Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
ORDU-MİLLET TÜRKLERİN 30 AĞUSTOS 1922 ZAFER BAYRAMINI KUTLUYORUM |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
Türk vatanının ve Türklük camiasının şan ve şerefini, iç ve dış her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an yapmaya hazır ve hazırlanmış olduğuna benim ve büyük milletimizin tam bir inan ve itimadımız vardır.(Gazi Mustafa Kemâl Atatürk-1938) |
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun önündeki son engelleri ortadan kaldırıp bağımsızlığın yolunu açan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin 101’inci yılını bütün yurt sathında coşku ile kutluyoruz. 26 Ağustos’ta başlayıp 30 Ağustos 1922’de muhteşem bir zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz ile ne kadar övünsek azdır.
24 milyon Km.karelik Osmanlı İmparatorluğunun Anadolu'da kalan yanmış yıkılmış ve her köşesi harabeye dönmüş toprakları üzerinde Gazi Mustafa Kemal önderliğindeki bir avuç insan yepyeni bir devlet oluşturmuştur. Ve bugün genç cumhuriyetimiz geçen yüz yılın sonunda ulaştığı gelişmişlik seviyesi ile dünya ülkeleri arasında layık olduğu saygın yeri almış gibi görülmektedir.
”Almış gibi görülmektedir “sözü ile gerçekleri ifade etmek istedim. Çünkü günümüzde can verip, kanımızı dökerek başarıyla sonuçlandırdığımız Kurtuluş Savaşı ile elde ettiğimiz bağımsızlığımız ve kurduğumuz Cumhuriyetimiz kurulduğu tarihteki kadar özgür ve bağımsız değildir. O günlerde ay yıldızlı bayrağımızı selamlayarak ülkemizi terk eden ülkeler bugün ekonomileri, kültürleri, hukuki düzenleri ile ülkemizi bir uçtan bir uca işgal etmeye başlamışlardır. Bununla da kalmamışlar ellerinde bulunan sınırsız iletişim imkânları ile Türk milletinin beyinlerini satın alarak insanlarımızı küresel mihraklara bağımlı hale getirmeye çalışmışlardır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 103 yıl önce 23 Nisan 1920’de TBMM duvarına astırdığı “Hâkimiyet Kayıtsız Şartsız milletindir” vecizesi hâlâ bulunduğu yerde durmaktadır. Fakat hâkimiyet gerçekte tam olarak millette ve milletin seçtiklerinde değildir. Ülkemiz küresel dış güçlere ekonomisi dahil pek çok alanda teslim olmuştur. Bugün ülke yönetiminde ağırlık ABD’nin, AB’nin, küresel finans kuruluşlarının eline geçmiştir. Hatta bu küresel güçlerle paralel olarak bir takım cemaat ve tarikatların Anayasa ve yasalarımıza göre açıkça suç olmasına rağmen devlet yönetiminde oldukça etkili oldukları görülmektedir. Bizim seçtiklerimiz ve seçilenlerin atadıkları devlet memurlarının ise onların emir ve buyruklarını harfiyen yerine getiren robotlar haline dönüştürüldüğüne şahit olunmaktadır.
Ülkemiz toprakları üzerinde bağımsız bir Kürdistan kurmak için devlet güçlerine uzun yıllardır karşı silahlı mücadele veren PKK terör örgütü yandaşları demokratik hakları öne sürerek özerklik isteklerini açıkça dile getirebilmektedir. Ve bölücü hareketler başta ABD olmak üzere pek çok dost ve müttefik olarak bildiğimiz ülkelerden açıkça destek görmektedir.
Yaşadığımız coğrafya dünyanın stratejik ve coğrafi merkezindedir. Bu merkezde sağlıklı ve sürekli bir yönetim her alanda güçlü olmayı gerektirmektedir. Ve dünyada söz sahibi olmaya çalışan tüm ülkeler ve uluslararası küresel güçler bu bölgedeki menfaatleri kaybetmemek için hem bizimle ve hemde birbirleri ile açık ve gizli mücadelelerine durmaksızın devam etmektedirler.
Türk milleti dostunu düşmanını iyi bilmek ve bugün yeniden zafer kazanmak için hazırlıklı olmak zorundadır. Çünkü Atatürk Türkiyesinin küresel emperyalizm karşısında son yıllarda kaybettiklerinin geri alınması için yeniden kurtuluş savaşına ihtiyaç vardır. Türkiye üzerinde menfaati olan küresel güçler böyle bir savaşı beklediklerini ifade etmektedirler. Ve bu güçler bu savaşı verecek olanın Türk ordusu ve onu yaratan Türk milleti olduğunun farkındadır. İşte bu yüzden Türk milletinin dayandığı en büyük güç olan ordunun zayıflatılması için plânlı saldırılar dört bir yandan artarak devam etmektedir.
36 yıl ordunun üniformasını şerefle taşıyan bir kişi olarak bu kutsal ocağı bütün unsurları ile tanıyorum. Binlerce yıldan bu yana nesilden nesile aktarılarak gelen köklü geleneklerin bir daha söküp atılamayacak şekilde ordu saflarında nasıl kökleştiğini de iyi biliyorum. İşte bu yüzden hangi isimle ve hangi şartlarda saldırırlarsa saldırsınlar Türk ordularının savaşma azim ve iradesini asla bozamayacaklarını iddia ediyorum.
Ordu- Millet kavramı ile bütünleşen ve Kara Kuvvetlerinin 2500 yıllık şanlı tarihi ile nam salan Türk Ordusu iç ve dış tüm saldırılara rağmen bugün dimdik ayaktadır. Ordumuzun yönetim kademeleri hakkında satın alınmış kalemlerce atılan yalan-yanlış iftiraların halkımız nezdinde hiç bir değerinin olmadığı bir gerçektir. Atatürk Türkiyesi'nin gerçek sahibi olan Türk halkının; yabancı ülkeler temsilcileri ne derse desin, dış güçlerin istekleri doğrultusunda yöneticileri ne kadar yanlış yaparsa yapsın, kendi bağrından çıkan Silahlı Kuvvetlerine ve dolayısıyla devletine daima sahip çıkacağına bütün kalbimle inanıyorum.
Türkiye; dünyanın merkezinde yer alarak dünyadaki en belâlı ve şaibeli bölge durumunu muhafaza eden Ortadoğu-Kafkaslar- Balkanlar üçgeninin tam ortasındadır. Ülkemiz, hangi pakta dahil olursa olsun, hangi devletler ile ittifak yaparsa yapsın bölgesinde kendi gücüne dayanarak ayakta kalmak mecburiyetindedir. Kendi gücümüz derken kastettiğim Türk ordusunun gücüdür. Eğer güçlü Türk ordusu olmasa idi bu coğrafya’da bizi bir gün dahi yaşatmazlardı. Zaten ordumuz olmadan devlet olma vasfınız da kalmazdı.
Günümüz savaşlarını ise devletler sadece cephelerdeki orduları ile değil, milletlerini bütün unsurlarıyla devreye sokarak ( topyekün milli güç unsurlarını kullanarak) yaparlar. Türkiye böyle savaşlara her zaman hazır olmak zorundadır.
Askerlik mesleği devletin ve milletin bek’asını sağlayan, kendine has özellikleri bulunan, zor, meşâkkatli, şahsi ferâgat ve fedakârlık isteyen, karmaşık, geniş bilgi ve beceriyi gerektiren kutsal bir meslektir. Türkler, tarihin ilk devirlerinden itibaren kendisini koruyan ordularına ve askerliğe büyük önem vermişlerdir Sosyal yaşamlarının her safhasında askeri karakter taşıyan disiplinli bir millet olmanın en güzel örneklerini sergilemişlerdir.
Türk Orduları, Türk milletinin yaşantısında daima ön planda olmuş ve ağır mesuliyetler yüklenerek devlet hayatının vazgeçilmez temel unsurunu teşkil etmişlerdir. Türklerin binlerce yıldan beri taşıdıkları Ordu-Millet olma vasfı onun askeri kültürünün zenginliğinin ve gücünün en veciz ifadesidir. Türk Ordusu; milletinin bağrından çıkmıştır ve milleti temsil etmektedir. Türk milleti ordusunun güçlenmesi ve kuvvetlenmesi için varını yoğunu verirken, Silahlı Kuvvetlerimiz milletine ve şanlı tarihine lâyık olabilmek için var gücüyle çalışmaktadır.
Milletimin 30 Ağustos Zafer Bayramını kutluyorum. Bize bu ülkede egemen ve özgür yaşamamızı sağlayan kahraman askerlerimizi, şanlı Mehmetçikleri saygıyla anıyorum. Şehitlerimizin ve gazilerimizin aziz hatıraları önünde tazimle eğiliyorum. Bu kutsal ocağın daima bağımsızlığımızın sembolü olacağına inanıyorum.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 25 Ağustos 2023 Cuma |
|
|