Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
23 Nisan 1920'nin milli hakimiyet ruhu Türk gençliğinde yaşıyor. Küresel güçlerin bu ruhu iyi anlaması gerekiyor (1) |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara bilhassa varlığı ile, hakkı ile, birliği ile çelişen bütün yabancı unsurlarla mücadele lüzumu ve milli düşünceleri tam bir imanla her mukabil fikre karşı şiddetle ve fedakârâne müdafaa zorunluluğu aşılanmalıdır. Yeni neslin bütün ruhsal kuvvetlerine bu özellik ve kabiliyetin zerki mühimdir. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1921) |
Türkiye Cumhuriyeti Devleti kötü günler geçiriyor. Kâğıt üzerindeki makro ekonomik göstergeler yaşanan kötülüklerin üzerini örtmeye yetmiyor. Küresel güçlerin dayatmaları karşısında her alanda tam bir teslimiyet içine giren dünün oyun kurucu devleti bugün kendisi üzerinde oynanan oyunlara mani olamıyor. İnsanlarımız üzerindeki psikolojik saldırının dozu giderek artıyor. Milli olaylar karşısında daima milli direnç gösterdiği bilinen Türk halkı şimdi sadece seyrediyor. Televizyonlarından ve basın organlarından seyrettiği toplum olaylarını sanki görmüyor , sanki hiç okumuyor.. Milli değerlerimiz yok pahasına yabancılara devredilirken, biz sadece bakıyoruz. Yunanistan bile Türkiyede banka sahibi oluyor.. Çok doğal görülüyor.. Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminde çok büyük gayretlerle kurulan dev tesislerimiz birer birer elimizden çıkıyor ve biz buna bir şey yapamıyoruz.. Peki, bu tepkisizlik nereye kadar gidecek. Kaybettiklerimizi nasıl yeniden ele geçireceğiz? Yahut gidenlere hiç geri gelmeyecek şekilde mi göreceğiz? Aslında bir tarihçi olarak pek karamsar olmak istemiyorum. Çünkü milletimiz çok daha kötü şartlardan başarı ile çıkmasını her zaman bilmiştir. Bunun için tek şart iyi bir lider ve iyi bir yönetime sahip olmaktır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Birinci TBMM önümüzdeki en güzel örnektir. Tamamen teslim olmuş bir milletten ve viraneye dönmüş bir ülkeden mucize yaratılmış, yepyeni bir ruhla yepyeni bir devlet oluşturulmuştur. Bu mucizeyi yaratan lider Atatürkün dayandığı en büyük kitle Türk Gençliği idi. Bugünde sahip olduğumuz Türk Gençliğine dayanabileceğimizi ve fazla karamsar olmamıza gerek olmadığını düşünüyorum. Şartlar ne kadar kötü olursa olsun 12 Eylül 1980 tarihinden itibaren ilkokuldan üniversiteye kadar bütün eğitim kurumlarımızda eğitim kesintisiz devam etmektedir. Üniversitelerimizden her yıl yüz binlerce gencimiz yetişmiş beyinler olarak toplum saflarına katılıyor. Bu müthiş bilgi birikimi ve enerji toplumu kuşatıyor. Bu her geçen gün çoğalan dinamizm kendini geliştirmek, kendini aşmak ve her ne şart altında olursa olsun bu ülkede yaşamak zorunda olduğunu biliyor. Bizim nesiller ne kadar karamsar olursa olsunlar gençlerimizde karamsarlık yok. Onlar geleceğe çok daha başka bir gözle bakıyorlar. Kendilerini güvensiz hissetmiyorlar. Mastır ve Doktora yapanların sayısındaki ciddi artış bilim toplumu olma yolunda mesafe aldığımızı gösteriyor. Gençlerimiz dünyayı kapı komşusu gibi görüyor. Gidiyor. Geziyor. Görüyor, Öğreniyor. Kendini geliştirip yetiştiriyor. Bugün pek çok işyerinin üst düzey yönetiminde gençleri görüyoruz. Demek ki iyi yoldayız. Gençlerimiz 23 Nisan 1920 Milli Hâkimiyet ruhunu yaşatıyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Gençliğe Hitabesinde ülkenin bugünü ve yarınlarını gençliğe emanet ederken ne kadar haklı olduğunu bugün yaşayarak anlıyoruz.. Geleceğimiz gençliğimize bağlı olduğuna göre; Gençlik nedir? Gençliğe nasıl bakmamız gerekiyor? Gazi Mustafa Kemal Atatürkün güvendiği gençlerimize bugün güveniyor muyuz? Gençliğe ne gibi görevler düşüyor ve biz onları nasıl yönlendirebiliriz? Sorularına cevap bulmamız gerekiyor. Gençlerimiz Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bugünü ve yarınlarının teminatıdır.Gençlerimize sahip çıktığımız ve onları yarınlara iyi hazırlayabildiğimiz sürece Cumhuriyetimiz ebediyen devam edecektir.. Varlığımız gençlerimize bağlıdır.. Bu gerçek bilinmesine ve bugün 23 Nisan 1920nin 86ncı yılını idrak edeceğimiz bu günlerde gençlerimize Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ten sonra yeterli desteği verdiğimizi ve onlara güvendiğimizi gösteremediğimizi söyleyebilirim.. Acı fakat bu da bir gerçek.. Bu vesile ile bizlere her alanda yol gösterip ufkumuzu aydınlatan Gazi'nin Türk Gençliği hakkındaki düşünceleri ışığında geleceğimizin güvencesi olan günümüz gençliğini irdelemek istiyorum. Bilindiği gibi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü yücelten önemli bir yönü de Türk Gençliğine verdiği değerdir. Memleketin geleceğini oluşturacak gençlik kavramı Atatürk'te en güzel anlamını bulmuş ve yüce değer yargısına ulaşmıştır. Geçliği tanımlamak için "GENÇ" kavramını bilmek lazımdır. "GENÇ" kelimesinin sözlüklerdeki yaygın tarifi; "Yaşı az ilerlemiş kimse ve bu kimseye özgü bedensel, ruhsal özellikler ve davranma biçimleridir. Hangi yaşta olursa olsun, gençliğin güçlülük, canlılık ve dirilik, ataklık, dinamiklik gibi özelliklerini üzerinde taşıyan kimsedir." şeklindedir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk; GENÇLİK kavramını, ülkenin geleceğini emanet edeceği nesiller için kullanmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk; köhnemiş zihniyetlere, milleti geriye götürmek isteyen bağnaz kafalılara karşı dayanacağı istinat noktasının gençlik ve onların dinamik fikirlerinde olduğunu görmüştür. Gazi Mustafa Kemal Atatürk; çağdaş ve modern ilmin hakim olduğu zihniyetle yetişecek genç kuşakların, gelecekte eserlerini ve inkılâplarını daha da geliştireceğini, onu her türlü tehlikeden koruyarak yücelteceğini hissetmiş ve buna yürekten inanmıştır. Denilebilir ki, tarihte hiç bir lider Atatürk kadar milletinin gençliğine güvenmemiş ve onun kadar gençliği ile bütünleşmemiştir. Birinci Dünya Savaşının felaketli sonuçlar doğurduğu mütareke döneminde Türk gençliği Atatürk için tek umut kaynağı idi. Bilindiği gibi 1918 yılı, inançların ve kendine güven duygusunun Türk toplumunun tamamına yakınında ve bilhassa yöneticilerinde yıkıldığı bir dönemdir. Bu inançsızlık ve tam teslimiyet ortamında Atatürk için tükenmez inanç kaynağı, yüreğini kaplayan engin millet sevgisi ve Türk gençliğini tanımanın verdiği güvendir.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 19 Nisan 2006 Çarşamba |
|
|