Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
Devletin içine düştüğü yok olma tehlikesinin korkunç derinliğini görmekten aciz olan zavallılar, elbette ciddi ve hakiki çareyi görmemek için gözlerini yumarlar. -Gazi Mustafa Kemâl Atatürk- (1924) |
Türkiye'nin 1980-1989 yıllarına damgasını vuran müstesna bir insanı, TC.’nin 17 nci Genelkurmay Başkanı ve 7 nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren Paşa’yı kaybettik . Milletçe başımız sağ olsun. Eski bir silah arkadaşı olarak değerli komutanımızın acılı ailesine, Türk Silahlı Kuvvetleri camiasına ve milletimize baş sağlığı diliyorum.
Allahtan rahmet diliyorum. Ruhu şad olsun. Mekanı cennet olsun.
Bu vesile ile daha dün kendisini göklere çıkararak yakınında olabilmek için çırpınan, ama bugün kendisini görmemezlik ve tanımamazlıktan gelen siyasi aktörleri şiddetle kınıyorum.
Doğruları ve yanlışları ile 12 Eylül Askeri darbesinin lideri olarak o günlerin tek sorumlusu olarak kabul edilen Evren Paşa’nın 98 yaşında ölümü ile maruz kaldığı muamelenin Türk örf ve adetlerinde yeri yoktur. Türk kültüründe ölünün ardından kötü konuşmak yoktur. Saygınlığını kaybetmiş Türk basınında yer alan objektif kriterler içermeyen yersiz ve haksız suçlamaları yapmak bize yakışan davranış normları değildir. Çünkü Evren Paşa söylemleri ve yaptıkları, o günleri yaşamamış günümüz siyasilerinin polemik yapacağı konulardan değildir. 12 Eylül ve eserleri artık tarihe intikal etmiştir. Değerlendirmeyi sokaktaki sade vatandaşlar değil tarihçiler yapacaktır.
Evren Paşa’nın şahsında gündeme getirilen 12 Eylül Askeri darbesini ana hatları ile hatırlatmak istiyorum.
35 yıl önce 12 Eylül 1980’de Türk Silahlı Kuvvetleri emir komuta zinciri içinde ülke yönetimine el koymuş ve Genelkurmay Başkanı Org. Kenan Evren ile Kuvvet Komutanlarından oluşan 5 kişilik kadro MİLLİ GÜVENLİK KONSEYİ adı altında tam üç yıl süre ile ülkeyi yönetmiştir.
O gün doğanlar bugün 35 yaşındalar. O gün 10 yaşında olup olayları tam olarak anlayıp, kavrayacak yaşta olmayanlar bugün 45 yaşında olup ülke yönetiminde gerçek söz sahibidirler.
Stratejik konumu ve coğrafi özellikleri gereği ülkemiz daima dış tehdit odaklarının menfaatlerinin kesiştiği bir düğüm noktasında bulunmaktadır. 92 yıllık Cumhuriyet tarihimizde, Atatürk Dönemi de dahil olmak üzere anarşi, terör, isyan, iç çatışma, kardeş kavgası hiç eksik olmamıştır. Bölgede güçlü, kuvvetli, zengin, huzur ve refah dolu bir Türkiye istemeyen dış güçler bütün imkan ve kabiliyetlerini birleştirerek bu ülke insanının birbiriyle daima savaş halinde olmasını arzulamış ve bunun için el birliği ile çalışmışlardır. Bu coğrafyada yaşayan insanımızın kaderi budur. Bu saldırılar biz güçsüz olduğumuz sürece devam edecektir.
Artık tarihe mal olmuş günleri tarihçilere bırakmadan karalayanlar; ayni tarihçilerin, ayni şahısların 12 Eylül 1980 öncesi ve sonrasında askerleri yönetime el koyması için nasıl teşvik ettiklerini, ve sonrasında şimdi CUNTA olarak niteleyip yargıladıkları 12 Eylül askeri yöneticilerine nasıl alkış tuttuklarını ve kendilerine kurtarıcı gözü ile bakıp methiyeler düzdüklerini de yazacaklarını bilmeleri gerekmektedir.
“En iyi askeri idare, en kötü demokrasiden bin kat daha kötüdür." Sözü günümüz Türkiyesi için çok doğrudur. Çünkü bugünkü globalleşen ortamda yapılacak bir darbeyi ve yönetime el koymayı ne halka, ve nede dış dünyaya anlatabilmek mümkün değildir. Olaylar o günün şartları altında değerlendirildiği takdrde bakış açılarının daha mantıki ve gerçekçi olacağı kesindir.
Toplumsal ve sosyal olayları şahıslara bağlı kılmadan geniş bir perspektif ile ele almak gerekir. Olayların yarar ve zararlarının görülmesi uzun zamana bağlıdır. Bu bakımdan 12 Eylül Harekatı'nın iyi ve kötü yanlarını tarihçilere bırakıp bir tek iyi hususunu açıklamanın yararlı olacağını sanıyorum.
Bugün içinde bulunduğumuz her alandaki aciz durumumuza; 60'lı yıllardan başlayarak anarşi ve terör yüzünden daima kapalı bulunan okullarımızdan iyi tahsil alamayan ve ülkeyi şu anda bütün unsurları ile yöneten bizim nesillerimizin sebep olduğunu söylemem yanlış bir değerlendirme olmaz. Ama 1980 sonrası milli eğitim sistemimizdeki bütün aksaklıklara rağmen eğitim ve öğretim faaliyeti; 35 yıldır her seviyede kesintisiz olarak , Atatürk İlke ve İnkılaplarına uygun sürdürülmüştür. Yeni yetişen nesiller bizlerden çok daha iyi eğitim almışlardır. Bunun sonuçlarının ise ancak 10 yıl sonra görüleceğini de biliyor ve mutlu geleceğe güveniyorum.
12 Eylül öncesi adeta askeri yönetimi bağıra bağıra çağıran korkunç ortamı anlatabilmek,o ıstıraplı günleri kalemle tasvir edebilmek kolay değildir. Ancak yaşayanlar bilir. İşte size birkaç örnek;
- İşçiler, memurlar, öğrenciler, sendikalar, polisler, hakimler, savcılar bölünmüşler ve bütün mesailerini birbirlerini ortadan kaldırabilmenin planları ile geçiriyorlar.
- Halkın tamamı kamplara bölünmüş, birbirini kırmak ve ortadan kaldırmak için silahlanmış. Kurtarılmış köyler, mahalleler, kurtarılmış kazalar ve iller meydana gelmiş.
- Terzi Fikri adında bir gafil kişi, bu devleti tanımadığını bildirerek Fatsa’da kendi adına Halk Cumhuriyetini ilan etmiş.
- Günde her yaştan, asgari 30 kişi ölüyor. 1 yıl içinde ölen ve yaralanan halk kitlerinin sayısı SAKARYA Meydan Muharebesindeki zaiyatımızdan büyüktür. Bu ölenlerin içinde üzerine 30 kurşun sıkılan 6 aylık bebekler ,en namlı gazeteciler, belediye başkanları, profesörler, Orgeneraller, bakanlar, milletvekilleri ve hatta başbakanlar vardır.
- Ülkede Atatürk'ün yerini Lenin, Stalin, Mao, Humeyni gibi liderler almış. Türk bayrağının yerini kızıl bayraklar ve yeşil bayraklara devretmiştir .
- İşçiler ekmek yedikleri fabrikalarını,işyerlerini ateşe veriyorlar. Yıkıyorlar.
- Okullarımız ve üniversitelerimiz kapanmış, eğitim tamamen durmuş. Üniversitelerimiz tamamen anarşi ve teröre teslim olmuş. Harabe haline gelmiş sınıf ve anfiler ile yakılan kitap ve dokümanların resimleri gazete sayfalarını dolduruyor. - Yurdun her tarafında ilan edilen sıkıyönetim anarşi ve terörü önleyemiyor. Ülkenin her tarafında hava karardıktan sonra sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş. İnsanlarımız birbirinden ürker hale gelmiş.
- Parlamentomuz 6 aydır bir cumhurbaşkanı seçemiyor.
- ECEVİT, DEMİREL, ERBAKAN ve TÜRKEŞ liderliğindeki partililer hiç bir konuda anlaşamıyorlar. Sadece bu ortamın müsebbibi olarak birbirlerini suçluyorlar.
- Her an nerenin bombalanacağı ve nerenin yakılacağı bilinmiyor.
- Üretim tamamen durmuş. Benzin yok. Sigara yok. Sana yağı yok, Ekmek yok. Isınacak kömür yok. Karaborsa ve fiat anarşisi kontrol edilemiyor.
- Durdurun bu kanı, düzeltin bu anarşik ortamı diye haykıran ve bütün sıkıntıları yaşayan halkın sesini dinleyen yok.
Bunlar ilk anda aklıma gelen ve tarafımdan yaşanmış birkaç örnek. Ama daha fazlasını öğrenmek isteyenler için gazete ve dergilerimizin arşivleri açıktır. Bugün ülkeyi bu durumdan çıkartan ve halka lâyık olduğu huzur ve güven dolu ortamını sağlayan Türk ordusunu ve Evren Paşayı karalamaya çalışanlara tarihçiler gerekli cevabı zamanı gelince vereceklerdir.
Demokrasiler için gerçekten istenilmeyen ve günümüzde son derece utanç verici bir yönetim olmasına rağmen; milli hislerin, milli şuur ve ihtiyaçların, ülkemizin ve milletimizin geleceğine ilişkin kaygıların, ümit ve bekleyişlerin doğrultusunda; kanunların kendisine tanıdığı yetkilere dayanarak, tamamen hiyerarşi düzen ve disiplin içinde gerçekleştirilen "BAYRAK HAREKATI" ile gelen 12 EYLÜL ASKERİ YÖNETİMİ yurt içinde büyük tasvip ve destek gördü. Dost ve müttefik ülkelerde ilgi ile izlendi ve genellikle anlayışla karşılandı.
Askeri yönetim 1983 Kasımında seçimleri yapıp ülkede normal düzene dönüldüğünde; ' Bayrak Harekatını en çok eleştirenler ve bu eleştirilerden oy ve çıkar sağlamaya çalışanlar; maalesef siyasi geleceklerini, ilmi ve idari kariyerlerini ve hatta varlıklarını bu harekatın yapılmasına borçlu olanlar arasından çıkmıştır.
Bu insanlar devlet ve millet hayatında, bürokraside, eğitimde ,yönetimde daima kısır ve bağnaz çekişmeler içerisinde yaptıkları büyük hataları, devletin varlık ve bütünlüğü ile milletimizin birlik ve beraberliğine karşı işledikleri ağır suç ve davranışları; bu harekatı eleştirmek, yapılanları küçük göstermek ve hatta yok saymak suretiyle örtme, hafızalardan silme imkan ve fırsatlarını elde ettiler. Bugün, Türk Ordusu tarafından gerçekleştirilen "BAYRAK HAREKATI"nı zorunlu kılan yıkıcı, bölücü, yok edici, kardeş kanı dökücü; devleti, cumhuriyeti ve milletimizi büyük risk altına sokup varlığını tehdit eden anarşik eylemler unutuldu. Bu dönemde; devlet yönetiminde, kamu ve hukuk düzeninde, toplumumuzun siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel, bilim ve teknolojideki önemli gelişmeler tamamen gözardı edildi. Yıllardır çalışmayan yönetim yüzünden dağ gibi biriken sorunların çözümü için, hiç bir yönetimin göze alamadığı insan üstü çabalarla ortaya konarak, güncelliği, gerçekçiliği ve geçerliliği hala devam eden yasal düzenlemelerde unutulmak istendi.
Bugün basınımızın isim sahibi kalemşörleri elbirliği etmişçesine o günlere ve o günlerin yöneticilerine ağır saldırılarda bulunmaya devam etmektedirler. Bu saygın kardeşlerimizin unutmaması gereken bir önemli husus vardır... Arşivlerde halâ o günkü yönetime ithâf ettikleri methiyeleri durmaktadır.
Sonuç olarak;
TÜRKİYE ARTIK ASKERİ İHTİLAL DÖNEMLERİNi GERİDE BIRAKMIŞTIR.
Şartlar ne olursa olsun askeri yönetim bir daha gelmeyecektir. Çünkü bugün Türkiye ve dünyanın şartları çok değişmiştir. Tek kanallı siyah-beyaz devlet televizyonundan yüzlerce televizyon, binlerce radyo, bilgisayar, internet ve cep telefonu devrine girilmiştir. Türkiye global ortama ayak uydurmuştur. Ne kadar zorlanırsa zorlansın, günümüz Türkiyesinde bir askeri ihtilâlin hiç bir mantıkî sebebi bulunamaz ve artık hiç kimsenin desteği de alınamaz. Nitekim Ordunun komuta kademesince bu husus zaten her fırsatta dile getirilmektedir.
Konuya bu açıdan yaklaşarak, O günlerin şartları içinde gerçekleştirilen ve halkın her kesiminden çok büyük destek olan 12 EYLÜL BAYRAK HAREKATI'nı ve artık merhum olan lideri Kenan Evran Paşa’yı yermeyi bırakalım. O'nu tarihçilere ve tarihe terk edelim. Ama o günlerden alacağımız pek çok ders olduğunu bilerek araştıralım, inceleyelim.
Dr. Tahir Tamer Kumkale http://www.kumkale.net http://kumkale.wordpress.com
Dr. Tahir Tamer Kumkale 13 Mayıs 2015 Çarşamba |
|
|