12 EYLÜL 2024 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Psikolojik Harekat hakkında neler biliyoruz? 21. asrın en yaygın savaş metodu (42)
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Kendi kuvvetimizi göz önüne almaksızın dışardan, şuradan buradan gelecek kuvvetlere dayanarak emel takip edersek ve o kuvvetten ve o imdattan yardım da gelmezse hayal sukutuna uğrarız. Bunun için her şeyden önce, kendi kuvvetimize önem veriyoruz. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1920)

 17 Mart 2006 Cuma 

KÜRESEL MİMARLARIN KÜRESEL SALDIRILARI:
2005 yılı Bilderberg toplantısında neler görüşüldüğü hakkında da dışarıya bilgi sızmayacağı kesin. Fakat küreselleşen dünyadaki küreselleşme araçlarını ve kullanılma yöntemlerinin saptandığı toplantıların ana konusunun "Büyük Ortadoğu Projesi" olduğu toplantı sonrası olayların gelişmesinden kolaylıkla anlaşılabilmektedir.
Bilderberg Toplantılarının dışında Tapınak Şövalyeleri, Masonlar, Lionslar ve Rotarien'ler gibi yine kökü ve merkezleri dışarıda olan organizasyonlar vardır. Bunlardan Mason teşkilatı büyük bir gizlilik içinde ve kendi tespit ettikleri kurallara sıkı sıkıya bağlı kapalı bir sisteme sahip olmasına rağmen Rotary ve Lion Kulüpleri gizliliği olmayan "açık" teşkilâtlar olarak faaliyet gösteriyorlar. Tapınak Şövalyeleri olarak adlandırılan kuruluşlar ise bin yılı aşkın bir süredir faaliyetlerini tamamen gizli olarak yürütmektedirler.
Aralarında küresel vakıf ve derneklerin de bulunduğu pek çok uluslar arası kuruluş, genellikle açık faaliyetler uygulamalarına rağmen enternasyonal olmaları, mensuplarının menfaatlerine öncelik vermeleri ve katı olmasa da birtakım küresel kurallara sıkı sıkıya bağlı olmaları milli düşünce sistemimize ters gelmektedir. Ve mensupları enternasyonal bir şemsiye altında toplandıkları için kamuoyunda eleştirilmektedir.
Bilindiği gibi insanlar tek başına yaşayamazlar. Bilgi, beceri ve kişisel ihtiyaçları doğrultusunda kendisi gibi düşünen ve kendisine yakın bir yaşam tarzı olan kişilerle bir arada bulunmak istemeleri ve bu maksatla örgütlenmeleri doğaldır. Zaten bu husus demokrasilerin olmazsa olmaz ve vazgeçilmez en önemli şartıdır. İnsanlar güçlerini birleştirdikleri ölçüde refaha ve daha güvenli bir yaşama ulaşmanın bilinci ile böyle bir topluluğa üye olmaktadır.
Ülkemiz çok kritik bir coğrafyada çok yönlü ve çok maksatlı dış tehditler ile karşı karşıyadır. Bu yüzden dışarıya karşı daima uyanık ve yeterli bilgi sahibi olmak zorundayız. Yeniden yapılanan ve küreselleşen dünyada, bir merkezden yönlendirilen uluslararası kuruluşların öneminin giderek artacağı ve faaliyetlerine ülkemizde de devam edecekleri kaçınılmazdır bir gerçektir.
Ben şahsen bu gerçeği görüp, küresel örgüt faaliyetlerini milli çıkarlarımıza göre yönlendirebilecek, milli kültürümüzden ve milli değerlerimizden uzaklaşmadan bizi küreselleşen dünyaya taşıyacak aydınlarımızın bu kuruluşlarda görev almalarını kınamak değil, bilakis onları teşvik etmemizin yararlı olacağına inanıyorum. Başka türlü bu kuruluşların faaliyetlerini kontrol edebilmenin mümkün olmadığını değerlendiriyorum..
Türk toplumu, son on beş yıldır küresel Psikolojik Harekât tehdidi ile karşı karşıya bırakılarak milli hisleri, milli şuurları yok edilerek en hayati milli davalar karşısında milli tutum ve davranış gösteremeyen ve tepki veremeyen bir toplum haline dönüştürüldü.
Bunun gerçekleşmesinde televizyonların çok önemli katkısı olduğunu söyleyebiliriz. Küresel mimarlar bizi biz yapan başlıca değerlerimiz olan, dokunulduğu anda şiddetle tepki vermemiz gereken Devlet, Bayrak, Milli Marş, Atatürk, İslamiyet, Türk Kimliği gibi temel kavramlara el atarak bu değerlerimizi sulandırdılar. Pek çok insanımız kendinin bu millete ait olmadığı zannına kapıldı. Hatta kendilerini küresel dünyanın bir ferdi olarak görerek bütün milli değerlerimizi inkâr ettiler. Yani millet için tabu olan değerler artık yok kabul edilmeye başlandı..
Kısacası; Küresel mimarlar henüz yaşayan hangi değerimiz varsa ona el attılar.
Oysa dün öldü denilen Osmanlının küllerinden biz milli değerlerimize sahip çıkarak yeniden bir millet ve bu millete dayalı bir devlet yarattık.
Dün olduğu gibi bugün de ABD ve AB'nin bizi bölmek ve parçalamak istedikleri açıkça görülmektedir. İşte bu hedefe ulaşmak için şimdi milli değerlerimize saldırılıyor. Çünkü bunlar yok edilince tekrar doğamayacağımızı çok iyi biliyorlar..
Plana göre önce beyinlerde psikolojik çözülme gerçekleşecek. Kendi kendimizi ve kimliğimizi sorgulayacağız ve birbiri ardından enjekte edilen psikolojik temaların yoğun bombardımanı karşısında beyinlerimiz kilitlenecek. Sonra bize önerilenleri aynen kabul ederek mevcut kimliğimizin ve aidiyetimizin bir işe yaramadığına karar vererek fert olarak ait olduğumuz toplumdan kopacağız. Bu ferden kopmalar devam ederken küresel mimarlar zaten ülkeyi istedikleri boyda ve şekilde bölünmeye hazırladıklarından ana bütünden kopanlar ayrılan küçük birimlerde toplanarak fiili bölünmeyi gerçekleştirecekler.
BÖL-PARÇALA-YUT politikası uyarınca bölgeler halinde kopan parçalarımıza üşüşecekler ve kısa sürede tam işgali tamamlayacaklardır.
Irak işgali ile başlayan süreçte işgal güçlerinin söylemleri "Irak'ın toprak bütünlüğüne saygı" olarak belirlenmişti. Hatta Türkiye başta olmak üzere bütün komşu ülkelere de ayni şeyleri söyletiyorlardı.
Peki, şimdi durum nedir?
Ne oldu toprak bütünlüğüne saygı gösterecekleri Irak?
Irak bugün hızla bir iç harp ve bu harp sonunda küçük parçalar halinde bölünme sürecine girmiştir. Bunu önlemek bu saatten sonra mümkün değildir.
Dış destekli internet sitelerinden Türkiye aleyhtarı saldırılarını sürdüren gafillerin açtıkları forumları izleyerek ve kendi aralarındaki konuşmaları dinleyerek Türkiye'nin ne kadar çok düşmanı olduğunu görebiliriz. Bu yıkıcı ve bölücü sitelerde kendi vatanını yabancılara peşkeş çeken Türklerin sayılarının oldukça fazla olması dikkati çekmektedir. Demek ki adamlar boş durmamakta ve iyi çalışmaktalar. Biz ise "Kendi milletimize psikolojik harekât uyguluyoruz" gibi yanlış bir gerekçe ile kendi insanımızı savunmasız ve bilgisiz kılarak gençlerimizi küresel mimarların kollarına kendi ellerimizle teslim ettik.
Türkiye bu coğrafyada yaşamak ve etkin güç olmak zorundadır. Güçlü olmadığı takdirde, dünya güç merkezlerinin odağındaki ülkemiz her türlü tehdide açık olduğundan karşı koyamayacak ve kısa sürede küçülüp yok edilme tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır.
Bunun için öncelikle içerdeki tüm sorunlarımızı bitirmeliyiz. Birlik ve bütünlüğümüzü ve bizi biz yapan özelliklerimizi korumalıyız. Milli değerlerimizi sahiplenip bunlardan asla taviz vermemeliyiz. Bunu küreselleşme dışında kalmadan başarmalıyız. Bilinmelidir ki, içerideki sorunlarımız tamamen dış kaynaklı ve desteklidir. Küçük sorunlarımızı kendi aramızda çözümlediğimiz takdirde dış kaynaklı saldırılara hareket imkânı kalmayacaktır.
Bugün Türkiye'yi dışa bağımlı kılan tek şey borçlarımızdır. Milletimize bu borçların tehlikesi anlatılıp milli bir şahlanış ile kendi milli kaynaklarımızı da harekete geçirip biran önce bu borçlardan kurtulup kaybettiğimiz bağımsızlığımızı yeniden kazanmalıyız. Bunun vereceği moral güç ile tek başına hareket edebilme yeteneğine yeniden kavuşacağız. Daha önce himayemizde bulunan bölge ülkelerinin küresel saldırılar karşısında kendilerini kurtarmak için yine bize sarıldıklarını göreceğiz. İşte o zaman idare edilen değil, dünyayı yönlendiren güç merkezi olabileceğiz.
Bunu Gazi Mustafa Kemal Atatürk zamanında başarmışız. Bugün de başarmamamız için hiçbir mani yoktur. Yeter ki insanlarımızı küresel mimarların yoğun Psikolojik Harekât bombardımanı altında yaşamaktan çekip çıkartalım.
Türk'ü, Türklüğü yeniden bulup, yeniden yaşama sokalım.



Dr. Tahir Tamer Kumkale
17 Mart 2006 Cuma

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale