12 ARALIK 2024 ÇARŞAMBA

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Ölüm dağları bekler, Cudi Dağı... Teşekkürler Abullah Ağar...
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Türk milleti ve onun küçük ve büyük yaştaki çocukları çelikten yapılmış heykellerdir; onların ne olduklarını anlamak için onlarla savaş meydanlarında boy ölçüşmek lazımdır. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1937)

 20 Mart 2006 Pazartesi 

17 Mart 2006 Cuma akşamı Kanal 7, İskele-Sancak Programında “Kürt Sorunu” tartışılıyordu ve konuşmacılardan biri Türk milletinin gözlerinin içine baka baka “Biz Kürtler fazla bir şey istemiyoruz. Egemenlik hakkımız tanınsın yeter. Biz de artık kendi kendimizi idare etmek istiyoruz” diyecek kadar pervasızdı.
Bu sözlerin söylenebileceği bir başka ülkeyi tasavvur etmem mümkün değildir. Ayni gece ilerleyen saatlerde Hulki Cevizoğlunun “Cevizkabuğu”“programına katılan “Vicdani Retçi” olduğunu belirten bir gafil kişi program konuğu Emekli Orgeneral Edip BAŞER’e hitaben “Bütün generaller katildir. Sizler insanları katletmek için kurulan bir örgütsünüz” diyecek seviyede bir yaratıktı..
Bu diyalogların televizyon kanallarından serbestçe yapılabilme özgürlüğü olan bir ülkeye “Demokratik bir ülke gözü” ile mi, yoksa “Çivisi çıkmış, her şeyi ile tabana vurmuş bir ülke gözü” ile mi bakacağımızı halkımızın engin sağduyusuna havale ediyorum.
Nitekim necip milletimiz ayni gece Cevizkabuğu’nda telefon anketinde halka sorulan “Tesev Vakfı Şehitlik ve Gazilik kavramlarının kaldırılmasını istedi. Siz ne diyorsunuz” sorusunun cevabına % 99 “HAYIR” diyerek gerçek düşüncesini gösterdi.
Ülkemizin AB üyeliği, ABD dayatmaları, Uyum Yasaları, İkiz Yasalar ile getirildiği yer ve insanlarımızın düşürüldüğü durumun vahametini düşünürken elimin altında bulunan ve okudukça milli duygularımı galeyana gelip beni coşturan “Ölüm Dağları Bekler” kitabında çıkış yolu aradım. Değerli dostum, mümtaz insan Abdullah Ağar’ın Bilgi Yayınevinden çıkan son kitabı “Ölüm Dağları Bekler- Cudi Dağı”nı yeniden bitirdiğim de vakit 18 Mart saat 10:00’a gelmişti ve televizyonlarda Çanakkale Zaferi törenleri gösteriliyordu.
Kendime geldim. Ruhum tazelendi. Türklüğümle, askerliğimle, bayrağımla, istiklalimle, sahip olduğum şehit kanı ile vatanlaşmış topraklarımla, bu topraklar için Türk insanının neler yapabileceğinin göstergesi olan Kahraman Mehmetçiklerimle gururlandım. Ruhumu karartan satılmış beyinlerin ayni plaktan çıkmış sahte hezeyanlarıyla sıkışan beynime taze kanın hücum ettiğini ve geleceğe güvenle baktığımı görerek sevindim.
Cevizkabuğu Programında bozulan moralim tekrar yerine geldi..
Abdullah Ağar kamuoyunun çok yeni tanıdığı ve benimsediği bir yazar. Ama bundan sonra adını çok daha fazla duyacağı bir büyük kalem olduğunu şimdiden müjdeleyebilirim.. Birinci Kitabı “5 nci Tim” içinde verdiği bilgilerle yıllardır bu ülkede yaşayan Türk Milletini tanıdığını sanarak ahkâm kesen birtakım kalem sahiplerine gerçek Türk’ün ne olduğunu anlatan bir edebiyat şaheseri sunmuştu.. Bu kitapta; ülkesini, milletini, şehit kanıyla sulanmış kutsal toprağını seven gerçek bir Türk milliyetçisinin bilgi ve tecrübelerini milletimize aktarıyordu. Anlatılanlar masal ve sonradan kurgulama değildi. Her satır yaşanmış gerçeklere dayanıyordu.
“Ölüm Dağları Bekler” halen Mesaj Televizyonu Genel Müdürü olarak görev yapan Güneydoğu Gazisi subaylarımızdan Sayın Abdullah AĞAR Beyin “5 inci Tim” ile başlayan kahramanlık destanının devamı niteliğinde bir eser. Bu mütevazi Türk evlâdının vazife başında yaralanıp gazi olarak ordudan ayrılışına kadar başından geçenleri hiç abartmadan aynen milletine aktardığı dev bir yapıt..
Bu kitapları okuma imkanı bulanlar; milletimizin gerçek evlatları Mehmetçik ile birlikte bu kutsal vatanın en ücra noktalarını tanıyacak ve bu vatan için vatan evlatlarının neler yapabildiğini öğrenecektir. Olayları onlarla yaşayacak ve onlarla bütünleşecektir. Türk Milletinin binlerce yıldan günümüze taşıyıp halâ muhafaza ettiği Ordu-Millet kavramının gücünü bire bir duyacaktır.. Türk askerinin ruh yüceliğini tadacak ve Türk olmaktan tekrar gurur duyacaktır.. Ve sonunda tam bugünlerde her taraftan gelen haçlı saldırıları karşısında, böyle bir askeri güce sahip olmamıza rağmen, neden başı eğik ve ezik durduğumuza şaşacaktır.. Ve nihayet elindeki bu gücü bilmeyen ve tanımayan, bu gücü zayıflatmak için gelen dış kaynaklı isteklerle askerlerini küçük görüp onlara sahip çıkmayan zihniyete karşı mücadele gücü kazanacaktır..
Abdullah Ağar’ı “5.TİM, GÜNEŞ DOĞSUN İSTERİZ” başlıklı kitabını okuduktan sonra tebrik ederken;
“Ülkemin bu zor günlerinde yazdığın bu eserle milletin gözbebeği Türk Askerini bütün saflığı ve güzelliği ile millete duyurarak onlara güç verdin. İnan ki bu hizmetin dağlarda geçen yıllarından, aldığın yara ile kazandığın gazilik unvanından çok daha önemlidir. Çünkü bugünlerde halkımızın tutunacak dalı olduğunu bilmesine ihtiyaç vardı. İşte sen bu eserinle bu dalı onlara verdin. Seninle ve 5.Timinle gurur duyuyoruz. Bize bu gururu yaşattığın için seni candan kutluyorum. Bu eseri kendini Türk olarak gören ve Türklüğü benimseyen herkesin okumasını istiyorum. Okuduktan sonda yere daha dik bastıklarını başlarının daha da yükseklerde olduğunu göreceklerine inanıyorum. “ demiştim.
Şimdi bu ikinci eseri için de ayni duygularımın devam ettiğini belirtmek istiyorum.
Bu ikinci eserinde muhteşem kaleminin daha da akıcı ve okuyucuyu bir anda kuşatarak olay mahalline soktuğunu gördüm. Türk milletinin bir büyük kalem kazandığına bir kere daha şahit oldum.
Yazı yazmanın tamamen Allah vergisi bir kabiliyet olduğunu, sonradan elde edilemeyeceğini, ama var olan kabiliyetin geliştirilebileceğini yaşayarak bilen bir kişiyim.
Ben Abdullah Ağar’ın kalemi ile bizi kendisinin bizzat yaşadığı olayları aynen yaşatan akıcı bir üsluba sahip olduğunu, onlarla birlikte toz, toprak ve barut kokularını bire bir yaşattığını, terörist mermilerimin tepemizden geçtiğini bizzat yaşattığını hissettim. Onunla birlikte ter döktüm. Acı duydum. Sevindim ve üzüldüm.
Televizyon ve renkli basına ilerleyen yaşlarda sahip olan bizim neslimiz. Reşat Nuri Güntekin, Kerime Nadir, Muazzez Tahsin Berkan, Peyami Sefa gibi dev kalemlerin eserleriyle büyüdü. Onların eserlerindeki tasvirleriyle ile gözlerimizde canlandırdığımız bambaşka ortamlarda yer aldık. Yeni nesil romancılarımızda bu dev kalemlerin tasvir gücüne ben fazla rastlamadım. Yahut alıştığım o eski lezzeti yenilerde bulamadım.
Şimdi iddia ediyorum Abdullah Ağar, Türk edebiyatının artık klasikleşmiş bu dev üstatlarının sahip olduğu kalem gücüne sahip en çağdaş yazarımızdır. En azından ben böyle değerlendiriyorum..
Gönlüm bu kabiliyetinin yaşadığı terör ve anarşi ortamı ile yaptığı mücadelelerin tasviri ile sınırlı kalmamasını istiyor. Bu kabiliyetini toplumumuzun pek çok sosyal olayını gündeme taşıyan roman kurgusunda gündeme taşıyan eserlerle devam ettirmesinin yararlı olacağına inanıyorum.
Kitapçı raflarının daha pek çok Abdullah Ağar imzalı eserle dolacağı günleri görmeği arzu ediyorum..


Dr. Tahir Tamer Kumkale
20 Mart 2006 Pazartesi

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale