10 EYLÜL 2024 SALI

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Emekli Korgeneral Altay Tokat'ın sözleri hem kendisi hem de Silahlı Kuvvetler için talihsiz bir açıklamadır
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Türk vatanının ve Türk'lük camiasının şan ve şerefini,dahili ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an ifaya hazır ve âmâde olduğuna benim ve Büyük Milletimizin tam bir inan ve itimadımız vardır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1938)

 31 Temmuz 2006 Pazartesi 

Emekli Korgeneral Altay Tokat'ın sözleri ülke gündemini gerçek bir tokat gibi çarptı. İşte basından özet cümleler;
" Genelkurmay Başkanlığı, E.Kor.Altay Tokat'ın açıklamaları konusunda soruşturma başlattı.
Genelkurmay'ın internet sitesinde yer alan açıklamada, "Emekli Korgeneral Altay Tokat'ın önce haftalık bir dergide yayınlanan ve müteakiben diğer bazı basın yayın organlarında da yer verilen açıklamaları ile ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığı'nca soruşturma başlatılmıştır" denildi.
Emekli Korgeneral Tokat, haftalık bir dergide yer alan açıklamasında, "Benim zamanımda ben de bomba attırdım. Bir, iki kritik noktaya. Boş yerlerdi! Meselem mesaj vermek. Batıdan gelen memurlar, hakimler işin ciddiyetini anlamıyor. Çok koordineli ve iyi çalıştık. Baktım, sonradan işler sakinleşince işi basite almaya çalıştılar. Rast gele dolaşıyorlar, şunu bunu yapıyorlar. Onun üzerine şunlar bir hizaya gelsin diye evlerine yakın iki yere attırdım. Ondan sonra anladılar ki çok dikkatli olmalılar. Bir musibet bin nasihatten iyidir. Öylece onları eğittim ben"
Emekli Korgeneral Altay Tokat'ın Aktüel Dergisinde yayınlanan ropörtajında söylediklerine anlam vermek mümkün değil. İnsanın "acaba şaka mı yapıyor" diyesi geliyor.
Bu bana Nasrettin Hocanın bilinen fıkrasını hatırlattı.Bıçak taşıma yasağında belinde pala ile zaptiyelerce suçüstü yakalanan hocaya sorarlar. "Hocam bıçak taşımanın yasak olduğunu bile bile bu pala sana yakışıyor mu?" Hoca, "bu palanın aslında bıçak olarak değil talebelerin yanlışlarını silmede kullanıldığını" belirtmesi üzerine zaptiyeler tekrar sorarlar."Aman hocam bu ne biçim yanlış".Hoca pişkince cevaplar. "Siz yapılan yanlışları görseniz bazen bu pala bile silmeye yetmiyor"
Altay Paşanın Aktüel'deki sözleri ile bu sözleri açıklayan diğer sözlerinin tamamı yanlıştır. Bu kadar yanlışı düzeltmeye hoca Nasrettin'in palasının dahi yetmeyeceğini söyleyebirim.
Aktüel'deki ropörtajı okuyunca şaşırdım. Olmaz dedim. Korgeneral rütbesi almış bir kişinin hem kendine ve hem de yıllarca hizmet verdiği Silahlı Kuvvetler camiasına bu kadar kötülük yapmasının mümkün olmayacağını düşündüm. Sürçü lisandır dedim. Bu okuduklarımın bir komplo olabileceğini de değerlendirdim. Yanlış anlaşılmış ve yanlış yazılmıştır. Mutlaka düzeltilecektir. Bekleyelim ve görelim dedim..
Fakat hiç bir düzeltme gelmedi. Aksine ertesi günlerdeki basına yansıyan haberlerden Altay paşanın yaptıklarını büyük bir devlet hizmeti gibi gösterdiğini görerek irkildim. Demek ki yazılanlar doğruydu. Çünkü röportajdaki yanlışları düzeltecek yerde, yanlış üzerine yanlışlar yapılmaya devam ediliyordu.
Silahlı Kuvvetlerde mevki ve makam işgal eden kişilerin böyle yanlışlar yapmaya hakları yoktur. Devletimiz komutanlara ülke savunmasını layıkı ile yapabilmesi için önemli sorumluluklarla beraber gerekli yetkileri de vermiştir. Ve bu yetkilerin pek çoğunu belkide günümüz demokrasi anlayışı ile bağdaştırmak mümkün değildir. Bunlar tartışılabilir. Fakat ülkenin ve devletin bekası söz konusu olduğunda ve emrindeki kişilerin canı ve kanının korunması dikkate alındığında verilen yetkilerin az bile olduğu görülecektir. Bunun aksi düşünülemez.
Fakat verilen bütün yetkiler kanun ve yönetmeliklerle belirlenmiştir. Savaşta bile olunsa bunun dışında hareket etmek asla mümkün değildir. Çünkü askerlerin tabii oldukları kanunlar çok ağırdır. Müeyyideleri de çok katıdır.
36 yıl üniformasını şerefle taşıdığım mesleğimde en üst düzey eğitimi aldım. Çok önemli görevlerde bulundum. Bu süre zarfında üstlerimden kanunlara aykırı ne yazılı ve ne de sözlü hiç bir emir almadım. Zaten böyle bir emir alındığında bu emrin yerine getirilmesi de mümkün değildir. Çünkü kanuna aykırı emir vermek kadar bu emri yapmakta cezai müeyyidesi olan ciddi bir suçtur. Tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki silahlı kuvvetler mensupları gücünü tamamen kanunlara ve nizamlara harfiyen uymaktan almaktadır. Çünkü ordunun temeli olan disiplinin tarifi dahi; "Kanunlara, nizamlara ve emirlere harfiyen riayet etmek" şeklinde belirlenmiştir. Bu düzenin dışına çıkanı sistem affetmez ve derhal dışlar. Dolayısı ile ben Altay Tokat paşa'nın neden böyle bir söz söyleme gafletinde bulunduğunu hâlâ anlayabilmiş değilim. Eğer söyledi ise suç işlemiştir. Hukuk devletinde suçluya karşı hukuki sistemler harekete geçer. Nitekim Genelkurmay Başkanlığı bir soruşturma başlattığını resmen açıklamıştır.
Şimdi gelelim bu sözlerin etkilerine;
Bu sözler, Güneydoğu'daki pekçok eylemin aslında asker tarafından yapılıp PKK örgütünün üstüne yıkıldığına ilişkin örgüt propagandalarına gerçeklik kazandırdığından zor durumda kalan PKK sempatizanlarını çok sevindirmiştir.
Bu sözler, Türk Silahlı Kuvvetlerinin korgenerallik makamına gelen bir kişinin ağzından çıktığına ve bir nevi taraf olduğuna göre PKK'nın bugüne kadar yaptığı ordu aleyhtarı karalama politikasına da geçerlilik kazandırmıştır.
Bu sözler, Türk Silahlı Kuvvetlerini çok ciddi bir şekilde töhmet altında bırakmıştır. İki gün sonra Yüksek Askeri Şuranın üst komuta kademesinin şekilleneceği toplantı öncesi ordumuzun halk nezdindeki itibarına ciddi bir gölge düşürmüştür.
Yeni komuta kademesinin ilk ve öncelikli işi bu lekeyi süratle temizlemek olmalıdır. Silahlı Kuvvetler her uygulamasında hukukun kurallarını işlettiğini bütün açıklığı ile ortaya koymalıdır. Nitekim sadece Oramiral ERDİL davası dahi, ordunun hukuk dışındaki davranışlara karşı her zamankinden daha hasas olduğunu göstermektedir. Demek ki bu da yetmemiştir. Bir kere daha bu konuda kamuoyu aydınlatılmalı, halkımız doğrularla bilgilendirilmeli ve teskin edilmelidir. Bu sözler, yaz aylarında tatile giren gazetelerin sansasyonel gündemleri içinde önemli bir yere oturmuştur. Yıllardır dışarıdan aldıkları emirler gereği yıpratmaya çalıştıkları silahlı kuvvetlerimize saldırılarının haksız olmadığını söyler hale gelmişlerdir. Sorumsuz basının eline tutuşturulan bu tehlikeli oyuncak ancak hakikatler ortaya konularak alınabilir.
Ortadoğuda hızla bölgesel bir savaşa sürüklendiğimiz bir dönemde ve ayrıca PKK terör örgütü saldırılarında her gün rütbeli-rütbesiz birkaç şehidimizin cenazelerinin büyük acılar ve terör karşıtı gösterilerle kaldırıldığı bir dönemde ordumuza her zamankinden fazla ihtiyacımız vardır. Bu müessesemizin her ne şekilde olursa olsun yıpratılmasına asla müsaade edilmemelidir.
Ülkemizin her köşesinde cansiparane görev yapan devlet memurlarımızın bomba atarak eğitilmesi kadar mantıksız ve gereksiz bir davranış olamaz. Çünkü böyle bir emir vermek hiç kimsenin inhisarı dahilinde değildir. Ve böyle bir emri hiç kimse uygulamak zorunda da değildir. Ben tecrübelerime dayanarak diyorum ki böyle bir olay yoktur. Olmamıştır ve olamaz. Altay Tokat Paşa, kendisinin ne kadar başarılı bir komutan olduğunu ispat etmek için kendi kafasından kurguladığı ve asla gerçekleştirmediği bir senaryoyu gazetecilerin karşısında söylemiş ve sonunda sözünü düzeltmek için yaptığı açıklamalarda da gaflet üzerine gaflet sergileyerek kendini çıkmaza sokmuştur. Bu çıkmazdan çıkıp çıkmamak kendi bileceği iştir.
Ama burada kendisi ile beraber mensup olduğu ve başarılı olduğu için madalya ile ödüllendirildiği ordumuzun yıpratılmasına yol açtığı da bir gerçektir. Korgeneral rütbesine gelen bir kişinin ne dediğini ve ne diyeceğini iyi tartması gerekirdi.
Şimdi yapılacak iş yetkili merciler önünde kendini ve ordumuzu aklamaktır. Ülkemin buna şiddetle ihtiyacı vardır.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
31 Temmuz 2006 Pazartesi

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale