsız konumunu İran’a birinci elden duyurma imkânı bulmuştur. Ticari ilişkilerin arttırılması yolundaki gelişmeler ise ziyaretin önemli bir kazanımı olarak görülmelidir. Türkiye bölgedeki güç merkezi olduğunu bilmeli ve bu çeşit ziyaretleri planlı olarak aksatmadan gerçekleştirmelidir. Fakat bu konu Türk kamuoyuna iyi izah edilmeli, sanal gündemlerle gölgelenmemeli ve halkın desteği mutlaka alınmalıdır.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 18 Aralık 2006 Pazartesi |
|
|