10 Kasım 2023 CUMA

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM......

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






SAVAŞ VE BARIŞ DENKLEMİ ( I )…. SAVAŞ GERÇEKTİR. AMA BARIŞ ÜTOPYADIR
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

İnsanları istediği gibi kullanan kuvvet, fikirler ve bu fikirleri tanıyan ve genelleştiren kimselerdir.Fikrin özelliği de hiç bir itirazın bozamayacağı bir kesinlikle kendi kendisini kabul ettirmesidir. Bu ise fikrin yavaş yavaş duygular haline gelerek inanca dönüşmesi ile mümkündür. Ve böyle olduktan sonradır ki,onu sarsmak için bütün başka mantıkların, başka yargılamaların hükmü kalmaz.(Gazi Mustafa Kemal Atatürk-1914)

 20 Haziran 2023 Salı 

400 yıl kadar Osmanlı egemenliğinde kalan Ortadoğu Bölgesinin sınırları İngiliz ajanı Gertrude Margaret Lowthian Bell tarafından Birinci Cihan Harbi sonrasında cetvelle çizilmiştir. Yirminci Yüzyılın başlarında Petrol ve türevlerinin bulunarak özellikle araçlarda kullanılmaya başlaması ve petrolün stratejik bir ham madde olduğunun keşfedilmesi ile medeniyetlerin doğduğu Ortadoğu bölgesi ve halkları için sürekli savaş hali kaçınılamaz bir kader olmuştur.

Tüm zamanların emperyalist devi İngiliz İmparatorluğu bu toprakları her türlü problem sahasını ilerde kullanabilmek için parçalayıp bölerken dünyanın sadece bu bölgesine mahsus ve hiçbir ülkenin egemenliğinde olmayan “Tarafsız Bölgeler” oluşturuldu. Başlangıçta hiç kimse bu cetvelle çizilen tarafsız bölgelerin neden oluşturulduğuna bir anlam verememişti. Ama tam 100 yıl sonra bölgedeki petrolü Ortadoğulu halklara bırakmamak için yapılan Körfez harekatında Irakı işgal edecek kuvvetlerin doğrudan bu bölgelere inerek buradan Irakı işgal etmesi ile gerçek neden anlaşılmıştı.

Emperyal güçler, 400 yıl sakin sakin yaşayan bölge halkına huzur, güven ve refahı çok gördüler. Önce belirledikleri sorunlu ortamları tetikleyerek bölge devletleri ve halklarını birbirine kırdırdılar. Bilahare Körfez Harekatı ve Büyük Ortadoğu Planı çerçevesinde yaptıkları operasyonlar ile bizzat kendi askerleri ile gelerek bölgeyi kana buladılar.

Dünya insanlığının ve medeniyetlerin başladığı, kitap indirilen dinlerin peygamberlerinin yaşadığı, dünya petrol rezervlerinin % 60’na sahip olduğu, doğu-batı istikametindeki tüm ulaşım yollarını (kara-deniz ve hava) üzerinde taşıdığı bilinen Ortadoğu, devamlı savaş ve gözyaşının hakim olduğu bir bölge haline getirildi.

Bölgemizdeki bu acımasız savaş ve emperyalist saldırı hiç bitmiyor ve artarak devam ediyor. Bölgenin rol-model ülkesi olan Atatürk Türkiyesi de bu saldırı ve yıkımdan doğal olarak nasibine düşeni alıyor.

Türkiyenin yönetimine soyunanların iyi bilmesi gerekiyor ki; bölgemizdeki kaos-kargaşa ve Asimetrik Savaş ortamı daha da artacaktır. Ortadoğu ülkeleri ve halkları sıcak savaşı sürekli yaşayacaklardır.

Peki nedir bu savaş ve barış söylemleri?

Savaş ve barış insanoğlunun günlük hayatta en çok kullandığı ve karşılaştığı kavramlardır. Savaş bir gerçek olayı, hareketli bir durumu ifade eder. Barış ise olması tüm insanlar tarafından şiddetle arzu edilen ama bir türlü ulaşılamayan sakin ve huzurlu bir durumu anlatır.

Biz biliyoruz ki dünyadaki tüm hayvanlar arasında hiç bitmeyen kıyasıya bir savaş vardır. Bu savaş zorunludur ve bu tamamen hayatta kalabilme içgüdüsünün yansımasıdır. Tamamen doğal olarak yapılarından gelen ve hayatı idame amacıyla diğer cinslere karşı yapılan saldırıda fiziki güç kullanımı esas faktördür. Burada güçlü olan güçsüzü mutlaka yener. Sonunda güçlü yaşar, güçsüz ölür. Böylece hayvanlar alemi yaşamaya devam eder.

İnsanlar arasındaki bitmeyen mücadelenin temelinde de maddi çıkar temini yatmaktadır. Buna rağmen akıl ve mantık gibi unsurlarla kendini eğitip geliştirme kabiliyetine sahip insanların maddi çıkar temininin yanında daha pek çok çatışma sebebi vardır. Genellikle kıskançlık ve bencillik egosunun hakim olduğu insanda savaş duygusu doğuştan genlerinde mevcuttur. Bu duygu daima vardır ve insanı yönlendirip yönetmede önemlidir.

Doğanın değiştirilemez kanununa göre canlılar arasında savaş kaçınılmaz bir olgudur ve daima olacaktır. Savaşın tam karşıtı olan Barış ise tarihin hiç bir döneminde fiilen olmamıştır ve olmayacaktır. Barış sözcüğü bir ideali bir özlemi ifade eder. Ütopiktir. Savaş sözcüğü ise gerçekleri anlatır. Savaş her zaman ve her yerde insanın hayatını yöneten ve yönlendiren bir egonun dışa vuruşudur.

Ayni ana-babanın ayni evde yaşayan, ayni kültür ve ayni ilgi ile büyüttükleri evlâtları arasından tamamen kıskançlık ve benlik egosunun tatmini yüzünden başlayan anlaşmazlık giderek maddi çıkarlar devreye girdiğinde çatışmaya dönüşür. Abla-kardeş, abi-kardeş arasında bu bitmeyen kavgalar ebeveynleri en çok etkileyen ama bir türlü çözümünde başarılı olamadıkları temel aile içi olaylardır.

Aile içindeki bu çatışma çok doğaldır. Çünkü insanın tabiatında çatışma ruhu vardır. Yani yaratılıştan gelir. Munis ve sakin yaratılan kardeş huysuz ve bencil diğer kardeşin çatışma alanında yaşar. Biri hep saldırgandır. Diğeri ise daima savunmadadır. Bu çatışma bir ömür boyu sürer. Maddi çıkarlar ortaya çıktığında daha da şiddetlenir. Miras paylaşımı gibi olağan durumlar ise kardeşler arasındaki en şiddetli ve kaçınılmaz mücadele sebeplerinden biridir.

Toplum yaşamında ayni kandan gelen ve ayni candan hasıl olan iki kardeş arasında dahi doğuştan meydana gelen bu doğal çatışmayı önlemek asla mümkün olamamıştır.

Aile içindeki çatışma aile dışındaki yakın komşular arasında devam eder. Ayni apartımanda birlikte yaşayan iki komşu arasında çatışmaya yol açacak pek çok etken vardır. Halı silkelemekten, gürültü etmeğe kadar süren çatışmalar istisnasız bütün toplumlarda vardır. Burada da temel etken kıskançlık egosudur.

Apartıman komşuları arasındaki çatışma alanından çıktığımızda yaşadığımız mahalle içindeki menfaât çatışmalarını görürüz. Mahalleler, sokaklar ve giderek köyler, kasabalar ve şehirler birbirine düşman olurlar. Yaşamımızın her safhasında ve her yerde daima çatışma vardır.

Bu çatışmaların çoğu maddi çıkar temininden çıkıyor gibi görünse de günümüzde iki kişi ve iki toplum arasında çatışma sebebi olabilecek pek çok etken dolaylı olarak kullanılmaktadır. Yani taraflar dışarıdan yapılan basit yönlendirmelerle kolaylıkla çatışma ortamına sokulmaktadır. Bir başka deyişle tarafların çatışmasının yaratacağı menfi sonuçlardan yararlanmak isteyen bir kısım mihraklarca bilerek, isteyerek, plânlı, proğramlı ve kontrollu çatışma ortamları yaratılmaktadır.

Mesela değişik futbol takımına sempati duymak gibi sanal bir olgu dahi iki kişi veya iki grup arasında çok önemli bir çatışmanın ana sebebi olabilmektedir. Bu kıyasıya çatışma karşı tarafın fiziki saldırı ile öldürülüp yaralanmasına veya sahip olduğu mal varlıklarının vahşice imhasına kadar uzanabilmektedir. Görüldüğü gibi burada maddi menfaat temini yoktur. Çatışmanın kaynağı tamamen düşünseldir.

DEVAM EDECEK…….


Dr. Tahir Tamer Kumkale
20 Haziran 2023 Salı

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale