Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
1 TEMMUZ KABOTAJ BAYRAMINI KUTLAMAYA GEREK VAR MI? |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
Üç tarafı denizle çevrili olan Türkiye; endüstrisi, ticareti ve sporu ile, en ileri denizci millet yetiştirmek kabiliyetindedir. Bu kabiliyetten istifadeyi bilmeliyiz; denizciliği, Türk’ün büyük milli ülküsü olarak düşünmeli ve bunu kısa zamanda başarmalıyız.. |
Bugün 1 Temmuz 2022 ve biz 1 Temmuz 1926’da kabul edilerek, Türkiye’ye denizlerimizdeki bağımsızlığını kazandıran 815 Sayılı Kabotaj Kanunu’nun kabulünün 96'ncı yıldönümünü, yani Kabotaj Bayramımızı kutluyoruz.
Kabotaj Bayramı törenlerine ilk defa 1960 yılında Beşiktaş iskelesi arkasındaki Barbaros Hayrettin Paşa heykelinin önünde askeri ortaokul öğrencisi olarak resmen katıldım. Tören, donanmamıza ait birliklerin katılımıyla icra edilmişti. Denizci subaylarımız en büyük Türk Amirali Barbaros’un önünde denizlerimizde kazandığımız kabotaj hakkının yılmaz bekçisi olduklarını vurguluyorlardı.
Kabotaj Kanunu ile yabancıların elinde bulunan bütün limanlarımız millileştirildi. Türk limanları ve sahilleri arasında yük ve yolcu taşıması ile kılavuz ve römorkaj hizmetlerinin Türk vatandaşları ve Türk Bayrağı taşıyan gemilerce yapılması hükmü getirildi. Kanunda belirtilen bütün hizmetlerin sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarınca yerine getirilmesi kararlaştırıldı.
Uzun yıllar kapitülâsyonlar adı altında sömürülen ülkemiz kaynaklarının çok önemli bir bölümünde yabancı hakimiyetine son veren bu kanunun kabul edildiği 1 Temmuz gününe özel anlam yüklendi. Bağımsızlığımızın vurgulanmasına vesile olmak üzere 1 Temmuz günü bayram olarak belirlendi ve Kabotaj Bayramı olarak kutlandı.
Denizler; içinde barındırdığı bol ve çeşitli mahsülleri, denizaltı karasında bulunan çok zengin doğal kaynakları ve ulaştırma sektörüne tonaj kapasitelerinin büyüklüğü bakımından sağladığı geniş imkanlar dolayısıyla, çağlar boyu insanlığın en önemli kazanç kaynaklarından biri olma vasfını sürdürmüştür. Bugün geçimini sadece denizden sağlayarak refaha ulaşmış pek çok ülke mevcuttur.
Yabancılara verilen imtiyazları kaldıran bu yasa ile birlikte, Cumhuriyet'in kazanımları olarak denizcilik alanında Türk vatandaşlarına denizcilik, deniz turizmi, gemi inşa ve tersanecilik, balıkçılık, deniz taşımacılığı, eğitim ve bunun gibi alanlarda birçok imtiyaz sağlanmıştır.
2022 yılının 1 Temmuzunda denizciliğimizin, kabotaj hakkımızın, limanlarımızın durumu nedir diye baktığımızda iyi şeyler söyleyemiyoruz.
Kabotaj Kanunu yabancıların elinde bulunan limanlarımızı geri almıştık. Peki bugün limanlarımız bizim kontrolumuzda mıdır.? Hayır değildir. Limanlarımızn büyük çoğunluğunun kontrol ve denetimi devredilmiş bulunmaktadır. Gururla millileştirdiğimiz limanlarımız “özelleştirme” adı altında yeniden çoğunlukla yabancıların kontrol ve denetimine geri verilmiştir.
Balık deposu olan denizlerimizdeki zengin deniz ürünlerimize yeterince sahip değiliz. Balığı denizdeki doğal ortamında değil, özel balık çiftliklerinde yetiştirme yoluna girdik. Balığımızı kendi denizlerimizden değil, İskandinav ülkelerinden elde etmek daha kolayımıza geliyor.
Üç tarafı denizlerle çevrilmiş bir deniz ülkesi olan Türkiye’nin yük taşımacılığında denizlerden yararlanma oranı da yeterli değildir. 10 milyon nüfuslu Yunanistan dünya deniz taşımacılığından Türkiyenin yirmi katı daha fazla gelir elde etmektedir.
Akdenizi Türk gölüne çeviren Barbarosun torunları olarak bugün dünya gemi adamlığı (işçi ve tayfa gibi ) gibi çok önemli bir istihdam ve gelir kaynağı olan sektörde adımız yok denecek kadar azdır.
Bu menfi tabloyu çoğaltmak mümkündür. Özetle, Türkiye denizlerinin yönetiminde başarısızdır. Oysa küresel menfaatlerin çekim merkezinde yer alan ülkemizde denizlerimiz ülkemizin güvenliği ve halkımızın ekonomik refahı için asla vazgeçilmeyecek stratejik değerlerimizdir.
Özetleyecek olursam;
Üç tarafı denizlerle çevrili olup her alanda denizciliğe elverişli şartları bulunan Türkiye'de “Deniz Alâka ve Menfaatleri” henüz yeterince belirlenmemiştir. Veya kağıt üzerinde kalmış, uygulamaya geçirilememiştir. Denizlerimiz ve göllerimiz ile bu su kaynaklarını besleyen akarsularımızdan nasıl yararlanacağımız hususu da bilimsel olarak saptanmamıştır. Bu günkü teşkilat yapısı içinde, bu işi sahiplenecek müracaat merciini bulmakta mümkün değildir. Çünkü denizlerimiz ve su yollarımızdan yararlanmamamızı istercesine pek çok kuruluş sorumlu tutulmuştur. Yetkililer ilgi sahaları birbirinin içine girdiğinden, hep ara hatta ve çekimser kaldıklarından sorunlar biteceğine artarak devam etmektedir. Meydana gelen yetki boşluklarından yararlanılarak ortaya kontrolsuz ve denetimsiz bir düzen meydana çıkmış ve bugünkü duruma gelinmiştir.
O halde ne yapılmalıdır? Kanaatimce; tek bir yönetim altında gayretler birleştirilmelidir. İlkeler saptanmalı ve kesin kurallar konularak sıkı bir denetim sistemi oluşturulmalıdır. Ama öncelikle Türk kamuoyu ülkemizin deniz alâka ve menfaatleri konusunda aydınlatılmalı ve gerekirse özel olarak eğitilmeli ve Barboros’un torunları yeniden dünya denizlerinde söz sahibi yapılmalıdır.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 1 Temmuz 2022 Cuma |
|
|