Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
ANAYASA MADDE 28: BASIN HÜRDÜR, SANSÜR EDİLEMEZ |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
Gazetelerden korkmamak icap eder. Gazetelere gelince;onlar mevcut kanunlar dairesinde hürdür. Kanunun haricine çıkarlarsa kanuni sorumluluğa maruz kalırlar.- Gazi Mustafa Kemâl Atatürk –(1923) |
İnsanoğlu; çevresinde ve dünyada olup bitenleri öğrenmek ve öğrendikleri ile düşündüklerini başkalarına duyurmak ihtiyacındadır. Bu ihtiyaç az veya çok her insanın doğasında vardır. Bu ihtiyacın giderilmesi için girişilen çeşitli teşebbüsler sonunda bugün basın-yayın dediğimiz ve medeni toplumların Yasama-Yürütme-Yargı dışındaki dördüncü kuvveti saydığımız “BASIN MÜESSESESİ” doğmuştur.
Basın Müessesesi çok önemlidir. Çünkü Yasama Yürütme ve Yargı organlarının tüm faaliyetleri geniş halk kitlelerine ancak özgür ve tarafsız basın organları kanalı ile ulaştırılabilir. Eğer basın işlevini tam olarak yerine getiremiyorsa bu üç organın hem birbiri ile ve hemde halk kitleleri ile irtibatı kopar. Ve sonunda kaos ortamı oluşur.
5 Ekim 2023’de tam 101 gün tutuklu olarak Silivri Ceza evinde hürriyetinden mahrum edilen TELE-1 Televizyonu sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ ilk duruşmasında 2 yıl 6 ay mahkumiyet cezası alarak tahliye edildi.Son yıllarda Türk kamuoyu gerçek demokrasinin işletildiği ülkelerde asla görülmeyen bu tip haberlere o kadar alıştı ki artık insanların zihinlerinde “Her gazeteci mutlaka hapse girmek zorundadır”algısı oluşmaya başladı.
Nitekim ülkemizin yüz akı ve tanınmış duayen gazetecisi olan 73 yaşındaki Ayşenur Arslan’ın polis tarafından apar topar evinden alınıp sorguya götürülmesi ve sonunda serbest bırakılması kamu oyunun dikkatini üzerinde topladı. Savcının suçsuz bulmasına rağmen Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun(RTÜK) bu gazetecinin çalıştığı HALK Televizyonuna yayın durdurma ve para cezaları vermesi gibi hukuk dışı davranışlar günlük ve dikkati çekmeyen rutin işler haline dönüştü
101 gün önce Merdan Yanardağı korkutup susturulacağını sananlar bir kere daha hüsrana uğramışlardır. Biliyoruz ki O şimdi eskisinden çok daha radikal ve daha cesur bir bir faaliyet planını nasıl uygulayabileceğini hesabını yapmıştır. Bu ülkenin Yanardağ gibi gazetecilere daima ihtiyacı olmuştur. Düşünülenin aksine bu kısa hapis cezası yeni Yanardağ adaylarına güç ve ilham kaynağı olmuştur. Her zaman olduğu gibi yine kalem kazanmıştır.
Reklamın iyisi veya kötüsü olmaz. Merdan Yanardağ tutuklaması TELE-1 televizyonuna maddi karşılığı asla ölçülemeyecek kadar büyük bir propaganda kazancı hazırlamıştır. Çünkü Merdan Yanardağ ayıplı değildir, adi suçlu değildir.İyi yaptığı Gazetecilik yüzünden geçici olarak özgürlüğünü kaybetmiştir. Cezalar çekilir. Yeniden göreve daha dik ve güçlü olarak dönülür. Şimdi daha tanınmış bir kalem olarak hedef kitlesi büyümüş, etki alanı genişlemiştir. r 18 Ekim 1982 tarihinde 2709 Sayılı Kanun ile yürürlüğe giren T.C. Anayasası’nın aşağıdaki maddeleri halen yürürlüktedir. Ve bu ülkenin tüm kurum ve kuruluşları bu Anayasayı uygulamak ve tüm vatandaşlarımız da anayasanın dediklerini aynen kabul ederek uymak zorundadır.
Madde 25 – Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz. Madde 26 – Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Madde 28 – Basın hürdür, sansür edilemez. Basım evi kurmak izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz. Evet Atatürk’ün yukarıda söylediği gibi; gazetelerden ve gazetecilerden korkmamak lazımdır. Aslında gerçeklerin hiçbir zaman ortaya çıkmayacağı, basın özgürlüğünün kısıtlandığı ortamlardan korkmak lazımdır.
RTÜK; Merdan Yanardağ’ın tutukluluğunu bahane ederek TELE1’e 7 gün ekran karartma kararı vermiştir. Ayrıca bu cezayı çok ağır para cezaları ile takviye etmiştir. Bu demektir ki iktidar asla aykırı ses istemiyor. Halkın doğruları bilmesinden de rahatsız oluyor. Yüzlerce taraftar ve yandaş basının tek elden çıkmış haberlerle iktidarın sürekli methiyesini yaptığı bir ortamda bir elin parmaklarını geçmeyen sayıdaki özgür basın kuruluşlarını korkutup sindirerek susturmaya çalışıyor.
Peki başarılı olunuyor mu ve bir kaç cesur basın mensubunun her şeye rağmen çıkan sesleri susturulabiliyor mu? Geniş halk kitlelerinin bu bir avuç basın organını dikkatle ve ısrarla takip etmesi önlenebiliyor mu? Hayır. Onlar her şeye rağmen fikirlerini yaymaya devam ediyorlar. Çünkü halkta karşılıkları var. Sonunda bu çeşit cezalandırmalarla muhalif basının okuyucu sayısı artıyor ve daha çok ilgi odağı olmasının önü açılıyor.
Yaşadığımız gerçeği özetleyecek olursak; Günümüz Türkiye'sinde iyi gazetecilik yapmanın mükafatı demir parmaklıklar arkasını ziyaret etmektir. Seçimler yaklaştıkça bu uygulamanın artacağı açıkça görülmektedir. İyi kalemler bu süreçten geçmek zorundadır. Aslında bu tip uygulamalar yalnız bize mahsus değildir. Dünya Basın Tarihi çok önemli kalemlerin ve toplumları aydınlatmaya çalışan liderlerin başına yargı yoluyla açılan belaların ayrıntılı hikayeleri ile doludur. Fakat her defasında zalimler kaybetmiştir. Sonunda kazanan taraf hep doğruyu ve gerçekleri savunanlar olmuştur.
Sınır Tanımayan Gazeteciler tarafından yayınlanan 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre Türkiye 180 ülke içinde 165’inci sırada yer almaktadır. Merdan Yanardağ, Barış Pehlivan ve Ayşenur Arslan uygulamaları ile birlikte sanırım sıranın en sonuna yerleşeceğiz. Anayasasında ve yasalarında basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü gibi çok demokratik ilkelerine yer verilen ülkemin bu hale getirilmesi utanç vericidir. Aslında burada gazeteciler değil haber alma hakkı kısıtlanan Tüm Türk milleti cezalandırılmaktadır.
Gazetecilere baskı yapmakla gerçeklerin üstü asla örtülemez aslında fısıltı gazeteciliği devreye sokularak ve sosyal medya kullanılarak çok daha hızla çok daha geniş kitlelere ulaşılmış olunacaktır..Birilerinin bu gerçeği İletişim Başkanlığına ve Radyo Televizyon Üst Kurulu yöneticilerine hatırlatması gerekir. Bu baskı düzeni ile bizzat kendileri muhalefeti çoğaltma gibi istemedikleri bir hizmeti yürütmektedir. İşte bu tip uygulamalar çok başarısız bir Psikolojik Harekat operasyonunu göstermektedir.. Çünkü bu gibi yasaklar insanın ilgisini daha çok çeker ve çok daha kısa sürede geniş kitlelere yayılır. Şurası asla unutulmamalıdır. İnsan beyni görünürde güçlünün yanında gibi olsa da aslında daima mağdurun ve güçsüzün yanındadır.
Eski bir psikolojik harekat uzmanı olarak ilgililere hatırlatmak istedim. Benim 1994 yılında o zamanın 1 milyon tirajlı gazetesi olan GÜNAYDIN’ın strateji sayfasına müstear isimle yazı yazarak başlayan amatör gazeteciliğim halen Önce VATAN İLE devam ediyor. 30 yıldır yazdığım makalelerin büyük bir bölümü internetteki” kumkale.net” sitesinde BİLDİRİ-YORUM logosu altında yayınlanmıştır. Bu yazılar toplam 12.000 sayfayı bulmaktadır. Evet ben bu ülkenin okullarında okumuş 30 yıl devlet memurluğu sonunda doğru bildiklerimi kamuoyuna aktarmak zorundayım ve yılmadan bu hakkımı kullanıyorum. Her ne şart olursa olsun korkmayacağım ve doğru bildiklerimi paylaşmaya davam edeceğim.
Geçen yılların tecrübesi göstermiştir ki cezalandırma yöntemi gerçek gazetecileri korkutamaz, yıldıramaz ve sindiremez . Ceza verilir ve ceza çekilir. Sonunda eskisinden çok daha dik ve çok daha güçlü olarak gerçekler kamuoyuna ulaştırılmaya devam edilir.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 7 Ekim 2023 Cumartesi |
|
|