Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
İsyancı Azeri lideri Prof. Dr. Mahmut Ali Çöhregani'yi yakalama ve sınırdışı etme başarısını gösterdik! Bravo Türkiye'ye! |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
Milleti aldatmayacağız! Millete, daima ve daima hakikati söyleyeceğiz. Belki hata ederiz, yanlış şeyleri hakikat zannederiz, fakat bunu millet düzeltsin. Kendimizi kimsenin üstünde görmeğe de hakkımız yoktur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1923) |
12 Haziran 2006 Pazartesi |
Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran Anadolu Türkleri sayıları 250 milyona yaklaşan Türk Dünyasının merkezindeki temel yapıdır. Anadolu dışındaki Tük gözleri ve beyinleri buraya odaklanmıştır. Türklük camiası için Türkiye; bir ışık, bir rehber, ulaşılması gereken bir hedeftir. Türkiye; dünya sathına yayılmış Türk topluluklarının yaşamlarının ilham kaynağı ve beka'larının manevi dayanağıdır. Geçen asrın başında Türk Milleti, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde sömürgecilere karşı kurtuluş mücadelesi vererek emperyalizmin yenilebileceğini dünyaya ispat etmiştir. Dünyanın merkezindeki bir coğrafyada hür ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran milletimiz, geçen yüz yıl içinde dünya siyasi coğrafyasının değişmesine ve pek çok ülkenin istiklalini kazanmasına örnek olmuştur. Dünya Türklerinin bize bakış açılarını ve Türkiye Cumhuriyetinden beklentilerini Gazi çok iyi tespit etmiştir. Ve bu ülkeyi koruyup, kollayacak gurur ve güç kaynağımız Türk Silahlı Kuvvetlerine şu tarihi emrini vermiştir. "Türk vatanının ve Türklük camiasının şan ve şerefini, dahili ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an ifaya hazır ve amade olduğuna benim ve Büyük Milletimizin tam bir inan ve itimadımız vardır." Burada görüldüğü gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerine, sadece Türkiye Türklerinin değil, bütün Türklük Camiasının dâhili ve harici her türlü tehlikelere karşı korunması görevi verilmiştir. Bu ulaşılması gereken bir hedeftir. Bir ışık yayma, milli ruh kazandırma ve yol gösterme azminin bir neticesidir. Bu dünya Türklerine anlayabilecekleri dilde verilmiş " Biz her zaman sizin arkanızda ve desteğinizdeyiz" anlamındaki açık mesajdır. İşte bu durum bilinirken ülkemize gelen çeşitli ülkelerde azınlık statüsünde yaşayan ve bağımsızlık mücadelesi yürüten Türklere ve bunların liderlerine karşı devletimizin yaklaşımı dostça olmamaktadır. Bugüne kadar pek çok kötü örneğini gördüğümüz bu davranışın sonuncusunu 9 Haziran 2006'da yaşadık. İran Azerbaycan'ı Milli Uyanış Harekatı (GAMOH) lideri Prof. Dr. Mahmutali Çöhregani'yi İstanbul'da gözaltına aldık. 10 Haziran akşamı haber merkezlerinden alınan bilgiye göre; Sayın Çöhreganlı hava yolu ile Bakü'ye gitmek üzere sınır dışı edildi. Tam bir terörist muamelesi uyguladığımız bu kardeşimiz sıradan bir kişi değildir. İranlı Türklerin lideri ve yöneticisi konumundaki biridir. İşte konuya ilişkin olarak milletimizi derinden etkileyen gazete haberi; 10 Haziran 2006 SABAH Gazetesi..
" İran'da rejime ve devlete karşı Azeri asıllı vatandaşların çıkardığı isyan girişimlerini düzenlemekle suçlanan İran Güney Azerbaycan Milli Uyanış Harekatı (GAMOH) lideri Prof. Dr. Mahmutali Çöhregani, İran'daki Azerilerin muhalefetini anlatmak üzere geldiği İstanbul'da gözaltına alındı. Geçen pazartesi İstanbul'a gelen Çöhregani'nin Türkiye'de olduğunu belirleyen İran devleti, Interpol'e de başvurarak hakkında arama kararı aldırdığı Çöhregani'nin yakalanması için harekete geçti. İran Dışişleri Bakanlığı durumu Türk İçişleri Bakanlığı'na bildirdi. Bakanlığın emriyle harekete geçen İstanbul Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şube ekipleri, Çöhregani'yi dün saat 11.00 sıralarında Fatih'te kaldığı Greenanka Oteli'nde yakalayarak gözaltına aldı. Bir gazeteye röportaj verdiği sırada gözaltına alınan Mahmutali Çöhregani ile birlikte yanında bulunan basın danışmanı Murat Bilgin de gözaltına alındı. Bilgin ifadesinin ardından serbest bırakılırken, Çöhregani Yabancılar Şube Müdürlüğü'nde gözaltında tutulmaya devam ediyor. Çöhregani'nin dün İran'dan İstanbul'a gelen kızı Fatma Çöhregani'nin de gözaltına alındığı öğrenildi. GAMOH Avrupa Başkanı Murat Bilgin; Polisin kendilerine Çöhregani' nin Türkiye'ye giriş izni bulunmaması nedeniyle gözaltına aldığını söylediğini, beş gün önce Amerika'dan Türkiye'ye geldiğini, Türkiye'de önümüzdeki günler için siyasi parti liderleriyle randevu alındığını, İran'ın Türkiye'ye baskı yaparak Çöhregani'yi susturmak için gözaltına aldırıp iadesini istediğini, iade edildiğinde öldürüleceğine kesin gözüyle bakıldığını bildirdi...". Şurası bir geçek ki Türk Milleti sınırlarının ötesindeki İran'da sayıları 30 milyona yaklaşan Azeri Türkünün yaşadığını bilmiyor. Bu insanların çektiği sıkıntıların farkında bile değil. Bu bilgi noksanlığı vatandaşlarımız için doğal karşılanabilir. Fakat T.C Devletinin bu insanlarla ilgili politikalarının olmaması doğal karşılanamaz. Devletimizin ilgi sahasındaki bu soydaşlarımızı yok farz etmesini kabul etmek mümkün değildir. . Konuyu GAMOH Karargâh Komutanı Aydın QARAXANLI; olayı kendi ağızlarıyla şöyle dile getirmiştir. " Güney Azerbaycan Milli Uyanış Hareketi Lideri Dr. Çağrı Cohreqanlı Bey'in tutuklamasını resmen İran hâkimiyetinin isteği ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu`nun emriyle gerçekleşmiştir.İran Fars faşist hâkimiyetinin resmen Türkiye'den istemesi üzerine, Türkiye'de İktidarda olan hakimiyet, milli Liderimiz Dr. Cohreqanli Beyi İran'a vermek istiyor. İran'ın antitürk rejimine iade olunursa can güvencesi olmayacağı kesindir. Bir kez daha insanlık adına, başta Birleşmiş Milletler Teşkilatı olmakla, Avrupa şurası insan hakları ve bütün dünya toplumlarına seslenip, Güney Azerbaycan Milli Uyanış Hareketi lideri Dr. Mahmud eli (Çağrı) COHREQANLI beyin derhal bırakılması için gereken girişimlerde olsunlar."
Şimdi kısa bir tarih turu yapalım. Bilindiği gibi Sovyetlerin yıkılmasını müteakip Azerbaycan bağımsızlığına kavuştu. İran İslam Cumhuriyeti'nin kuruluşunu takiben İran'daki Azeri Türkleri üzerinde Şah Rejimini aratmayan baskılar sonucunda Azeri Türkleri arasında rejime muhalif sesler yükselmeye başladı. İran'ın, Azerbaycan- Ermenistan savaşında Ermenistan'ı destekleyen tutumu üzerine uzun yıllardır unutulmuş gibi görünen Büyük Azerbaycan hayali yeniden gün ışığına çıktı. II. Dünya Savaşı sonrasında İran ve Sovyetler Birliği arasında toprakları bölüşülen Büyük Azerbaycan coğrafyasında, Sovyetler' in dağılması sonrasında bu yönde düşüncelerin oluşması çok doğal bir gelişme idi. 1991 den itibaren İran'daki Azeri Türkleri arasında rejime karşı memnuniyetsizlik bu düşünceleri çok kuvvetlendirmiştir. İran İslam Cumhuriyeti halklarını bir arada tutan şey Şiiliktir. Bugüne kadar Şiilik; Azeri Türklerinin nüfus içindeki oranın büyüklüğü ve coğrafi olarak dağılmamış halde bulunmaları da göz önüne alındığında ayrılıkçı hareketlerin karşısında birleştirici olmuştur. Bugün İran bir yol ayırımındadır. Ya mollaların istediği yönde yoluna devam edip katı bir İslam Cumhuriyeti olmayı sürdürecektir ya da değişim rüzgârlarına kapılarak, daha demokratik daha özgür bir İran olacaktır. Bu günden söyleyebiliriz ki İran'daki Azeri ayrılıkçı hareketin büyüklüğü önümüzde çok önemli gelişmelerin olacağını göstermektedir. Bugün her yönde giderek artan ABD baskısının bir arada tutmayı başardığı İran halkı arasında iç karışıklar müşterek dış tehdide karşı askıya alınmış gibi görülmektedir. Fakat İran iç karışıklıklara uzun bir süredir gebedir. İran Azerilerinin lideri Prof. Dr. Çöhreganlı Beyin Türkiye'de maruz kaldığı haksız ve gereksiz muamelenin İran Azerileri tarafından hoş karşılanmayacağı açıktır. Türkiye'nin bu coğrafyada bekası için gerekli kendi milli politikalarının olmayışı soydaşları arasında derin üzüntülere varacak böyle vahim olaylara sebep olmaktadır. Oysa bu coğrafya bizimdir. Buradaki milli ve bölgesel politikaların çizilmesinde ve uygulanmasında mutlaka söz sahibi olmamız gerekmektedir. Bu son durumun faturasının kime ve nasıl çıkacağını önümüzdeki günlerde birlikte göreceğiz. Yöneticilerimizin, Türkiye'nin fiziki sınırları dışında da ilgi sınırları olduğunu hatırlamaları ve buna göre yeni politikalar üretmeleri gerekmektedir. Bunu yapamadığımız takdirde Anadolu'da sıkışırız ve küresel saldırılar karşısında küçülmek zorunda kalırız. Bu durumda Gazinin emrettiği; "Türk vatanının ve Türklük camiasının şan ve şerefini, dahili ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifemizi" yerine getirmemiz bir başka zamana ertelenmiş olmaktadır.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 12 Haziran 2006 Pazartesi |
|
|