Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Yeni Genelkurmay Başkanı ile orduda ne değişecek? |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
Vatandaş bilmelidir ki, ordu ne kadar mühim ise onun başına geçirilecek olan milli başkumandan dahi muvaffakiyet için, en aşağı o kadar mühimdir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1930) |
2006 Ağustos olağan Askeri Şura toplantısı ilk defa olağan dışı bir atama ile başladı. İlk defa bir askeri şura'da iki genelkurmay başkanı var. Biri görevi 30 Ağustos'ta emekli olarak devredecek Org. Hilmi Özkök, diğeri ise görevi devralacak Org. Yaşar Büyükanıt. Zamanlaması dışında bu uygulama ile aslında beklenen oldu. Orduda teamüller işledi. Orgeneral Özkök'ten sonra en kıdemli orgeneral olan Yaşar Büyükanıt'ın genelkurmay başkanı olacağı ve yaş sınırını doldurduğundan görev süresini bitiremeden iki sene evvel görevden ayrılacağı bilinmekte idi. Fakat Büyükanıt ismi etrafında kopartılan fırtınalar ve bu tayinin durdurulması için çevrilen entrikalar göz önüne alındığında, insanın aklına "acaba" sorusunu getiriyordu. Hakkında bu kadar kesif bir karalama kampanyası sürdürülen ve ordunun şahin kanadına mensup olduğu belirtilen bir kişinin genelkurmay başkanı yapılmasını küresel güçlerin istemediği açıkça görülüyordu. Nitekim bunlar son ana kadar menfi propagandalarını yürüttüler. Sonunda sağduyu galip geldi. Komplo teorileri üretip Büyükanıt Paşa'nın önünü kesmek isteyenler sevinemediler. Atamalardaki olağan süreç hükümet tarafından bir gün önceye alınarak Orgeneral Büyükanıt'ın genelkurmay başkanlığına ataması yapılarak bu isim üzerindeki spekülasyonlara son verildi. AKP Hükümeti, bu davranışı ile idarenin işleyiş kuralları arasına bir yenilik getirmiş ve önemli bir elastikiyet kazandırmıştır. Bu şekilde emekli olacak eski genelkurmay başkanını yapacağı atamalarla kendinden sonra gelecek yönetimin sorumluluğunu almaktan ve bağlayıcı kararlar vermekten kurtarmıştır. Şimdi 2006 askeri şurasındaki inisiyatif, terfi ve atamalarda yönetim sorumluluğunu devralacak yeni genelkurmay başkanına geçmiştir. Gideni rahatlatan ve geleni sorumluluk içinde davranmaya zorlayan bu ilk uygulama fevkalade iyi olmuştur. Sanırım bundan sonra ki genelkurmay başkanı atamalarının da böyle yapılacağına şahit olacağız. Bu davranış ile Yaşar Büyükanıt görevde kalacağı iki yıl boyunca sorumlulukları paylaşacağı yakın çalışma arkadaşlarını bizzat seçerek daha etkin bir yönetim uygulama imkânı bulacaktır. Şimdi gelelim meselenin özüne. Yani, genelkurmay başkanları "ŞAHİN" veya "GÜVERCİN" olarak tanımlanabilir mi? sorusunun cevabına. Bana göre bu çok yanlış ve gereksiz bir yakıştırmadır. Çünkü genelkurmay başkanları görevleri ile ilgili olarak ne şahin gibi agresif ve yırtıcı olabilirler ve ne de güvercin gibi sakin ve pasif olabilirler. Genelkurmay başkanının görev ve sorumlulukları kanun ve yönetmeliklerle açıkça belirlenmiştir. Bu görevlerin icrasında kendisini yönlendiren ve kanun ve talimatlara göre orduyu yönetmesini sağlayan çok geniş bir kadroya, yani iyi yetişmiş ve işinin ehli karargâh subaylarına sahiptir. Genelkurmay karargâhında her meselenin bir sahibi vardır. Bunlar konularının uzmanıdırlar ve işlerinde şahin gibidirler. Ancak bunların şahinliği de kanun ve yönetmeliklerin verdiği yetkiler kadardır. Onların göreve yönelik hazırladığı plan ve projeleri genelkurmay başkanının kabul etmeme gibi bir lüksü yoktur. Çünkü genelkurmay başkanının imzası için önüne gelen yazılar her yönü ile tartışılmış, noktası virgülü üzerinde saatlerce kafa yorulmuş mükemmel bir karargâh koordinasyonu sonunda ortaya çıkmış çalışmalarının sonuçlarıdır. Genelkurmay başkanı bu çark içinde son noktayı koyup işlemi fiilen başlatan kişidir. Yani birilerinin bilgisizce değerlendirdiği gibi kendi inisiyatifi ilke kanun ve nizamlar haricinde iş yapması asla mümkün değildir. Bu dün böyle idi, bugünde böyle olacaktır. Peki, bir genelkurmay başkanı şahin gibi bir karaktere sahip olamaz mı? Bu pekâlâ mümkündür. Fakat bu şahinliği ancak görev dışı alanlarda gösterebilir. Nitekim yaratılış itibarıyla çok sakin tabiatlı olan Org. Özkök'ün çeşitli konulardaki konuşmaları incelendiğinde görev alanında hiç de güvercin olmadığı görülür. Bununla birlikte komutanların karakter özellikleri mutlaka yakın karargâh personelinin çalışmalarına da yansır. Fakat bu yansımalar görevin özünü değiştirmeye ve belirlenen çizgiler dışına çıkartmaya kâfi değildir. Uzun sözün kısası, hiç kimse Yaşar Büyükanıt'ı sıra dışı işler yapacak bir kişi olarak görmemeli ne böyle bir beklenti içinde olmamalıdır. Silahlı Kuvvetlerde kişilerin yönetimdeki etkileri çok sınırlıdır. Çünkü ordu binlerce yıllık gelenek ve göreneklerle kurallarını oluşturmuş dev bir müessesedir. Hiçbir yeni komutanın görev süresi bu sistemleşmiş katı kurallarda radikal değişiklikler yapmaya yetmez. Statüko aynen devam eder. Ve bu defa da edecektir. Orgeneral Yaşar Büyükanıt bugüne kadar yaptığı görevler dolayısıyla iyi yetişmiş ve büyük tecrübe kazanmıştır. Kuleli Askeri Lisesi, Kara Harp Okulu Komutanlığı ve Harp Akademileri öğretim üyeliği görevleri kendisinin çok geniş bir subay yelpazesini çok yakından tanımasına yardımcı olmuştur. Personel yönetiminde şahsi tanınma önemli bir kazanımdır. Verimli çalışmaları yapmağa müsait bir ortam yaratır. Biz bu yönü ile Büyükanıt paşa'nın alışılmışın dışında bir yönetim sergileyip başarılı hizmetler üreteceğini şimdiden söyleyebiliriz. Sanıyorum ki bu süreçte Orgeneral Hilmi Özkök'ün rolü büyüktür. Kendisinin görevi devraldığı 2002 yılı şurasında yaşadığı olaylar bundan sonra olmayacaktır. Bilindiği gibi Org. Özkök kendisinin de atandığı 2002 yılındaki şura sonunda tamamen eski genelkurmay başkanının atadığı kadrolarla çalışmak zorunda kalmıştır. Bu şurada KKK olmasına yüzde yüz gözü ile bakılan Orgeneral Edip Başer emekli edilmiş ve emekli olmasını bekleyen Jandarma Genel Komutanı Aytaç Yalman kara kuvvetleri komutanlığına atanmıştı. Bu şekilde üst komuta kademesinde teamüller bozulmuş ve bütün taşlar yerinden oynamıştı. Özkök Paşa kendi atamadığı kuvvet komutanı ile iki yıl çalışmak zorunda kalmıştı. İşte şimdi bunlar geride kalmakta sorumluluk tamamen yeni atanan komutana geçmektedir. Aslında ordu içindeki atamalar tamamen teknik bir çalışmadır. Bu konu ordu içinde başlayıp bitirilmeli ve kamuoyunun isimler etrafında her hangi bir değerlendirme yapmasına izin verilmemelidir. Doğal olanı budur. Komutanların isimleri siyasi kulislerde hiç geçmemelidir. Çünkü komutanların siyasilerle siyasi meseleleri konuşacakları yer anayasa ile belirlenmiştir. Bu yer Milli Güvenlik Kuruludur. Milli Güvenlik Kurulunda askerler ve siviller ülke meseleleri üzerinde her türlü fikri açıkça tartışma zemini bulurlar. Devletin temel meseleleri asker ve sivil üst düzey bürokratlar arasında burada şekillendirilir. Bunun dışında askerlerin siyasette yerleri ve sözleri yoktur. Zaten olmasına da gerek yoktur. Çünkü askerlerin ağır görev şartları zaten siyaset yapmalarına müsait değildir. Silahlı Kuvvetlere gücünü binlerce yıllık Ordu-Millet olma vasfı kazandırmaktadır. Tarihin derinliklerinden gelen kökleşmiş kural ve kaideler orduda halen geçerliliğini korumaktadır. Disiplin, özveri ve üstün vatanseverlik duygularının pekiştirdiği bu güç; her türlü siyasi etkenin dışında kendi iç dinamiklerine sıkı sıkıya bağlı kalarak günümüzde de halkın en fazla güvendiği unsur olma vasfını sürdürmektedir. Silahlı Kuvvetler kendi iç yönetim dinamiklerini olağan askeri şura toplantılarında tespit eder ve her türlü dış etkinin dışında kalarak bu dinamiklerini uygulamaya özen gösterir. Org. Özkök'ün dört yıllık uygulamaları ile askeri teamüller yerine oturmuştur. Zaten Yaşar Büyükanıt dışında hiçbir isim üzerinde spekülatif tutumlara rastlanmamıştır. Biliyoruz ki, ülkemizde istisnasız her iktidar rütbe, kıdem ve liyakate bakmadan önemli mevkilere kendi partilerine yakın gördükleri kişileri getirmekte birbiri ile yarış etmişlerdir. Sivil yönetimlerin bu uygulaması artık halk tarafından kanıksanmıştır. İşte ülkemizde yıllardır aksamadan devam eden ve doğal olarak karşılanan bu uygulamanın dışında kalan tek müessese Türk Silahlı Kuvvetleridir. Bir kaç istisnai durum dışında Silahlı Kuvvetlerimiz daima kendi içindeki kural ve sistemleri değiştirmeden iç yönetim sorununu çözmüştür. Bu devletimiz için önemli bir kazanımdır. Milletimizin gözbebeği ordumuzun askeri şura sonunda oluşacak yeni komuta kademesini şimdiden tebrik ediyorum. 30 Ağustos 2006'ten itibaren taşıyacakları yeni rütbeler ve alacakları yeni görevler milletimize ve devletimize hayırlı olsun..
Dr. Tahir Tamer Kumkale 3 Ağustos 2006 Perşembe |
|
|